Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2017/17335 E. 2018/9279 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/17335
KARAR NO : 2018/9279
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi
HÜKÜM : Mahkumiyet

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 16.03.2009 tarihinden itibaren deneme süresi içinde işlenen ikinci suç tarihi olan 30.03.2009 tarihine kadar dava zamanaşımının durduğu kabul edilerek inceleme yapılmıştır.
Sanığın, aracın çalıntı olduğunu bilmediğini , aracı ismini … olarak bildiği birisinden 20.000 TL ye aldığını, 13.000 TL’sini peşin verdiğini, kalanını ise 3 ay sonra vermek için anlaştığını, ancak bu kişiyle bir daha karşılaşmadığını savunması; sanığın, 20.000 TL bedelindeki aracı 13.000 TL vererek alıp kalan parayı … isimli kişinin istememesinden şüphelenmeyip aracı kullanmaya devam etmesi, … isimli kişinin açık kimlik bilgilerini, telefon numarasını verememesi, söz konusu araç satışına ve araç satış bedelinin bir kısmının ödendiğine ilişkin belge ibraz edememesi karşısında, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir
5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Toplanan deliller gerekçeli kararda gösterilip tartışılarak, sanığın suçlarının sübutu kabul, oluşa uygun şekilde nitelikleri tayin kılınmış, cezayı azaltıcı sebep ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, hükmün açıklanması şartlarına ilişkin ön sorun yönünden oy çokluğu, esas yönünden oy birliği ile 20.11.2018 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Dairemizin 20.11.2018 tarih, 2017/17335 Es, 2018/9279 Kr sayılı (hükmün açıklanması koşullarının oluştuğu yönündeki ) çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebepten katılmıyorum.
Sanığın 5237 TCK’nin 204/1, 62/1, 53. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile ve yine aynı yasanın 165/1, 62/1, 52/2 maddeleri gereğince 5 ay hapis ve 2000 TL APC ile cezalandırılmasına dair hükmün açıklanması suretiyle kurulan Van 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 27/11/2014 tarih 2014/986 Es 2014/766 Kr sayılı kararı usul ve yasaya aykırıdır.
Sanık hakkında aynı mahkemece 06/03/2009 tarih 2009/86 Es- 2009/90 Kr sayıyla TCK’nin 204/1, 62/1, 53/1. maddelerine göre verilen 1 yıl 8 ay hapis cezası ile; ve yine aynı yasanın 165/1, 62/1, 52/2 maddeleri gereğince 5 ay hapis ve 2000 TL APC ile cezalandırılmasına ilişkin hükmün CMK’nin 231/6 ve devam maddeleri uyarınca açıklanmasının geri bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Deneme devresi içinde sanık hakkında Van 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/06/2011 tarih 2010/357 Es, 2011/214 Kr sayı ile 5237 sayılı TCK’nin 203/1, 62, 52/2. maddeleri uyarınca doğrudan 3.000 TL APC ile cezalandırılmasına ilişkin kesin olarak verilen hükme istinaden ilgili mahkemesine ihbarda bulunulduğu görülmüştür.
Ceza Muhakemesi Hukukunda kesin olduğu belirtilen hükümler ancak kendi kesinlik sınırları içinde (daha doğru bir ifadeyle sadece ve sadece kesin sonuç adli para cezası ile sınırlı olarak) infazı kabildir. Kesin hükme kendisinden daha ağır (somut olayda hürriyeti bağlayıcı ceza) bir başka hükmün infazına yol açacak şekilde bir sonuç yüklenemez.
Çünkü kesin olarak verilen kararların olağan yargı yolu içinde temyiz incelenmesine konu edilmesi mümkün değildir. Ancak şartların varlığı halinde kanun yararına bozma suretiyle hukuka aykırılığın giderilmesi mümkündür. Dolayısıyla etkin bir yargısal denetime tabi olmayan kesin hükümlerin hükmün açıklanmasına dayanak alınması mümkün değildir. Bu durum iç hukukumuzun bir parçası olan İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinin 6/2. maddesine güvence altına alınan Masumiyet Karinesinin ihlali niteliğindedir.
Bu sebeplerle anılan mahkeme kararının öncelikle (hükmün açıklanmasının koşullarının bulunmadığı sebebine dayalı olarak) bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun onama gerekçesine katılmıyorum. 20.11.2018