Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2015/6256 E. 2017/5040 K. 03.07.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/6256
KARAR NO : 2017/5040
KARAR TARİHİ : 03.07.2017

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanmak
HÜKÜM : Mahkumiyet

I-Sanık hakkında “resmi belgede sahtecilik” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında, 5237 sayılı TCK’nın 58/7. maddesi gereğince mükerrirler hakkındaki infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmemesi isabetsizliği aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte infaz aşamasında yeniden değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,
II-Sanık hakkında “başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında, 5237 sayılı TCK’nın 58/7. maddesi gereğince mükerrirler hakkındaki infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmemesi isabetsizliği aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
1-TCK’nın 268. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik bilgilerini kullanması, TCK’nın 267/1. maddesinde tanımlanan “iftira” suçunun oluşması için ise, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmak suretiyle işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekir. Somut olayda; başka bir soruşturma kapsamında şüpheli olarak gerçek kimlik bilgileri tahtında aranan sanığın, olay tarihinde yakalandığı esnada yapılan üst aramasında suça konu sürücü belgesinin ele geçirilmesi, yakalama tutanağı içeriğine göre, tutanağın sanığın gerçek kimlik bilgilerine göre düzenlenmesi ve tüm soruşturma işlemlerinin gerçek kimlik bilgilerine göre yapıldığının anlaşılması karşısında; sanığın üzerine atılı başkasının kimlik bilgilerini kullanma suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı cihetle; 5237 sayılı TCK’nın 268. maddesinde düzenlenen suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırı,
2-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken, 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.07.2017 günü oybirliği ile karar verildi.