Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2014/11 E. 2014/2951 K. 20.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/11
KARAR NO : 2014/2951
KARAR TARİHİ : 20.02.2014

Tebliğname No : 5 – 2013/26899
MAHKEMESİ : Sarayönü Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/11/2012
NUMARASI : 2012/76 (E) ve 2012/84 (K)
SUÇ : Görevi kötüye kullanmak, yalan tanıklık

Bozmaya uyularak yapılan duruşmaya,toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık K.. K.. müdafii ile sanık M.. T..’ın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
1- TCK’nun 272. maddesinde düzenlenen yalan tanıklık suçunun oluşması için; hukuka aykırı bir fiil nedeniyle soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapılması ya da mahkeme veya yemin ettirerek tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapılmasının zorunlu bulunması, başka deyişle hukuksal bir uyuşmazlığa konu bir olayla ilgili olarak bilgisini aktaran kişinin yasalar gereği “tanık” sıfatıyla dinlenilmesi gerekli olup, anılan suç, kendisinin katılmadığı olaylara ilişkin bildiklerini tanık dinlemeye yetkili merciler önünde açıklamaya zorunlu olan kimselerin yalan söylemesi veya gerçeği inkar etmesi yahut dinlendiği konudaki bilgilerini az veya çok söylememesi ile gerçekleşir. Suçun oluşumu için yasa koyucu yalan tanıklığın sadece ceza soruşturma ve kovuşturmalarında gerçekleşmesini aramamış, hukuk davalarında veya idari soruşturma yapan merciler önünde gerçekleşen yalan tanıklık da suç kapsamında değerlendirilmiş, ancak tanıklık yapılan makamın “mahkeme” veya “yemin ettirmeye yetkili kişi veya kurul” olması ise daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hal sayılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında; somut olaya gelince suç tarihinde eşi A.. K..’un bankada bulunan parasını sahte vekaletname çıkartarak çekmeye karar veren ve hakkındaki hüküm onanarak kesinleşen sanık Emin Karabulut’un, bu amaçla bir başka bayanı Sarayönü Noterliği’ne getirip eşi olarak tanıttıktan sonra, getirilen bayanın okuma yazma bilmediğini söylemesi üzerine Noterlik Kanunu gereği iki tanık huzurunda vekaletname düzenlenmesi zorunlu bulunduğundan, sanık K.. K..’ın vekalet vermek isteyen ve okuma yazması olmayan Noterdeki kadının A.. K.. olduğuna ilişkin kimliğini doğrulamasına ilişkin beyanı ve sonucunda 18.04.2006 tarih ve 0987 sayılı vekaletnamenin düzenlenmesinden ibaret olayda; Noterlerin TCK’nun 272. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul” olmadığı gibi anılan maddenin 1. fıkrasında yer alan “hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturmadan” da bahsedilemeyeceği cihetle, belirtilen suçun yasal unsurlarının gerçekleşmediği, vekaletnamenin düzenlenmesi sırasında vekalet veren bayanın A.. K.. olduğunu doğrulamak suretiyle kişinin kimliği hakkında yalan beyanda bulunan sanığın eyleminin TCK’nun 206. maddesindeki suçu oluşturdugu gözetilmeden suç vasfında yanılarak sanık K.. K.. hakkında yalan tanıklık suçundan TCK’nun 272/2. maddesi uyarınca yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Sanık M.. T..’ın hakkında hükümden önce 19.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile TCK’nun 257/2. maddesinde öngörülen cezanın alt ve üst sınırlarının indirilmesi karşısında TCK’nun 7/2. maddesindeki “suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü gözetilerek sanığın hukuki durumunun değişen lehe yasaya göre değerlendirmeden fazla ceza tayini,
Yasaya aykırı, sanık K.. K.. müdafii ve sanık M.. T..’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.