Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2015/7610 E. 2015/32193 K. 24.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/7610
KARAR NO : 2015/32193
KARAR TARİHİ : 24.12.2015

Tebliğname No : 11 – 2015/284518
MAHKEMESİ : Erzurum 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : Asıl Karar: 21/04/2015, Ek Karar: 22/06/2015
NUMARASI : 2014/660 (E) ve 2015/520 (K)
SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan

Eski hale getirme istemiyle birlikte temyiz talebinde de bulunulması halinde, CMK’nun 42. maddesine göre inceleme mercii Yargıtay’ın ilgili dairesi olduğundan, sanığın ve müdafiinin vaki temyiz ve eski hale getirme talebinin reddine dair Erzurum 2.Asliye Ceza Mahkemesinin 22/06/2015 gün ve 2014/660 Esas, 2015/520 karar sayılı ek kararı hukuken geçersiz olduğundan kaldırılarak,Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.02.2007 gün 5/46-39 sayılı kararında da açıklandığı üzere, mahkemece 5271 sayılı CMUK’nun 232/6. maddesi uyarınca başvurulması olanaklı yasa yolunun, süresinin, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi zorunlu olup; hükümde süre başlangıcının “ tefhim (yüze karşı verildiyse) veya tebliğinden (yoklukta verilmiş ise)” şeklinde yanıltıcı olacak şekilde gösterildiği gibi başka suçtan hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunan sanığa Cezaevi idaresi aracılığı ile hükmü temyiz edilebileceği de hatırlatılmadığından temyizin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede:
1- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 01.04.2014 tarih 2013/9-452 Esas, 2014/153 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere 5237 sayılı TCK’nun 206. maddesindeki resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşması için yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde yani kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse; kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından, anılan maddedeki suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; sanığın hükümlü olduğu cezaevi yönetimine verdiği dilekçede kendisini nakil edecekleri cezaevinde hasmı bulunduğunu beyan etmesi sonucunda herhangi bir resmi belge düzenlenmediği gibi dilekçeyi alan cezaevi yönetiminin hükümlünün bu iddiasını araştırıp işlem yapma yükümlülüklerinin bulunması, somut olaydada bu araştırmayı yapıp sanığın beyanının doğru olmadığını tespit etmiş olmaları karşısında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun unsurları oluşmadığından, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırı,
2- Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık hakkındaki infazın durdurulmasına, başka suçtan tutuklu veya hükümlü değilse tahliyesi için mahalline müzekkere yazılmasına, 24/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.