Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2014/16357 E. 2015/27019 K. 11.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/16357
KARAR NO : 2015/27019
KARAR TARİHİ : 11.06.2015

Tebliğname No : KYB – 2014/240922

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 23.06.2014 gün ve 2014/12759/42533 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02.07.20147 gün ve KYB 2014/240922 sayılı ihbarnamesi ile;
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak suçundan sanık Z.. K..’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 206/1, 62. maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanığın 5 yıl süreyle denetime tâbi tutulmasına dair Bakırköy 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/12/2010 tarihli ve 2009/186 esas, 2010/1133 sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;
Dosya kapsamına göre;
1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi hâlinde, sanığın suç tarihi itibarıyla 15-18 yaş gurubunda olması sebebiyle 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesine göre 3 yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde,
2- Kayden 10/10/1985 doğumlu olup, suçun işlendiği 04/09/2003 tarihinde 18 yaşını ikmâl etmediği anlaşılan sanık hakkında tayin olunan cezadan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 31/3. maddesi gereğince indirim yapılmamasında ,
3-5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50/3. maddesinde yer alan, “… fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, suç tarihinde 18 yaşını ikmal etmediği anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında hükmolunan hapis cezasının, anılan maddenin 1. fıkrası bentlerindeki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmemiş bulunulmasında isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, mahkumiyet kararı olmadığı gibi, davayı esastan sonuçlandıran bir hüküm de değildir. Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2008 gün ve 346-25 sayılı kararında belirtildiği gibi, bu karar “koşullu bir düşme kararı” niteliğinde olup, CMK’nun 231. maddesinin 10 ve 11. fıkraları uyarınca, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, kamu davası aynı Yasanın 223. maddesi uyarınca düşürülecek, aksi halde ise açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz vaki olduğunda, merciince ne şekilde inceleme yapılacağı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 07.04.2009 gün ve 2009/64 Esas, 2009/83 karar sayılı içtihadında açıklanmıştır. Buna göre; İtiraz mercii, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesinin koşullarının (suça ve sanığa ilişkin) olup olmadığını, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında hukuka aykırılık (denetim süresinin doğru belirlenip belirlenmediği, denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmiş ise, belirlenen yükümlülüklerin yasada düzenlenen yükümlülüklere uygun olup olmadığı) bulunup bulunmadığı yönünden inceleme yapacaktır. İtiraz merciinin, suçun sübutu ve nitelendirilmesi gibi esasa ilişkin hususlarda değerlendirme yapması olanaklı olmadığı gibi açıklanmayan mahkûmiyet hükmü içeriğindeki hukuka aykırılıkları da denetlemesi mümkün değildir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.01.2013 gün ve 2012/10-534, 2013/15 sayılı kararında ise, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz vaki olduğunda merciince, CMK’nun 231. maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığının yanı sıra suçun sübutuna ve vasıf değişikliğine ilişkin de inceleme yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Açıklanan kararlarda, itiraz merciince yapılacak şekli incelemenin kapsamı konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununlu birlikte, esasa müessir incelemenin çerçevesinin belirlenmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nun 231/5 fıkrasında, sanığa “yüklenen suçtan” dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceğinin öngörülmüş olması karşısında; merciin öncelikle, sanığa yüklenen eylemin kanunda suç olarak tanımlanıp tanımlanmadığını incelemesi gerekmektedir. Kanunun lafzında “yüklenen suçtan” dolayı yapılan yargılamadan bahsedilmiş olması nedeniyle sanığa yüklenen eylemin kanunda suç olarak tanımlanması zorunludur. Bunun gibi, kanunda suç olarak tanımlanan eylemin cezası da, hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırları içerisinde kalmalıdır. Vasıflandırmada hata yapılmak suretiyle uygulanma imkanı bulunmayan suçlar için hükmün açıklanmasının geri bırakılması karar verilmesi de merciin inceleme kapsamı içinde kabul edilmelidir. Esasen her iki inceleme bir yönünüyle esasa müessir olarak kabul edilebilirse de, kanunun lafzı karşısında bu incelemenin aynı zamanda, şekli bir inceleme olduğunu söylemek mümkündür. Aksinin kabulü, kanunda suç olarak tanımlanmayan, tanımlanıp da kapsam dışında kalan eylemler için, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi ve bunun da herhangi bir incelemeye tabi tutulmaması sonucunu doğuracaktır ki, bu kanun koyucunun öngördüğü bir sonuç değildir. Bunun dışında, merciin, suçun sübutu ya da ceza miktarı itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırları içerisinde kalan eylemin vasıflandırması ile ilgili bir değerlendirme yapması mümkün değildir. Zira, bu tür aykırılıklar hükmün açıklanması durumunda temyiz ya da kanun yararına bozma yasa yollarının konusunu oluşturacaktır.
Açıklanan nedenlerle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olması halinde, merciince itirazen incelenebilecek aykırılıkların kanun yararına bozma konusu yapılabileceği, itiraz incelemesine konu olamayacak husuların ise, ancak hükmün açıklanmasından sonra yasa yollarına konu edilebileceği kabul edilmelidir.
İncelenen dosya içeriğine göre; suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı TCK’nın 31/3. maddesi gereğince indirim yapılmamasındaki hatanın hükmün içeriğine dahil olması ve hükmün açıklanması halinde düzeltilmesinin mümkün bulunması, aynı Yasanın 50/3 maddesi delaletiyle 50/1. maddesinin uygulanmamasının ise, 5271 sayılı CMK’nın 231/7. maddesinde, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemeyeceğinin ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemeyeceğinin öngörülmesi karşısında, kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki (2) ve (3) numaralı istemler yerinde görülmediğinden REDDİNE, ancak; hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesine göre 3 yıl denetim süresi belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, 5271 sayılı CMK’nın 231/8. maddesi gereği 5 yıl denetim süresi belirlendiği cihetle, kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki (1) numaralı düşünce yerinde görüldüğünden, Bakırköy 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.12.2010 gün ve 2009/186 esas, 2010/1133 sayılı kararının CMK.nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre aynı maddenin 4/d bendine göre karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, anılan kararın 3. bendinin 2. paragrafında yer alan “CMK nın 231/8 maddesi gereğince sanığın 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına” ibaresinin çıkartılarak, yerine “ Suça sürüklenen çocuk hakkında, 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesine göre 3 yıl denetim süresi belirlenmesine” ibaresinin yazılmasına, kararın diğer kısımlarının aynen yerinde bırakılmasına, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 11.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.