Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2016/4645 E. 2018/9102 K. 14.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/4645
KARAR NO : 2018/9102
KARAR TARİHİ : 14.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanununa Muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet

… Özel Eğt.Rah….Ltd Şti’nin müdürü olan sanığın 2008 takvim yılında sahte fatura kullandığı iddia olunan davada; sanığın, “…şu anda ismini hatırlamadığım bir şahıstan detarjan almıştık. Bu şahıslar bize faturaları daha sonra bize getireceklerini söylediler. Daha sonra da öğrendiğime göre … isimli çalışanımıza gelmiş. O da bu faturaları muhasebeciye vermiş.” şeklindeki savunması ile soruşturma aşamasında,”…. bu belgeler karşılığında temizlik malzemeleri alınmış, bu malzemeleri ben almadım. Atılı suçlamayı kabul etmiyorum. O dönemde yetkili olarak Nafia Koçak isimli şahıs gerekli işlemleri yaptı. Beni bu şekilde zarara uğrattı.” demesi, vergi denetmenine verdiği ifadesinde ise; “..Faturalar üzerinde belirtilen malzemelerin tamamını belgeli olarak aldım. İşletmemde kullandım. Söz konusu belgelerdeki alım ve harcamalarım gerçektir. Ödemeyi nakit olarak ismini şu an hatırlamadığını firma yetkilisine yaptım.” diyerek, farklı ifadelerine rağmen neticede suçlamayı kabul etmemesi; vergi raporlarında ise, Turhal ilçesinde faaliyet gösteren… Elektrik Ambalaj İnş. Gıda Tekstil San.Tic.A.Ş.’den gerçekte bir emtia alışı olmayıp, mükellef kurumun ilgili dönem giderini yüksek gösterip, kârı düşürerek vergi yükünü azaltmak için, muhtelif temizlik malzemesi içerikli 19/03/2008 tarihli 5.192 TL bedelli ve 25/03/2008 tarihli 5.428 TL bedelli iki sahte faturayı aldığının, defter ve belgelerine işleyerek kullandığının tespit edilmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi için;
1- Dosya kapsamındaki 2011/17 sayılı vergi inceleme raporundan, faturaları düzenlediği belirlenen… A.Ş.hakkında karşıt vergi tekniği raporu bulunduğunun anlaşılmasına göre, sözü edilen raporun ilgili vergi dairesinden getirtilmesi,
2) Aynı mükellef hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması; dava açılmış ise, dosyanın getirtilerek incelenmesi ve bu davayla ilgili belgelerin onaylı örneklerinin çıkartılarak dosya içine konulması,
3) Faturaları düzenleyen şirket yetkilileri veya kişilerin, CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi; kendilerinden, sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kime verdiklerinin, sanığı tanıyıp tanımadıklarının sorulması,
4) Gerektiğinde, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi için;
a) Faturayı düzenleyen mükelleflere ait mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyelerinin, teslim ve tesellüm belgelerinin, bedelinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun ve kanıtlama yeterliliği olan banka hesaplarının ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgelerin olup olmadığının araştırılması,
b) Daha sonra, faturaları düzenleyen şirket ile kullanan şirketin ticari defterleri ve belgeleri üzerinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılması,
Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması,
5- Kabule göre;
a) Son kullanılan fatura tarihinin 25.03.2008 olması ve faturaların KDV yanında, kurumlar vergisinde kullanılması nedeniyle, 26.04.2009 olan suç tarihinin gerekçeli karar başlığında “2008” olarak yanlış gösterilmesi,
b) Aynı takvim yılına ait birden fazla fatura kullanılması halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği dikkate alınarak,sanık hakkında TCK’nin 43. maddesinin 1. fıkrasının uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
c) 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Cumhuriyet savcısının temyizinin sanık lehine olması nedeniyle 1412 sayılı CMUK’nin 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının gözetilmesine, 14.11.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.