Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2016/1847 E. 2018/9274 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/1847
KARAR NO : 2018/9274
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanunu’na muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet

Emanette kayıtlı suça konu faturaların başka mükelleflere ait faturalarla birlikte Sakarya Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Şube Müdürlüğü tarafından …’ın evinde yapılan aramada ele geçirildiği, UYAP’tan yapılan araştırmada … hakkında söz konusu faturalara ilişkin 2009 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan Sakarya 2. Asliye Ceza Mahkemesinde dava açıldığı, mahkeme tarafından verilen 28/02/2013 tarihli, 2010/136 Esas ve 2013/171 Karar sayılı mahkûmiyet hükmünün temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 18/10/2018 tarihli, 2016/5118 Esas ve 2018/8182 Karar sayılı bozma kararında belirtildiği üzere arama ve el koyma işleminin 213 sayılı V.U.K.’nin 142 ve devamı maddelerindeki özel usule uygun olarak yapılmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğu anlaşılmıştır.
Dosyadaki hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirme dışı tutulması halinde; vergi tekniği raporunun ekinde bulunan iki numaralı listede Ba ve Bs analiz formuna göre sanığın aramada ele geçen faturalar haricinde, mükellef şirketten mal ve hizmet aldığını beyan eden mükellefler olduğunun belirtilmesi; sanığın savunmasında, 2009 yılında arkadaşı … ile birlikte inşaat malzemeleri satmak için bu iş yerini açtıklarını, kendisine gösterilen “… Oto Yedek Parça-İnşaat Malzemeleri-Odun Kömür Ticareti ve Nakliyat” şirketi adına düzenlenmiş faturayı bastırmadığını, kendisinin şirket adına fatura bastırmadığını, faturaları bastıranın arkadaşı Mükremin olabileceğini, zaten iş yerinde ancak 500 TL’ lik emtia bulunduğunu, onun da su tesisatına ilişkin olduğunu, asıl mesleğinin de su tesisatçılığı olduğunu, faturaları kendisinin düzenlemediğini, ayrıca evinde yapılan aramada şirketi adına düzenlenen faturaların ele geçirildiği … isimli kişiyi de tanımadığını beyan etmesi; tarh dosyasından mükellefin 26/06/2009 tarihinde 20 cilt faturayı…’ın matbaasında bastırdığının, 28/10/2009 tarihinde işi bırakma bildiriminde elinde basılı belge bulunmadığını bildirdiğinin anlaşılması karşısında;
1- Suçun unsurlarının ve maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti için;
a) Faturaları basan matbaanın yetkilisinin tanık olarak dinlenmesi, söz konusu faturaları basıp basmadığının, sanığı tanıyıp tanımadığının sorulması ve varsa faturaların teslim edildiğine ilişkin teslim tutanağının getirtilip incelemesi, gerekirse teslim tutanağının üzerindeki yazı ve imzaların sanığın eli ürünü olup olmadığına ilişkin bilirkişiden rapor alınması,
b) Faturaları kullandığı belirlenen mükellefler hakkında karşıt inceleme raporu düzenlenip düzenlenmediğinin ilgili vergi dairesinden sorularak, düzenlenmiş ise onaylı örneklerinin getirtilmesi,
c) Aynı mükellefler hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması; dava açılmış ise, dosyalarının getirtilerek incelenmesi ve bu davayla ilgili belgelerin onaylı örneklerinin çıkartılarak dosya içine konulması,
d) Faturaları kullanan mükellef yetkililerinin CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi; kendilerinden, sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıklarının, sanığı tanıyıp tanımadıklarının sorulması,
e) Sanığın savunmasında geçen …’nin CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakkı hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi;
Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre de;
a) Aynı takvim yılında birden fazla sahte fatura düzenlediği kabul edilen sanık hakkında TCK’nin 43/1. maddesindeki zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
b) 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, aleyhe temyiz olmadığından sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 20/11/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.