Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2017/11862 E. 2018/11073 K. 26.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/11862
KARAR NO : 2018/11073
KARAR TARİHİ : 26.12.2018

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği
HÜKÜM : Sanık … hakkında: Beraat; Diğer sanıklar hakkında mahkumiyet

Sanıklar …, … ve … hakkında açılan davada; 5271 sayılı CMK’nin kanun yollarına başvurma başlıklı 260/1. maddesindeki “Hakim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli ve bu kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır” hükmü karşısında; katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan ve görevsiz mahkemede yapılan yargılama aşamasında vekili duruşmaya katılıp şikayetçi olduğunu beyan etmesine rağmen görevsizlik kararından sonra devam eden yargılamada usulüne uygun olarak duruşmadan haberdar edilmediği için davaya katılma talebinde bulunamayan şikâyetçi kurumun yokluğunda verilen hükmü, vekilinin 16.12.2014 tarihinde temyiz ettiği ve kanun yollarına başvurma hakkı bulunduğu belirlenerek inceleme yapılmıştır.
1- Kovuşturmanın her aşamasında kamu davasına katılma hakkı bulunan şikâyetçi Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına duruşma tarihi ve iddianame örneği tebliğ edilerek, davaya katılma, iddia ve delillerini sunma olanağı tanınması gerektiği gözetilmeden, her üç sanık hakkında yazılı şekilde hükümler kurulmak suretiyle iddia hakkının kısıtlanması,
2- Belgede sahtecilik suçlarında failde genel kastın bulunması yeterlidir. Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere bu kast “zarar verme bilinci” olarak kabul edilmektedir. Suçun oluşması için suçluda zarar verme bilinci bulunduğunun kanıtlanması gerekir. Zarar verme bilinci, failin sahtecilik eyleminden bir zarar doğabileceğini öngörmesine rağmen fiili gerçekleştirmesi şeklinde açıklanabilir.
Olay tarihinde … ili Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak görev yapan sanık …’in, sanık …’nın diploma fotokopisi ve … adına sahte imza ile oluşturulmuş talep belgesine istinaden, sanık …’le birlikte hareketle petrol istasyonlarındaki pompaların ayar ve tamir işlerini yapmak üzere, sanık … adına gerçeğe aykırı olarak 05/09/2007 tarih ve YB-50/002 nolu Ölçü ve Ölçü Aletleri Tamircilerine Ait Yetki Belgesi düzenlendiği iddia ve kabul olunan olayda; sanık …’nın, diploma fotokopisini rızası ile sanık …’a verdiğini, soruşturma aşamasındaki ifadesinde de sanık … ile birlikte gidip ortak iş yeri açtıklarını söylemesi karşısında; sanıklar … ve …’in zarar verme bilinci ile hareket etmedikleri için sahtecilik suçunun unsurlarının oluşmadığı, ancak İl Müdürlüğünde Şube Müdürü olan sanık …’in yetki belgesi verilmesi için tanık …’in ifadesinde belirttiği biçimde fiziki koşullar yönünden uygun olmayan ve denetlenmesi durumunda yetki belgesi verilmemesi gereken iş yeri için denetim yapmadan ve diploma aslı gerekirken fotokopi diploma ile yetki belgesi düzenlemek şeklinde gerçekleşen eyleminin “görevi kötüye kullanma” suçunu oluşturduğu; diğer sanık …’in eyleminin ise bu suça iştirak kapsamında kaldığı gözetilmeden, sanıklar … ve … hakkında suç niteliği yanlış belirlenerek sahtecilik suçundan mahkumiyet hükümleri kurulması,
3- Sanıklar … ve … hakkında, 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasının, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, şikayetçi Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı vekili ile sanık … müdafii ve sanık …’in temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 26.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.