Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2014/3354 E. 2014/3089 K. 20.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/3354
KARAR NO : 2014/3089
KARAR TARİHİ : 20.02.2014

Tebliğname No : 11 – 2014/16542
MAHKEMESİ : Kayseri 5. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01/03/2010 (Asıl karar), 01.12.2010 (Ek karar)
NUMARASI : 2008/717 (E) ve 2010/165 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik

Yokluğunda verilen 01.03.2010 tarihli kararın 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. maddesi uyarınca yapılan tebliğ işleminin sanığın o tarihte cezaevinde bulunması nedeniyle usulsüz olduğu, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 311. maddesi hükmüne göre, eski hale getirme istemiyle birlikte temyiz talebinde de bulunulması halinde inceleme mercii Yargıtay’ın ilgili dairesi olduğundan, mahkemenin hukuki dayanaktan yoksun olan 01.12.2010 gün, 2008/717 esas ve 2010/165 karar sayılı, sanığın eski hale getirme ve temyiz taleplerinin reddine ilişkin ek kararı ve bu karara yapılan itiraz üzerine Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.12.2010 gün ve 2010/1532 müteferrik sayılı kararı kaldırılarak öğrenme üzerine yapılan temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
1) Sanığın suça konu tamamen sahte olarak oluşturuldukları belirlenen üç adet sahte noter vekaletnamesi ile Kayseri 1. Noterliğine müracaat ederek bu sahte vekaletnamelere istinaden üç adet vekaletname daha düzenlettirdiğinin iddia ve kabul edilmesi karşısında, eylemlerin suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun 342/2, 80. (5237 sayılı TCK’nun 204/1-3, 43) maddelerinde düzenlenen zincirleme biçimde sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu ve cezasının artırılması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kabule göre de;
2) Kararın gerekçe bölümünde; 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/3. maddesi uyarınca suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Yasa ile sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı Yasanın ilgili hükümleri uygulanırken yapılan karşılaştırmada, 765 sayılı TCK.nun 29. maddesinde yer alan ölçütlerin
5237 sayılı TCK’nun 61. maddesinde bu suçla ilgili olarak değişmediği gözetilmeden, karşılaştırma her iki yasaya göre alt sınırdan ceza verileceği belirtilerek yapıldığı halde, lehe olduğu değerlendirilerek uygulanan 5237 sayılı TCK’nun 204/1. maddesi uyarınca temel cezanın teşdiden belirlenmesi suretiyle çelişkiye düşülecek biçimde karar verilmesi,
3) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda cezaların içtimaına ilişkin bir hüküm bulunmadığı ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 99. maddesinde kesinleşen hükümlerle ilgili “…hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar” hükmünü içerdiği ve her bir suç bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden tek bir bent halinde verilen hüküm ile cezaların içtimaına karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, sonuç ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 20/02/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.