Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2015/4096 E. 2015/32093 K. 23.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/4096
KARAR NO : 2015/32093
KARAR TARİHİ : 23.12.2015

Tebliğname No : 15 – 2013/336269
MAHKEMESİ : Bursa 6. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25/04/2013
NUMARASI : 2008/467 (E) ve 2013/325 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik

I-Sanık U.. K..’nin temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanığın yokluğunda verilip, 28.05.2013 günü usulüne uygun şekilde tebliğ edilen hükmü, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 310. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süresinden sonra 05.06.2013 tarihli dilekçe ile temyiz ettiği anlaşıldığından, vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi uyarınca istem gibi REDDİNE,
II-Sanıklar Ö.. D.. ile A.. P..’in temyiz itirazlarına gelince;
7201 sayılı Tebligat Kanununun 10. maddesi uyarınca “tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresine yapılır” hükmü ile 6099 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucunda anılan maddeye eklenen “bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır” ek fıkra hükmüne aykırı olarak, yokluğunda verilen kararın sanık A.. P..’in dosyadaki bilinen en son 18.05.2011 tarihli sorgusunda beyan ettiği “… Mah. … Sk. No:… , ….. İstanbul” adresi yerine doğrudan mernis adresine anılan Yasanın 21/2. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin geçersiz olup öğrenme üzerine sanığın, hükmü yasal sürede temyiz ettiğinin kabulü ile yapılan incelemede;
Dosya arasında bulunan adli sicil kaydından tekerrüre esas geçmiş hükümlülüğü bulunduğu anlaşılan sanık A.. P.. hakkında 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesinin uygulanmaması isabetsizliği aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanıkların yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
1-Ayrıntısı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 10.12.2013 gün ve 2013/483 esas, 2013/599 sayılı kararında açıklandığı üzere; CMK’nun 138. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme ile iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılan soruşturma ve kovuşturmayla ilgisi bulunmayan bir delilin elde edilmesi durumunda bu delilin ancak 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suç veya suçlardan birinin işlendiği durumda kullanılabileceği cihetle, somut olayda, sanıklar Ö.. D.. ile U.. K..’nin suça konu belgelerle birlikte yakalanmalarına karşın yüklenen suçla ilgili olarak sanık A.. P..’e “uyuşturucu madde kaçakçılığı ve sahte para yapıp piyasaya sürmek”suçundan yürütülen soruşturma sırasında alınan karar uyarınca yapılan iletişimin tespiti sırasında tesadüfen sahtecilik suçuna ilişkin elde edilen dinlemelere ulaşıldığı, mevcut haliyle sanık aleyhine başkaca delil ve anlatım bulunmadığı, sahtecilik suçu 6572 sayılı Yasa ile değişik CMK’nun 135. maddenin 8. fıkrasında sayılan suçlardan bulunmadığından yasal kanıt olarak değerlendirilemeyeceğinin anlaşılması karşısında; katılan H.. S..’e ait olup kiralanması amacıyla rent a car şirketine bırakılan aracın, bu şirket tarafından Ö. G. isimli şahsa kiralandıktan sonra sahte plaka ve ruhsat düzenlenmek suretiyle satılmaya çalışıldığının iddia edildiği olayda, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek bir biçimde belirlenebilmesi için, rent a car firması ile imzalanan kira sözleşmesindeki yazı ve imzaların sanık A.. P..’e ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılıp gerektiğinde sanığın firma yetkilileri ile de yüzleştirilerek sonucuna göre sanık A.. P..’in hukuki durumunun tespit edilmesi yerine eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
2-5237 sayılı TCK’nun 43. maddesi uyarınca; “bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla ya da aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi” durumunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkün olup, somut olayda aynı anda ele geçen suça konu belgelerin farklı zamanlarda düzenlendiklerine ilişkin bir delil bulunmadığı cihetle, eylemin bir bütün olarak tek bir resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu ve zincirleme suç hükmünün uygulanma olanağının bulunmadığı ancak sanıkların güttükleri amaç ve saik, suç konusunun önemi, kastın yoğunluğu ve sahte belge çeşitliliği dikkate alınarak temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde, suçun zincirleme şekilde işlendiğinin kabulü ile temel cezanın TCK’nun 43. maddesi uyarınca artırılması suretiyle fazla ceza tayini,
3-Adli emanette kayıtlı suça konu belgelerin dosyada delil olarak saklanmaları yerine müsaderelerine karar verilmesi,yasaya aykırı,
4-5237 sayılı TCK’nun 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 2 nolu bozmanın 1412 sayılı CMUK’nun 325. maddesi uyarınca sanık U.. K..’ye de teşmiline 23.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.