YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/15678
KARAR NO : 2014/16935
KARAR TARİHİ : 20.10.2014
Tebliğname No : KYB – 2014/214785
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 03.06.2014 gün ve 2014-11246/38202 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12.06.2014 gün ve KYB. 2014/214785 sayılı ihbarnamesi ile;
Resmî belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanık D.. B..’ın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 342/1, 503/1, 522/1 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis, 11 ay 20 gün hapis ve 3.402,00 yeni Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara l. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/04/2005 tarihli ve 2004/424 esas, 2005/71 sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;
Dosya kapsamına göre;
1- Hükümlünün çekin zorunlu unsurlarından olan keşide yeri bulunmayan ve bu nedenle özel belge niteliğinde olan çeki vererek karşılığında mal aldığı, özel belgede sahtecilik suçunun oluşması için kullanılması şart olup bu belgenin kullanılması ile dolandırıcılık suçu da oluşacağından eyleminin suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Kanun’un 79. maddesinde belirtilen fikri içtima kuralları gereğince ağır olan dolandırıcılık suçunu oluşturacağı ve özel belgede sahtecilik suçundan ayrıca ceza verilemeyeceğinin gözetilmemesinde,
2- Dolandırıcılık eyleminin bankanın maddi varlığı olan çek kullanılarak işlenmesi nedeniyle eylemin 765 sayılı Kanun’un 504/3. maddesindeki nitelikli dolandırıcılık suçu kapsamında kalması cihetiyle, bu madde gereğince ceza tayin edilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik ceza tayininde,
3- Dolandırıcılık suçu nedeniyle kurulan hükümde 765 sayılı Kanun’un 523 ve 81. maddelerinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı kararda tartışılarak sonuca göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:
Dairemizin 02.12.2013 tarihli bozma ilamında da belirtildiği üzere, suça konu çekin Türk Ticaret Kanununun 692. maddesinde öngörülen ve çekte bulunması zorunlu unsurlardan olan “keşide yerini” ihtiva etmediği ve bu haliyle özel belge niteliğinde olduğu cihetle, ayrıntıları Ceza Genel Kurulu’nun 30.04.2002 gün 111/237 sayılı kararında açıklandığı üzere, sahte özel belgenin dolandırıcılık suçunun hile unsurunu oluşturması nedeniyle yasanın iki ayrı hükmünün ihlal edilmesine karşılık eylem tek olduğundan ve suç tarihinde yürürlükte bulunup lehe olan 765 sayılı TCK’nun 79. maddesi uyarınca cezası ağır olan nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturacağından, özel belgede sahtecilik suçundan ayrıca ceza verilemeyeceğinin gözetilmediği, sanığın, bankanın maddi varlığı olan çeki kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediği kabul edildiği halde, ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 28.12.2004 gün ve 2004/173-228 sayılı kararında açıklandığı üzere eylemin 765 sayılı TCK’nun 504/3. maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu kapsamında kalması cihetiyle, bu madde gereğince ceza tayin edilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik ceza tayin edildiği, ayrıca şikayetçi İdris Ölmez’in talimatla alınan 07.02.2005 tarihli ifadesinde “D.. B.. bana paramı yolladı, benim bir zararım yoktur” şeklinde anlatımına rağmen dolandırıcılık suçundan kurulan hükümde 765 sayılı TCK’nun 523. maddesinin ve sanığın adli sicil kaydına göre aynı Yasanın 81. maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının kararda tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiğinin düşünülmediği anlaşılmakla, kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki istem yerinde görüldüğünden, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.04.2005 gün ve 2004/424 Esas, 2005/71 sayılı kararının, CMK’nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, yeniden kurulacak hükümde belirlenecek sonuç cezanın temyiz edilmeksizin kesinleşen ilk hükümdeki her iki suç nedeniyle ayrı ayrı kurulan cezaların toplamından fazla olmayacağının gözetilmesine, 20.10.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.