Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2017/10059 E. 2018/10046 K. 06.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/10059
KARAR NO : 2018/10046
KARAR TARİHİ : 06.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Sanık … hakkında, sahte sürücü belgesi düzenleyip kullanma suretiyle resmi belgede sahtecilik suçundan kamu davası açıldığı; 23.11.2010 tarihinde 2008/480 Esas ve 2010/530 Karar sayı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve kararın 01.12.2010 tarihinde kesinleştiği; denetim süresi içinde 21.09.2012 tarihinde işlediği “kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf’ suçu nedeniyle Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 23.10.2013 tarihinde 2013/233 Esas ve 2013/627 Karar sayı ile sanığın doğrudan 500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına kesin olarak karar verilmesi üzerine, açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanarak temyiz konusu hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
Deneme süresi içinde işlenen suç nedeniyle verilen kesin nitelikteki mahkûmiyet hükmü nedeniyle, hükmün açıklanmasının mümkün olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmış ve oy çokluğu ile mümkün olduğu kabul edilmiştir.
1- Hükmün açıklanması amacıyla istinabe yolu ile savunması alınan sanık …’un, “iddianamede geçen olayla bir ilgim yoktur, iddianamede geçen şüpheli ben değilim, isim benzerliğinden dolayı ben daha önce de uyuşturucu suçundan Diyarbakır Sulh Ceza Mahkemesinde ifade verdim, sonra bu şahsın ben olmadığım anlaşılınca da beraat ettim. İddianamede geçtiği gibi ben sahte sürücü belgesi çıkarmadım, benim zaten orijinal E sınıfı sürücü belgem var, istenildiği zaman mahkemeye sunabilirim” dediği; sanığın temyiz dilekçesi ekinde sunduğu sürücü belgesi ve nüfus cüzdanı fotokopilerindeki fotoğraflarla suç konusu sürücü belgesi üzerindeki fotoğrafların farklı kişilere ait olduğu izlenimini verdiği; … kimliği ile kolluk görevlileri tarafından düzenlenen tutanakta ve soruşturma aşamasında alınan ifade tutanaklarında yer alan imzalar ile sanığın temyiz dilekçesindeki imzasının da farklı olduğu; bu durumlar karşısında, sahte sürücü belgesi ile yakalanan kişinin kendi kimliği yerine …’un kimlik bilgilerini kullanmış olabileceği dikkate alınarak;
a) Suç konusu sürücü belgesinin sanığa (gerçek …’a) gösterilerek, belgedeki fotoğrafın kendisine ait olup olmadığının, kendisine ait değilse kime ait olduğunu bilip bilmediğinin sorulması,
b) Sanığın istinabe yolu ile alınan savunmasında belirttiği Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesi dosyasının getirtilerek incelenmesi,
c) Bu suç nedeniyle yakalandığında parmak izi alınan kişinin parmak izinin bulunduğu belge ile … adlı kişiye sürücü belgesi verilirken alınan parmak izinin bulunduğu belgenin getirtilerek, her iki belgedeki parmak izlerinin aynı kişiye ait olup olmadığı konusunda uzman bir kurum veya kuruluştan rapor alınması,
Sonucuna göre, sahte sürücü belgesi ile yakalanan kişinin … olup olmadığının ve buna bağlı olarak sanığın hukuki durumun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı biçimde hüküm kurulması
2- Kabule göre; 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması koşulu bulunduğu yönünden Üye …’ın karşı oyu ve oy çokluğuyla, esas yönünden oy birliğiyle 06.12.2018 tarihinde karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİDİR

Dairemizin 06/12/2018 tarih, 2017/10059 Es, 2018/10046 Kr sayılı çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebepten muhalifim.
Sanığın 5237 TCK’nin 204/1, 62, 53. maddeleri gereğince 1 Yıl 8 Ay Hapis Cezası ile cezalandırılmasına dair Hükmün Açıklanması suretiyle kurulan İstanbul Anadolu 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 27/02/2014 tarih 2009/480 Es 2010/530 Kr sayılı kararı usul ve yasaya aykırıdır.
Sanık hakkında (Kapatılan) Üsküdar 5. Asliye Ceza Mahkemesince 23.11.2010 tarih 2009/480 Es- 2010/530 Kr sayıyla verilen hükmün CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Deneme devresi içinde sanık hakkında Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesince 23/10/2013 tarih 2013/233 Es 2013/627 Kr sayı ile 5237 sayılı TCK’nin 160, 62/1, 52/2. maddeleri uyarınca doğrudan 500 TL APC ile cezalandırılmasına ilişkin kesin olarak verilen hükme istinaden ilgili mahkemesine ihbarda bulunulduğu görülmüştür.
Kesin olarak verilen kararların olağan yargı yolu içinde temyiz incelenmesine konu edilmesi mümkün değildir. Ancak şartların varlığı halinde kanun yararına bozma suretiyle hukuka aykırılığın giderilmesi mümkündür. Dolayısıyla etkin bir yargısal denetime tabi olmayan kesin hükümlerin hükmün açıklanmasına dayanak alınması mümkün değildir. Bu durum iç hukukumuzun bir parçası olan İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinin 6/2. maddesine güvence altına alınan Masumiyet Karinesinin ihlali niteliğindedir.
Bu sebeplerle anılan mahkeme kararının öncelikle hükmün açıklanma koşullarının bulunmadığı sebebi ile bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun (hükmün açıklanma koşullarının koşullarının oluştuğu yönündeki) görüşüne katılmıyorum. 06/12/2018