Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2016/5516 E. 2018/10366 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/5516
KARAR NO : 2018/10366
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanununa Muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet

Katılan vekilinin 24.06.2013 havale tarihli dilekçesi ile temyiz talebinden vazgeçtiği anlaşılmakla, sanığın temyizine hasren yapılan incelemede;
1-Sanık hakkında 2007 ve 2008 takvim yıllarında sahte fatura kullanmak suçlarını işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; UYAP üzerinde yapılan kontrolde, sanığın 2007, 2008 ve 2009 takvim yıllarında sahte fatura kullanmak suçundan Ortaca Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/466 Esas ve 2013/160 Karar sayılı dosyası ile yargılama yapıldığı, Dairemizin 2016/4869 Esas sırasına kayıtlı olan dosyanın temyiz incelemesinde bozularak mahkemesine gönderildiği anlaşılmakla, sanığın aynı mükellefiyeti ile aynı takvim yılında başka mükelleflerce düzenlenen sahte faturaları kullandığına ilişkin tespitin yeni bir suçu oluşturmayıp, zincirleme suç içinde değerlendirilmesi gerekeceği cihetle; mükerrer yargılama yapılmaması ve eylemlerin zincirleme suç içinde kalıp kalmadığının değerlendirilmesi açısından, söz konusu dosya ile varsa aynı mükellefiyeti ve aynı yıllara ilişkin diğer dava dosyalarının da duruşmaya getirtilip incelenmesi, mümkün olması halinde davaların birleştirilmesi, aksi durumda davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosya arasına alınmasından sonra sanığın eylemlerinin zincirleme suç niteliğinde olup olmadığı veya mükerrer dava açılıp açılmadığının belirlenmesi ile sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
2-Sanığın savunmalarında …’a maden ocağından hafriyat taşıttığını ve bu nedenle 37 fatura kestirdiğini, …’e… köyünde hafriyat yaptırdığını, yine …’a da yükleme, yol ve hafriyat yaptırdığını ve karşılığında fatura aldığını belirterek suçlamayı kabul etmemesi, dosya arasına alınan …ve … hakkında düzenlenen vergi raporlarında bu kişilerin düzenlediği sahte faturaların tutanak ile belirtildiği ve bu tutanakta sanık adına düzenlenen suça konu faturalara yer verilmediğinin tespit edilmesi, … hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunda da şehirlerarası nakliye işi için düzenlenen faturalarının gerçek olduğunun ancak yüksek tutarlı düzenlenen kesme, sürütme, yükleme, nakliye faturaların herhangi bir iş yapılmadan düzenlenen sahte faturalar olduğununun belirtilmesi ancak dosyada suça konu faturaların bulunmaması nedeniyle faturaların hangi mal/hizmet ifasına yönelik düzenlendiğinin belirlenememesi karşısında, maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; suça konu özellikle … tarafından düzenlenen fatura asıl ya da örneklerinden kanaat oluşturacak sayıda temin edilip dosya arasına konulması, suça konu faturaları düzenleyen üç kişi hakkında sahte fatura düzenlemekten dava açılmış olup olmadığının araştırılması, açıldığının tespiti halinde dava dosyaları getirtilip incelenerek bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri, bedellerinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneği olan geçerli ödeme belgeleri ve satıcının kasasına ya da banka hesabına girip girmediğinin tespiti ile mükelleflerin yeterli üretimi, mal girişi ya da stoğu olup olmadığı da araştırılıp, karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılması, suça konu faturaları düzenleyen şirket yetkilileri dinlenerek sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak düzenlediklerinin sorulmasından sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
3-Kabule göre de;
a-Sanık hakkında “2007 ve 2008 takvim yıllarında sahte fatura kullanmak” suçlarından kamu davası açıldığı, her takvim yılı içinde kullanılan faturaların ayrı suçları oluşturduğu gözetilmeksizin ve hangi takvim yılından hüküm kurulduğu da belirtilmeksizin yazılı şekilde tek mahkumiyet hükmü kurulması,
b-5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sonuç ceza miktarı itibarıyla sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 13.12.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.