Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2014/16352 E. 2014/21696 K. 15.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/16352
KARAR NO : 2014/21696
KARAR TARİHİ : 15.12.2014

Tebliğname No : KYB – 2014/230930

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 09.06.2014 gün ve 2014-11593/39627 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 23.06.2014 gün ve KYB. 2014/230930 sayılı ihbarnamesi ile;
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık M.. Ö..’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204/1 ve 62. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/11/2011 tarihli ve 2010/152 Esas, 2011/271 sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;
Mahkemesince Ankara 5. Aile Mahkemesi dosyasında düzenlenen tebligatı muhatap yerine sanığın, bizzat veya talimatı ile üçüncü bir kişiye imzalattırarak tebliğ mazbatasını anılan mahkemeye sunduğu, bu şekilde gerçeğe aykırı belge tanzim ederek üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği kabul edilerek 5237 sayılı Kanun’un 204/1. maddesi uyarınca sanığın tecziyesine karar verilmiş ise de, bahse konu tebligat mazbatasının gerçeğe aykırı olarak sanık tarafından doldurulduğuna dair savunmasının aksini kanıtlar nitelikte ve resmi belgede sahtecilik suçu yönünden cezalandırılmasına yeter derecede soruşturma ve kovuşturma aşamalarında aldırılan bilirkişi raporları da dahil delil bulunmaması karşısında, söz konusu yargılamaya konu eylemin 5237 sayılı Kanun’un 257. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilerek sonuca göre sanığın hukuki durumun tayini gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:
Gerekçeli karar başlığına ‘24.06.2009’ olarak yanlış yazılan suç tarihinin ‘24.06.2005’ şeklinde mahallinde düzeltilmesi olanaklı görülerek yapılan incelemede;
İncelenen dosya içeriğine göre; suç tarihinde adli tebligat memuru olan sanık hakkında, Ankara 5. Aile Mahkemesi tarafından davalı sıfatıyla müşteki M.. B..’e gönderilen tebligatı, gerçekte müştekiye tebliğ etmediği halde 24.06.2005 tarihinde bizzat tebliğ etmiş gibi göstererek ‘adli görevi ihmal’ suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında müştekinin; kendisiyle eşi arasında Ankara 5. Aile Mahkemesinde görülmekte olan davada mahkemece, dava dilekçesinin tarafına tebliğ edilmesi için düzenlenen tebligat mazbatasının kendisine tebliğ edilmediğini, tebligat parçasında bizzat muhatabın kendisine tebliğ edildiği kaşesi var ise de; kaşenin altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, sanığın kendisinin yerine bir başkasına tebligat parçasını imzalattığını ifade etmesi, sanığın ise; kendisine gösterilen ve M.. B.. adına çıkartılan 24.06.2005 tarihinde tebliğ edildiği belirtilen tebligatı müştekiye tebliğ edip etmediğini hatırlamadığını, çok sayıda kişiye tebligat yaptığını, onları tanımasının mümkün olmadığını, suç kastının bulunmadığını, tebligat parçasındaki tebliğ eden adına atılı bulunan imzanın kendisine ait olduğunu, diğer imzanın da tebligatın muhatabı olan M.. B..’e ait olması gerektiğini, bir başkasına
tebligat yapıp sanki M.. B..’e yapmış gibi işlem yapmadığını, tebligatın muhatabını tanımaması halinde tebligat yapacağı kişinin tebligatı alan kişi olup olmadığının tespiti için gerekirse nüfus cüzdanına baktığını, ancak tanıyorsa doğrudan doğruya tebligatı yaptığını, kendisinin müştekiye yapılan tebligatla ilgili olayı hatırlamadığını, çünkü pek çok kişiye tebligat yaptığını, görevsiz Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesince alınan 09.03.2010 günlü savunmasında ise; postacı olarak köy hizmetleri binasının katlarına kendilerini çıkartmadıklarını, ilgili görevlinin tebligatı alıp yapıp getirdiğini savunması, soruşturma aşamasında alınan ve suça konu belgenin fotokopisi üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlendiği anlaşılan 05.04.2009 tarihli bilirkişi raporunda; tetkike konu tebliğ mazbatası fotokopisinin orta sol tarafındaki söz konusu muhatap imzasının, başlangıç, bukleler ve işleklik yönünden M.. Ö.. imzalarıyla benzerlikler gösterdiği, ancak tetkike konu belgenin fotokopi olması, hatların net bir şekilde seçilemeyişi, bazı tanı unsurlarının fotokopi belgeler üzerinde kaybolduğu gerçeklerinden hareketle daha sağlıklı ve ileri derecede sonuç için belge aslının teminini müteakip yeni bir incelemenin yararlı olacağı sonucuna varıldığı, yargılama aşamasında alınan 20.10.2011 tarihli bilirkişi raporunda ise; 24.06.2005 tarihli tebliğ mazbatası üzerinde M.. B.. adına atılı bulunan imzanın, mevcut mukayese imzalarına kıyasen M.. B.. elinden çıkmadığı kanaatine varıldığı hususunun belirtilmesi karşısında, suça konu belgede müştekiye atfen atılan ve sahteliği hususunda tereddüt bulunmayan imzanın, sahtecilik kastıyla hareket etmek suretiyle sanık tarafından atıldığına veya bu kasıt altında başka bir şahsa artırıldığına ilişkin delil bulunmadığından, sübuta eren eylemin ‘kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği’ suçunu oluşturmayacağı, ancak sanığın usulüne uygun şekilde tebliğ işlemi yapmadığının belirlenmesi nedeniyle, eylemin TCK’nun 257/1. maddesinde düzenlenen ‘görevi kötüye kullanmak’ suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet bulunmadığı anlaşıldığından, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.11.2011 gün ve 2010/152 Esas, 2011/271 sayılı kararının CMK’nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre aynı maddenin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca karar verilmesi mümkün görüldüğünden, mahkemenin takdiri uygulaması ile alt sınırdan ceza tayini de dikkate alınarak, sanığın 5237 sayılı TCK’nun 6086 sayılı Kanunla değişik 257/1. maddesi uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK’nun 62. maddesi uyarınca cezasından 1/6 oranında indirim yapılarak 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK’nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerine ilişkin haklardan koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına, sonuç ceza miktarına göre, sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve hükmolunan hapis cezasının bireyselleştirilmesine ilişkin diğer müesseselerin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun mahallinde mahkemesince takdir ve ifasına, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.12.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.