Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2016/6742 E. 2019/474 K. 16.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/6742
KARAR NO : 2019/474
KARAR TARİHİ : 16.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanunu’na muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet

Sanığın yokluğunda verilen hükme ilişkin gerekçeli kararın, sorgusunda bildirdiği adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre tebliğ edildiği, daha sonra aynı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca sanığın MERNİS adresine tebliğ edildiği ancak 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılacak tebligatın geçerlilik koşullarının düzenlendiği, Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 31. maddesine göre, düzenlenen ihbarnamenin gösterilen adresteki kapıya yapıştırılması gerekirken yapıştırılmadığı anlaşılmakla yapılan ilk tebligat usulsüz olduğundan, bu adrese yeniden Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi uyarınca tebliğe çıkarılması gereken hükmün, aynı kanunun 21/2. maddesi uyarınca tebliğ edilmesi usulsüz olduğundan sanığın temyiz talebinin öğrenme ile süresinde olduğunun kabulü ile yapılan incelemede;
1- 5271 sayılı CMK’nin 225. maddesi uyarınca hükmün konusu duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiil ve failden ibaret olup, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak açılmayan davadan yargılama yapılıp hüküm kurulmasının mümkün bulunmadığı; Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 25/12/2012 tarih ve 2012/18721 esas sayılı iddianamesi ile 213 sayılı Kanun’un 367. maddesine göre dava şartı olan mütalaa ve vergi suçu raporuna uygun olarak sanık hakkında, “2010 ve 2011 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek” suçundan kamu davası açıldığı, “sahte fatura kullanmak” suçundan açılmış bir dava bulunmadığı gibi birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olan “sahte fatura düzenlemek” ve “sahte fatura kullanmak” suçlarının birbirine dönüşmeyeceği de gözetilmeden, iddianame dışına çıkılarak sanık hakkında “sahte fatura kullanmak” suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,

2- Selçuk Vergi Dairesi mükellefi olan sanığın 2010 ve 2011 takvim yıllarında sahte fatura düzenlediği ve bu yıllara ait defter ve belgeleri vergi incelemesine esas olarak istenmesine rağmen yasal süresi içerisinde ibraz etmeyerek atılı suçları işlediği iddia edilen kamu davasında, sanığın yakalama ile alınan savunmasında suçlamaları kabul etmediği, işyerine giren hırsızların defter ve belgelerini aldıklarını, bu nedenle gazeteye ilan verdiğini savunduğu ancak bu hususta adli makamlara başvurusu olup olmadığının sorulmadığı anlaşılmakla gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından, öncelikle hırsızlık suçundan açılan soruşturma veya dava olup olmadığı araştırılarak var ise dosyasının getirtilerek incelenmesi, davayı ilgilendiren delillerin onaylı suretlerinin dosyaya konulması, yine Ticaret Mahkemesinden zayi belgesi alınıp alınmadığı da sanıktan sorulup ayrıntılı ifadesine başvurulması, faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişiler de dinlenerek sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıkları ve sanığı tanıyıp tanımadıklarının sorulması, gerektiğinde faturalardaki yazı ve imzaların sanığa aidiyeti hususunda da bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırı,
Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 16/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.