Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2014/5341 E. 2014/14885 K. 15.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/5341
KARAR NO : 2014/14885
KARAR TARİHİ : 15.09.2014

Tebliğname No : 11 – 2013/97525
MAHKEMESİ : Çanakkale 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/06/2010
NUMARASI : 2010/38 (E) ve 2010/337 (K)
SUÇ : Mühür bozma

TCK’nun 203. maddesi, esasta bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanunun veya yetkili makamların emrine uyularak konulmuş mührün kaldırılmasını cezalandırmaktadır. Burada mühürleme işleminin amacı Devlet yönetiminin bir şeyi koruma altına alma ve başkalarının tasarrufunu önleme iradesinin konulan mühürle açıklanması olup, bu iradeyi etkisiz duruma getirerek onu ihlal eden herhangi bir eylem gerçekleştiği takdirde suç işlenmiş olacaktır. Bu nedenle, yasaya uygun biçimde konulan bir mührün varlığı, mühür bozma suçunun ön koşuludur. Elektrik sayaçlarında bulunan ve bakanlık mührü olarak adlandırılan mühürlerin sayaçlar imal edilirken üretilen bu sayacın standartlara uygun olarak tüketimi kaydettiğini göstermek amacıyla konulmuş açıklayıcı mahiyette olması ve bu mühürlerin sayaçlara takılması işlemiyle elektrik dağıtım şirketlerinin bir ilgisinin bulunmaması, sanık hakkında düzenlenen 04/09/2008 tarihli kaçak elektrik tespit tutanağında; yapılan kontrolde sayacın bakanlık mühürlerinin kırılmış olduğunun tespit edildiğinin belirtilmesi ve elektrik dağıtım şirketi tarafından sanığın kaçak elektrik kullanımının engellenmesine yönelik bir mühürleme ve bunun sonucunda gerçekleşen mühür bozulması iddiasında bulunulmaması karşısında, kullanılan sayacın bakanlık mühürlerinin kırılması veya oynanması şeklinde gerçekleşen eylemin, mühür bozma suçunun yasal unsurlarını oluşturmayacağı ve sanığın, beraati yerine yasal olmayan gerekçe ile mahkumiyetine hükmolunması,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 15.09.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Muhalefet Şerhi
5237 sayılı TCK’nun “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının dördüncü bölümünde “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” düzenlenmiş olup, mühür bozma suçunun düzenlendiği 203. maddeye göre “Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Suçun maddi konusu “kamu idaresince konulan mühür”dür. Bununla birlikte suça dolaylı olarak konu olan başka bir şey daha vardır, o da devletçe mühür altına alınmak istenilen “eşya”dır. Devlet bazı durumlarda bir eşyanın o biçimde muhafaza edilmesinde kamu yaran görerek, bunu sağlamak için o eşyayı mühürlemektedir (G.., H.. T.., M.. B.. … Suçları ve Tazminat Davaları, Seçkin, Ankara 2001, s. 20, 21) Suçla korunan yarar, devletin, devlet (kamu) idaresinin otoritesini korumak ve bu otoritenin emrine aykırı olarak gerçekleştirilecek fiilleri engellemektir. Bu nedenle mühür bozma suçunun oluşması için öncelikle “Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca … konulan mühür” bulunmalıdır. Bu, herhangi bir mühür olmadığı gibi, TCK’nun 199-202. maddelerinde düzenlenen kıymetli damga veya “Resmi Mühür Yönetmeliği” uyarınca imal edilip, standartları gösterilen ve bunu kullanabilen kurumların açıkça belirlendiği, onaylayıcı ve belgeleyici resmi mühür de değildir. Bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mühürdür. Bu mührün maddi yapısı, şekli önemli değildir. Herhangi bir şekilde maden, kurşun, balmumu, mukavva veya başka bir cisimden yapılmış maddi işaret olabilir.
Devlet, Kanun ile yetkili kılınan kamu idaresine, örneğin Belediyelere, ruhsatsız veya ruhsata aykırı inşaatları, Sağlık Bakanlığı’na hijyen şartlarına uymayan işyerlerini mühürleme yetkisi tanımıştır. İlgili kurum ve kuruluşların yetkili organ ve görevlileri, usulüne uygun bir şekilde mühürleme işlemini yapar ve bu hususu bir tutanak ile tespit ederler.
TCK’nun 203. maddesi kapsamında “Kanun uyarınca … konulan mühür” için en güzel örnek 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu’dur. Kanun’un amacı, “… her türlü ölçü ve ölçü aletlerinin doğru ayarlı ve uluslararası birimler sistemine uygun olarak imalini ve kullanılmasını sağlamaktır” (m. 1). Kanun’un 2. maddesine göre “Uzunluk, alan, hacim, ağırlık ölçüleri, areometreler, hububat muayene aletleri, elektrik, su, havagazı, doğalgaz, akaryakıt sayaçları…’nın, muayenesi, ayarlanması ve damgalanması bu Kanun hükümlerine göre yapılır.”
Ölçüler ve Ayar Kanunu’nun “Marka Kaydı ile Tip ve Sistemin Onaylanması” başlıklı 7. maddesinde: “Türkiye’de yapılan veya dışarıdan getirilen ölçü ve ölçü aletlerinin üzerine, bunları yapan şahıs veya firmaya ait özel bir markanın; kolaylıkla okunabilecek, silinmeyecek ve ölçü ve ölçü aletinden ayrılmayacak şekilde konulması ve Bakanlığa kaydettirilmiş olmasının şart olduğu, ayrıca;
Yurt içinde ölçü ve ölçü aleti yapan fabrika ve imalathanelerle tamir atölyeleri, yaptıkları veya tamir ettikleri ölçü ve ölçü aletleri için Bakanlıkça tespit edilecek esaslar dahilinde ve örneğine uygun, tasdikli bir imalat defteri tutmak zorunda oldukları,
Elektrik, su, havagazı, doğalgaz, akaryakıt sayaçları, … ile … diğer sayaçların muayene ve damgalanmaya kabul edilmeleri, bunların kullanışlı tip ve sistemde olduklarının Bakanlıkça önceden onaylanmış bulunmasına bağlı olduğu,
“Muayeneler” başlıklı 9. maddesinde ölçü ve ölçü aletlerinin “ilk muayene, periyodik muayene, ani muayene, şikâyet muayenesi ve stok muayenesi” olmak üzere maddede tanımı yapılan beş ayrı muayeneye tabi tutulacağı belirtilerek, “bu muayenelerin usul ve esasları, kimler tarafından ne şekilde ve surette yapılacakları ve muayeneye tabi ölçü ve ölçü aletleri sahiplerinin veya bunları kullananların görev ve sorumlulukları ile tabi olacakları yasakların çıkarılacak yönetmelikte gösterileceği, 13. maddesinde de “İlk, periyodik ve stok muayenelerinde doğru oldukları anlaşılan ölçü ve ölçü aletleri damgalanmaya elverişli bulundukları takdirde damgalanacağı, damgalanmaya elverişli bulunmayanlar için ise damga yerine geçmek üzere bir belge verileceği, damgalama veya damga yerine belge verme, … ve damgaların iptaline ait usul ve esasların Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikte gösterileceği,
“Tamir ve Ayar Yetki Belgesi” başlıklı 10. maddesinde: Sayaç ayar istasyonları ile ölçü ve ölçü aletleri tamir ve ayar atölyelerinde çalışanlara Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikte belirlenecek usul ve esaslara göre yetki belgesi verileceği, sayaçların imali, ithali, mühürlenmesi gibi tüm hususların Sanayi ve Ticaret Bakanlığının denetimi, kontrolü ve izni dahilinde yapılacağı öngörülmüş,
Kanun’un 15. maddesinde, belirtilen yasaklara aykırı davranışlar için idari yaptırım, 16. maddesinde de yasaklanan davranışlar için hapis cezası öngörülmüştür.
3516 sayılı Kanun’un 9. maddesine dayanılarak, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca 24.7.1994 tarih ve 22000 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Ölçü ve Ölçü Aletleri Muayene Yönetmeliği” çıkarılmıştır. 264 maddeden oluşan Yönetmelik, başta elektrik, su, gaz ve akaryakıt sayaçları olmak üzere, ölçü ve ölçü aletlerinin ayarlanması, muayenesi ve damgalanmasıyla ilgili işlemler ile elektrik, su ve gaz sayaçları tamir ve ayar istasyonlarına ilişkin ayrıntılı hükümler içermektedir. Yönetmeliğin 2. Bölümü (m. 57-123) elektrik sayaçları ile bu sayaçlar ve sayaç ayar istasyonlarının muayenesine ilişkindir.
Keza, 3516 sayılı Kanun’un 13. maddesine dayanılarak da, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca 11.01.2007 tarih ve 26400 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Ölçü ve Ölçü Aletleri Damga Yönetmeliği” çıkarılmıştır. Yönetmeliğin 4. maddesinde;
“Damganın: Muayene sonucu uygun olduğu anlaşılan ölçü ve ölçü aletlerinin dışardan istenmeyen müdahalelere açık yerlerinin kapatılması ve emniyet altına alınması için de kullanılan, üzerinde bu Yönetmelikte belirtilen bilgilerin yer aldığı yakma, asitle aşındırma, yapıştırma, basma, vurma veya tele takılan kurşunun sıkılması suretiyle yapılan veya kendinden yapışma özelliğine sahip, çıkartıldığında tahrip olan özel olarak hazırlanmış hologramlı etiketi veya elektronik olarak emniyet tedbirlerinin alınmasını sağlayan sistemi” ifade ettiği açıklanmış, 9-11. maddelerinde de elektrik sayaçlarının, dışarıdan müdahalenin önleneceği şekilde damgalanmasından sonra kullanılabileceği hükme bağlanmıştır.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından çıkarılan (ilki, 25.09.2002 tarih ve 24887 sayılı, ikincisi, 08.05.2014 tarih ve 28994 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan) Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinde de sayaçların takılması, kontrolü ve değiştirilmesine ilişkin ayrıntılı hükümler mevcuttur.
Bütün bu yasal düzenlemelerden anlaşılan şudur: Elektrik sayaçlarının da dahil olduğu ölçü aletlerinin imali, ithali, mühürlenmesi gibi bütün hususlar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının denetimi, kontrolü ve izni dahilinde yapılmakta, elektrik sayaçları dışarıdan müdahale edilmeyecek şekilde damgalandıktan sonra kullanıma sunulmaktadır. Bu şekilde Kanun hükmü gereği Bakanlık mührü ile mühürlenen (damgalanan) sayaçlar, abonelik sözleşmesi karşılığında tüketiciye teslim edilirken de olası müdahaleleri önlemek için sayacın dış kapağı elektrik dağıtım şirketi tarafından mühürlenmektedir. Böylece bir sayaç, hem 3516 sayılı Kanun gereği Bakanlık mührünü, hem de ilgili mevzuat gereği dağıtım şirketinin mührünü taşımaktadır. Bu genel açıklamalar ışığında somut olaya gelince;
Sanık hakkında 18.1.2010 tarihli iddianamede, “Aboneliği şüpheli M.. G.. üzerine bulunan iş yerinin elektrik sayacının 15/11/2007’de sökülüp, Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü Ölçüler ve Ayar Şubesine gönderildiği burada yapılan incelemede mühürler kopartılarak sayacın açıldığı ve sayaç içerisinde bulunan numaratör aksamına müdahale edildiği tespit edilmesi üzerine 04/09/2008 tarihli kaçak elektrik tespit tutanağının düzenlendiği, yapılan araştırmalarda ve alınan ifadelerde şüpheli M.. G..’in söz konusu iş yerini 2007 yılının mart ayına kadar çalıştırdığı” iddiasıyla elektrik enerjisi hırsızlığı yanında mühür bozma suçundan da kamu davası açılmış, yerel mahkemece, sanığın üzerine atılı mühür bozma suçunu işlediği sabit olduğundan TCK’nın 203/1. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmiştir.
Daire çoğunluğu, dosyadaki delillere göre yerel mahkeme hükmünün esastan incelenerek onanması veya bozulması yönünde bir karar verilmesi gerekirken, sayaçtaki bakanlık mühürlerinin kırılması veya oynanması şeklinde gerçekleşen eylemde mühür bozma suçunun yasal unsurları itibariyle oluşmadığından, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkumiyet kararının bozulmasına karar vermiştir. Karara aşağıdaki sebeplerle katılamıyorum:
1. Kararın başından “…yasaya uygun biçimde konulan bir mührün varlığı, mühür bozma suçunun ön koşuludur” cümlesine kadar olan genel açıklamalara biz de katılıyoruz. Devamındaki “Elektrik sayaçlarında bulunan ve bakanlık mührü olarak adlandırılan mühürlerin sayaçlar imal edilirken üretilen sayacın standartlara uygun şekilde elektrik tüketimini kaydettiğini belirtir mahiyette olduğuna” ilişkin tespit de görüşümüzü desteklemektedir. Biz, sayaçlar imal edildikten sonra Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından veya Bakanlık adına yetki verilen kişilerce sayacın doğru ölçüm yaptığına ilişkin yapılan mühürleme (damgalama), 3516 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik hükümlerine göre yapıldığından, bu mührün bozulmasının TCK’nun 203. maddesindeki “Kanun uyarınca … konulan mühür bozma” suçunu oluşturduğunu düşünüyoruz.
2. “…bu mühürlerin sayaçlara takılması işlemiyle elektrik dağıtım şirketlerinin bir ilgisinin bulunmaması, …tutanakta bakanlık mühürlerinin kırıldığı tespit edilmiş olup, elektrik dağıtım şirketi tarafından kaçak elektrik kullanımının engellenmesine yönelik bir mühürleme ve bunun sonucunda gerçekleşen mühür bozulması iddiasında bulunulmaması”na ilişkin tespitler ise çoğunluk kararının kendi içerisinde çelişkili olduğunu göstermektedir. Şöyle ki; sanık sayaçtaki “bakanlık mührü”ne müdahale etmişse, bu durumda davaya katılan elektrik dağıtım şirketinin suçtan doğrudan bir zararının bulunup bulunmadığının, dolayısıyla davaya katılma hakkının öncelikle tartışılmasını gerektirir. Çünkü Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamasına göre mühür bozma suçlarında mühürlemeyi hangi kurum-kuruluş yapmışsa o kurum-kuruluşun davaya müdahil olabileceği kabul edilmektedir. Elektrik sayacındaki bakanlık mührüne müdahale edilmesiyle, sayacın çalışması veya doğru ölçüm yapmasının engellendiği, dolayısıyla elektrik dağıtım şirketinin zarara uğratıldığı düşünülebilirse de, zaten elektrik dağıtım şirketleri bu durumda elektrik enerjisi hırsızlığı ve/veya karşılıksız yararlanma gibi suçlardan açılan davalara katılmaktadırlar.
3. Çoğunluğun “sayaçtaki bakanlık mühürlerinin kırılması veya oynanması şeklinde gerçekleşen eylemde mühür bozma suçunun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı”na ilişkin düşüncesi ise, TCK’nun 203. maddesindeki mühür bozma suçunun sadece “yetkili
makamların emri uyarınca konulan mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi” ile sınırlandırılması, bir başka ifade ile “Kanun uyarınca … konulan mührü bozmanın” suç oluşturmayacağı anlamına gelmektedir ki buna katılmak mümkün değildir.
Bu itibarla, sanığın sayaçtaki bakanlık mührünü kırdığının/bozduğunun tespit edilmesi karşısında, eyleminin TCK’nun 203. maddesi kapsamında “Kanun uyarınca … konulan mührü bozmak” suçunu oluşturduğu düşüncesinde olduğumdan, sanığın eylemi suç oluşturmadığından mahkumiyet kararının bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.