YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/2753
KARAR NO : 2021/3284
KARAR TARİHİ : 31.03.2021
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Sahte fatura düzenleme
HÜKÜM : Mahkumiyet
1- 2011 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasında Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yargılama sürecindeki işlemlerin hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ile delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışılarak değerlendirildiği, vicdani kanının deliller ve dosyadaki bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, fiilin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, fiile uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlenip uygulandığı, kurulan hükümde bir aykırılık bulunmadığı anlaşılmış; sanığın temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden, hükmün ONANMASINA,
II-2010 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz nedenlerinin incelenmesine gelince;
5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015 85 sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkemenin oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanığın diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir. ancak;
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.06.2013 tarihli, 2000/8-151/304 sayılı kararında açıklandığı üzere, birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması halinde bunlardan en ağırının esas alınması gerektiği; sanığın sabıka kaydında yer alan ve daha ağır cezayı içeren Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/527 esas 2006/1018 karar sayılı ilamı yerine daha az cezaya hükmolunan Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2005/1591 esas 2010/310 karar sayılı ilamının tekerrüre esas alınması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu aykırılığın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından TCK’nin 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm çıkarılarak, yerine; “Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2005/527 esas 2006/1018 karar sayılı mahkumiyet hükmü tekerrür oluşturduğundan, TCK’nin 58/6-7. maddeleri uyarınca verilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ” ibaresinin yazılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından, 1412 sayılı CMUK’nin 326/son ve 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddeleri gereğince koşullu salıverilmeye eklenecek sürenin, hatalı uygulama sonucu hükümde gösterilen ilam nedeniyle koşullu salıverilmeye eklenecek süreden fazla almayacağı husununun infaz aşamasında gözetilmesine,
31.03.2021 tarihinde Başkan … her takvim yılının ayrı suçu oluşturmayacağı halde TCK’nin 43. maddesinin uygulanması gerektiğine dair karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Temyiz incelenmesine konu olan somut olayda; 26.07.2013 tarihinde Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu tarafından yapılan inceleme üzerine gerçekleşen eylemde; sanık … baştan beri yaptığı bir plan dahilinde Antalya Vergi Dairesi Müdürlüğünden 7970026599 vergi kimlik numaralı vergi mükellefiyetliliğini tesis ederek, vergi mükellefiyetinin avantajları ile temin ettiği faturaları hukuki ve fiili kesinti söz konusu olmaksızın; 2010-2011 yıllarında gerçek bir mal teslimine dayanmaksızın komisyon karşılığı sahte fatura düzenleme suçundan sübut bulan eylemi gerçekleştirmiştir.
Türk Ceza Kanunu’nun 1. maddesine göre ceza kanununun amacı kişi hak ve özgürlüklerini kamu düzenini ve güveninin hukuk devletini korumak ve suç işlemesini önlemektir. Türk Ceza Kanununun 2. maddesinde ise suçta ve cezada kanunilik ilkesini belirlerken kanunun suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. Suç ve ceza işlenen hükümlerde kıyas yapılamaz. TCK’nin ilgili maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, vergi usul kanununun her takvim yılının ayrı bir suç olacağına dair yasal düzenlemenin bulunmaması, mali denetimlerin idarenin denetim esasına ve dönemlerine göre re’sen veya başka soruşturma gereği yapılmış olması, sanığın üzerine atılı sahte fatura düzenleme eyleminden başlatılan soruşturma geçmiş yıllara ilişkin yapılan denetim, tespit ile mütalaa verildiği, bu tarihten öncesinde sanığın suç işleme iradesinin ne zaman başladığı, devam ettiği veya hukuki kesinti olup olmadığına bakılmaksızın hazırlanan vergi değerlendirme raporu ve mütalaa ile Cumhuriyet savcılığına kamu davası açıldığı dikkate alındığında, dosya içeriğinde sanığın suç işleme iradesinin belirgin dönemlerde gerçekleştiğine dair sanık aleyhine herhangi bir delil bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde;
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun sahte fatura düzenleme suçlarında suçların oluşumu bakımından her takvim yılının ayrı suç oluştuğuna ilişkin yasal düzenlemenin bulunmaması işletmenin mahiyetine göre tedbirlerle birden çok beyanname dönemini idarenin her zaman tespit edebileceği, beyanname döneminin vergi düzeni ve sistematiği açısından belirlenmiş olması sanığın “suç işleme iradesinin” idarenin beyanname dönemini belirleyen tebliğlerle belirlenemeyeceği, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında ve Doktrinin kabulüne göre de “suç işleme kararını” tespit etmek için sanığın baştan itibaren yaptığı bir plan dahilinde hareket etmesi gerektiği, sanığın yukarıda belirlenen vergi mükellefiyeti ile belirtilen aleyhe fiili ve hukuki kesinti olduğunun belirlenmediğinden devam eden eyleminden, Türk Ceza Kanunu genel hükümlerine göre sanığın kastının ve suç işleme iradesinin değerlendirilmesi gerektiği bu kapsamda sanığın birden fazla takvim yılı içerisinde gerçekleştiği iddia edilen eylemlerinin hangi hukuki veya fiili kesinti olduğunun belirlenemediğinden dosya üzerinden hazırlanan vergi değerlendirme raporu, tarh ve mütalaa ile sanığın suç işleme iradesinin ne zaman yenilendiğinin veya kesildiğinin tespiti mümkün olmadığından, geçmişe yönelik yapılan inceleme ile Türk Ceza Kanunun suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı olarak her takvim yılı için ayrı suç kabul edilmesinin mümkün olamayacağından, Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinde belirlenen zincirleme suç hükmü uygulanması gerektiğinden sanık hakkında 2010-2011 yıllarına ilişkin iki kez mahkumiyet hükmü kurulmasına ilişkin sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 31.03.2021