YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/1795
KARAR NO : 2014/3015
KARAR TARİHİ : 20.02.2014
Tebliğname No : 11 – 2013/403114
MAHKEMESİ : Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/05/2009
NUMARASI : 2008/126 (E) ve 2009/173 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 311. maddesi hükmüne göre, eski hale getirme istemiyle birlikte temyiz talebinde de bulunulması halinde, inceleme merciinin Yargıtay’ın ilgili dairesi olduğu, eski hale getirme isteminin reddine dair 06.01.2011 tarihli ek kararın temyize tabi olduğu gözetilmeden Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 11.02.2011 tarihinde 2011/37 değişik iş üzerinden verilen karar hukuken geçersiz olduğundan, eski hale getirme isteminin reddine dair 06.01.2011 tarihli ek karar ile Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 11.02.2011 tarihinde 2011/37 değişik iş sayılı kararı kaldırılarak yapılan incelemede;
Sanığın bilinen adreslerine yapılan tebligatların iade edilmesi üzerine mahkemece herhangi bir adres araştırması yapılmadan 30.10.2009 tarihli Resmi Gazete’de ilan edilip kesinleştirilip infaza verildiği, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 28. maddesine göre “Adresi meçhul olanlara tebligat ilanen yapılır. Yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılamayan ve ikametgahı, meskeni veya işyeri de bulunamayan kimsenin adresi meçhul sayılır”. Ayrıntısı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.09.1999 gün ve 1999/1-609-744 sayılı kararında da açıklandığı üzere; yapılan soruşturma ile adres tespiti imkanı bulunamamışsa ilanen tebliğ zorunlu hale gelir. İlanen tebligat en son başvurulacak bir çaredir. Belirtilen inceleme ve soruşturmayı kapsamadan, sanığın adresinin meçhul olduğunun kabul edilmesi ve bunun sonucu olarak ilan yoluyla hükmün tebliğ işlemi geçersiz olduğundan 04.01.2011 tarihli temyizinin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
1- Atılı suça konu çeklerde katılanı sahte imza ile ciranta olarak gösterdiği iddia ve kabul olunan sanığın, imzaların katılana ait olduğunu ileri sürmesine rağmen bu yönde bir imza incelemesi yapılmamış olması, dosyada, çeklerin aynı anda mı yoksa farklı zamanlarda mı düzenlendiği konusunda bir delil bulunmaması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek bir biçimde belirlenebilmesi için, çeklerin keşidecisi bulunan atılı suç tarihindeki şirket yöneticileri ile üzerlerinde cirosu bulunan kişiler araştırılıp, bulanabilmeleri halinde çeklerin kim ya da kimler tarafından hangi hukuki ilişki çerçevesinde ne zaman verildiği araştırılıp, üzerlerindeki katılan adına atılmış imzaların onun eli ürünü olup olmadığı araştırıldıktan sonra, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.06.2010 gün ve 98/143 sayılı kararı ve Dairemizin benzer bir çok kararında açıklandığı üzere; 5237 sayılı TCK.nun 43/1. maddesinde 765 sayılı Yasanın 80. maddesinden farklı olarak “değişik zamanlarda” denilmesi karşısında aynı anda işlenen eylemlerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağının bulunmadığı da gözetilerek, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre de; resmi belgede sahtecilik suçunun cezası, 765 sayılı TCK.nun 342/1. maddesinde 2 yıldan 8 yıla kadar hapis olmasına rağmen, sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK.nun 204/1. maddesinde 2 yıldan 5 yıla kadar hapis olup, 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/3. maddesi uyarınca, kararın gerekçe bölümünde 765 sayılı TCK ile 5237 sayılı TCK.nun olaya ilişkin tüm hükümleri uygulanarak, cezaların kişiselleştirilmesinden sonra sonuç cezaların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle lehe Yasanın belirlenmesi, temel cezanın, üst sınırı 8 yıl hapis cezasını öngören 765 sayılı TCK.nun 342/1. maddesi uyarınca alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi halinde, üst sınırı 5 yıl hapis olan 5237 sayılı TCK.nun 204/1. maddesine göre, 342/1. maddesine göre takdir edilenden daha az olacak şekilde tespiti, bunun da kararın gerekçe bölümünde denetime olanak verecek biçimde gerekçesi ile birlikte gösterilmesi gerektiği gözetilmeden hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.