YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/6596
KARAR NO : 2019/1102
KARAR TARİHİ : 06.02.2019
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanununa Muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet
1-2009 takvim yılında sahte fatura kullanmak suçundan açılan kamu davasında; sanığın, suça konu faturaların gerçek bir ticari ilişki sonucunda düzenlendiğini, faturaların sahte olduğunu bilmediğini savunarak suçlamaları kabul etmemesi ve suça konu olan faturaları düzenleyen mükellefler …, … ve … İnşaat… Tic.Ltd.Şti. hakkında düzenlenmiş vergi suçu raporları ile vergi tekniği raporlarının ilgili vergi dairesinden getirtildiğinin anlaşılması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından;
a)Suça konu faturaları düzenleyen kişiler ve şirket yetkilileri hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması; dava açılmış ise, dosyanın getirtilerek incelenmesi,
b)Faturaları düzenleyen kişi ve şirket yetkililerinin CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi; kendilerinden, sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kime verdiklerinin, sanığı tanıyıp tanımadıklarının ve faturaların alınmasına iştiraki olup olmadığının sorulması,
c)Gerektiğinde, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi için;
aa)Faturayı düzenleyen mükellefler ve şirkete ait mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyelerinin, teslim ve tesellüm belgelerinin, bedelinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun ve kanıtlama yeterliliği olan banka hesaplarının ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgelerin; faturaları düzenleyen kişiler ve şirkete ait yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığına ilişkin belgelerin getirtilmesi,
bb)Daha sonra, faturaları düzenleyen mükellefler ile sanığın yetkilisi olduğu şirketin ticari defterleri ve belgeleri üzerinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılması,
Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve yetersiz bilirkişi raporu ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 06.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.