Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2016/5322 E. 2018/10041 K. 06.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/5322
KARAR NO : 2018/10041
KARAR TARİHİ : 06.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanununa Muhalefet
HÜKÜM : Sanık … hakkında; Mahkumiyet
Sanık … hakkında; Beraat

Sanık … müdafinin vaki duruşmalı inceleme isteminin, hükmolunan hapis cezası miktarına göre koşulları oluşmadığından, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 318. maddesi gereğince REDDİNE karar verilip, duruşmasız olarak yapılan incelemede;
I-Sanık … hakkında defter ve belgeleri ibraz etmemek suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Sanığın yetkili olduğu şirketin 2009 takvim yılına ait yasal defter ve belgelerinin vergi incelemesine esas olamk üzere 27.03.2010 tarih ve VDENY-2010-1127/81 sayılı istem yazı ile ibrazının istendiği, her ne kadar bu amaçla yapılan tebligat işlemi usulsüz ise de, sanığın iki cilt faturayı kaybolduğundan bahisle ibraz etmediğinin anlaşılması karşısında, defter ve belgelerin kaybedildiği ileri sürülerek ibrazından kaçınılması durumunda, süreklilik gösteren dairemiz kararları ve Ceza Genel Kurulunun 23.11.1999 gün ve 1999/11-273/288 sayılı içtihadında açıklandığı üzere mükellefe usulüne uygun tebligat yapılmasının aranmayacağı cihetle, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiş ve 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı sebebin bulunmadığı, azaltıcı sebebin ise nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
II-Sanık … hakkında 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçundan verilen mahkumiyet, sanık … hakkında 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçundan verilen beraat hükümlerine yönelik sanık … ve müdafii ile katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
1-Şirket yetkili olan sanık … ile şirket ortağı olan … hakkında 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçundan cezalandırılmaları istemi ile açılan kamu davasının yargılaması sonucunda, sanık … hakkında her takvim yılı için mahkumiyet, sanık … hakkında ise, ortaklık sıfatı haricinde bir yetkisi olmaması nedeniyle beraat kararı verilmiş ise de, sanık …’nın savunmasında, şirketin müdürü olduğunu, suça konu faturaları kullanan bir kısım mükelleflerin teyit amacıyla muhasebeci …’i araması ile olayı öğrendiğini, kullanan kişilere faturaları kimden aldıklarını sorduğunda diğer sanığın ismini verdiklerini, gerekli yerlere şikayette bulunduğunu, suçlamayı kabul etmediğini ifade etmesi, diğer sanık …’ın ise, şirketin %1 hissedarı olduğunu, şirkette çalışmadığını ve suçlamayı kabul etmediğini beyan etmesi, dosyanın incelenmesinde, sanık …’nın savunmasında belirttiği gibi soruşturmanın sanığın şikayet dilekçesi ile başladığının anlaşılması, sanığın şikayet dilekçesinde, 17.07.2009 tarihinde teslim alınan faturaların kendisi tarafından bastırılmadığını ve düzenlenmediğini belirtmesi, suça konu faturaları kullanan ve tanık olarak dinlenen mükelleflerin tamamının sanık … ile muhatap olduklarını, faturaları ve faturalara konu malları sanık …’ten aldıklarını ifade etmeleri ve sanık …’nın olayın ortaya çıkarılması ve gereğinin yapılması için ortaya koyduğu çabanın bir kısım tanıklar tarafından doğrulanması karşısında, atılı eylemin gerçekleştirilebilmesi için, şirket ortağı veya yöneticisi olmanın gerekmediği, cezaların şahsiliği prensibi gereğince gerçek faillerin cezalandırılması gerektiği, şirket ortağı ve yönetici olmanın işlenen bu suç için doğrudan faillik sonucunu doğurmayacağı cihetle, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından, suça konu faturaları kullandığı belirlenen şirket ya da şahıslar hakkında karşıt inceleme raporu düzenlenip düzenlenmediği, haklarında dava açılıp açılmadığı araştırılıp bu dava dosyalarının getirtilip incelenmesi ve ilgili belgelerin onaylı örneklerinin dosyaya intikal ettirilmesi, faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişiler dinlenerek sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıkları ve sanıkları tanıyıp tanımadıklarının sorulması, gerektiğinde 17.07.2009 tarihli matbaa teslim formunda atılı bulunan imzanın ve faturalardaki yazı ve imzaların sanıklara aidiyeti hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması, matbaa çalışanı ….’un tanık olarak dinlenerek sanıklar ile yüzleştirilmesi ve…’in ifadesinde belirttiği suç duyurusunun akıbetinin araştırılmasından sonra, sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeler ile yazılı şekilde hükümler kurulması,
2-Kabul ve uygulamaya göre de;
Sanık … hakkında hükmolunan 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve müdafii ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.12.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.