Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2017/3567 E. 2018/11047 K. 26.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/3567
KARAR NO : 2018/11047
KARAR TARİHİ : 26.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanununa muhalefet
HÜKÜM : Sanık … hakkında 2006 takvim yılı için sanık … hakkında 2008 takvim yılı için beraatlerine,
Sanık … hakkında 2007 ve 2008 takvim yılları için mahkumiyet,
Sanık… hakkında 2007 yılına ait suçtan mahkumiyet

… Elektrik Klima Gıda Temizlik İnşaat Nakliyat Madencilik Tekstil Otomobil Petrol Orman Ürünleri Tic. Ltd. Şti.’ ni temsile yetkili müdürünün; 28.9.2006 – 07.05.2007 tarihleri arasında sanık …, 07.05.2007 sonrasında ise sanık … olduğu; şirkete adreslerinden ulaşılmaması neticesinde 31.12.2007 tarhinde re’sen terkin edildiği, ancak şirketin kuruluşundan itibaren düzenlediği tüm faturaların sahte olduğu, hatta terkin işleminden sonra dahi 2008 yılı içinde sahte fatura düzenlemeye devam ettiğinin BA-BS formalarından tespit edildiği; şirketin fiillerinden sorumlu sanıkların 2006, 2007 ve 2008 takvim yıllarında sahte fatura düzenledikleri iddiası ile açılan davada;
A)Sanık … yönünden kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Sanığın UYAP aracılığı ile MERNİS üzerinden temin edilen nüfus kaydında, hükümden sonra 12.05.2014 tarihinde öldüğü belirtildiğinden, bu durumun kesin olarak tespiti halinde 5237 sayılı TCK’nin 64. maddesi uyarınca kamu davasının düşürülmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın, Cumhuriyet savcısının ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
B)Sanık … hakkında; 2007 yılına ilişkin kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik Cumhuriyet savcısının (sanık lehine) ve 2008 yılına ilişkin kurulan beraat hükmüne yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Sanık …’ın savunmasında, “…şirketi … ve…’ya devrettim, ancak hangi tarihte devrettiğimi hatırlamıyorum, üzerime atılı suçu işlemedim.” diyerek suçlamayı kabul etmemesi nedeniyle suçun unsurlarının ve maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti için;
1-13.5.2011 tarihli celsede emanet memurluğuna teslim edildiği belirtilen faturaların getirtilerek sanık …’a gösterilmesi, yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulması, kendisine ait olmadığını söylemesi halinde; yazı ve imza örnekleri temin edilerek, faturalardaki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı konusunda uzman bir kurum veya kuruluştan rapor alınması,
2-Faturaları kullandığı belirlenen ve dosyada karşıt vergi inceleme raporları bulunan mükellefler hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması; dava açılmış ise, dosyalarının getirtilerek incelenmesi ve bu davayla ilgili belgelerin onaylı örneklerinin çıkartılarak dosya içine konulması,
3-Aynı mükelleflerin, CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi; kendilerinden, sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıklarının, sanığı tanıyıp tanımadıklarının ve faturaların alınması konusunda sanığın iştirakinin bulunup bulunmadığının sorulması,
4-Kabule göre de, 2007 yılı için ;
a)213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 4369 sayılı Kanun ile değişik 359/b-1. maddesinde onsekiz aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş olup, aynı eylemin düzenlendiği 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun’un 276. maddesi ile değişik 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/b maddesinde ise üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörüldüğü nazara alındığında, belirtilen suç tarihinde suçun temel cezasının asgari haddinin 18 ay hapis olduğu ve teşdit uygulanması yapıldığına ilişkin bir gerekçe de gösterilmeden temel cezanın 18 ay yerine 3 yıl olarak belirlenmesi suretiyle fazla ceza tayini,
b)Uygulama maddesinin 213 sayılı yasanın “359/b-1″ olarak gösterilmesi gerekirken yazılı şekilde hatalı gösterilmesi,
c)5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Yasaya aykırı, Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 2007 yılı için kazanılmış hakkın gözetilmesine, 26.12.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.