Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2015/3413 E. 2015/26717 K. 04.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/3413
KARAR NO : 2015/26717
KARAR TARİHİ : 04.06.2015

Tebliğname No : KYB – 2015/93265

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 06.03.2015 gün ve 2015/5525/16915 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 24.03.2015 gün ve KYB. 2015/93265 sayılı ihbarnamesi ile;
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık F.. G..’nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204/1 ve 43/1. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/03/2014 tarihli ve 2012/730 Esas, 2014/157 sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;
Dosya kapsamına göre, 30/01/2005 ve 30/03/2005 ödeme tarihli bonoların katılan şirkete hangi tarihlerde ciro edildiği araştırılarak suç tarihinin belirlenmesi, ciro tarihi tespit edilemiyorsa, dosyada mevcut 15/06/2012 tarihli dosya inceleme tutanağına göre, 30/01/2005 ödeme tarihli bononun 02/02/2005 tarihinde, 30/03/2005 ödeme tarihli bononun 01/04/2005 tarihinde ödenmeme protestolarına konu edildiği, suç tarihinin en erken bu tarihler olduğu kabul edilerek, suç tarihlerinin 5237 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01/06/2005 tarihinden önce olduğu göz önünde bulundurulmak suretiyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesinin 2. fıkrasında “suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü ile 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesinde yer alan, “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” hükmü karşısında, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümlerinin karşılaştırılmak suretiyle hangisinin lehe olduğu hususunda denetime elverişli bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.06.2010 gün ve 98/143 sayılı kararı ve Dairemizin benzer bir çok kararında açıklandığı üzere; 5237 sayılı TCK’nun 43/1. maddesinde 765 sayılı Yasanın 80. maddesinden farklı olarak “değişik zamanlarda” denilmesi karşısında aynı anda işlenen eylemlerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
İncelenen dosya içeriğine göre, mağdur Hacı Bayram Bölükbaşı adına sahte olarak düzenlenmiş iki adet bonoyu katılan şirkete verdiği iddia ve kabul olunan sanığın, suça konu senetleri farklı zamanlarda düzenlendiğine ve katılana verdiğine dair kesin delil bulunmadığı cihetle, eyleminin kül halinde 5237 sayılı Yasanın 204/1. maddesinde öngörülen resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı, ancak sahte belge sayısı dikkate alınarak aynı Yasanın 61. maddesi uyarınca temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayini gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde uygulama yapıldığı görülmekle, belirtilen bu konuda da kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilmeyeceği hususunda gereğinin takdir ve ifası için dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.06.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.