Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2013/3705 E. 2015/22811 K. 24.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3705
KARAR NO : 2015/22811
KARAR TARİHİ : 24.02.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : 1- Sanıkların nitelikli dolandırıcılık suçundan; ayrı ayrı beraatlerine,
2- Sanıkların resmi belgede sahtecilik suçundan; ayrı ayrı mahkumiyetlerine,

I- Sanık … hakkında “resmi belgede sahtecilik” suçundan kurulan hükme yönelik müdafiinin temyiz itirazlarının yapılan incelemesinde;
22.04.2010 günlü oturumda yüze karşı tefhim olunan hükmün sanıklar müdafii tarafından 26.04.2010 günlü süre tutum dilekçesiyle sadece sanık … yönünden temyiz edildiği, 25.10.2010 havale tarihli ayrıntılı temyiz dilekçesinde ise sanık … yönünden de temyiz edildiğinin belirtilmesi karşısında, sanık müdafi tarafından 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 310. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süre geçtikten sonra, 25.10.2010 havale tarihli ayrıntılı temyiz dilekçesiyle yapılan temyiz isteminin, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca istem gibi REDDİNE,
II- Sanıklar hakkında “dolandırıcılık” suçlarından kurulan hükme yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; sanıklara yüklenen suçun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suçun işlendiği tarihten temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanıklar hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK.nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK.nun 223/8. maddeleri uyarınca istem gibi DÜŞÜRÜLMESİNE,

III- Sanıklar hakkında “resmi belgede sahtecilik” suçundan kurulan hükme yönelik katılan vekili ile sanık … müdafinin temyiz itirazlarının yapılan incelemesinde;
5252 sayılı Kanunun 9/3. maddesi uyarınca, suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK ile 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun olaya ilişkin tüm hükümleri ayrı ayrı uygulanarak ortaya çıkan sonuçların kararın gerekçe bölümünde denetime olanak verecek şekilde somut olarak gösterilip birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle lehe yasanın belirlenmesi gerektiği gözetilmeden ve uygulamalı karşılaştırma da yapılmadan hüküm kurulmuş ise de; temel cezanın alt sınırdan tayin olunmasına göre 765 sayılı TCK’nun 342/1 ve 5237 sayılı TCK’nun 204/1. maddelerinde öngörülen cezaların alt sınırlarının eşit olduğu ve 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinde düzenlenen hapis cezasına mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak uygulanan hak yoksunluğuna ilişkin güvenlik tedbirlerinin 765 sayılı Kanunda bulunmaması nedeniyle mahkemenin 765 sayılı TCK’nun lehe kabulü sonucu itibariyle doğru olduğundan, lehe Yasanın belirlenmesi sırasında 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/3. maddesi uyarınca uygulamalı karşılaştırma yapılmaması sonuca etkili bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
1- Sanıklar hakkında hukuki ilişki nedeniyle katılandan almış oldukları “500 YTL” bedelli bonodaki 500 rakamının önüne “2” rakamını ekleyerek “2500 YTL” bedele yükseltip icra takibine koyduklarından bahisle resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılmaları talebiyle açılan davada; belge aslının dosya arasında bulunmaması, alınan kriminal ekspertiz raporlarında yapılan değişikliğin aldatma kabiliyetine haiz olup olmadığına ilişkin görüş belirtilmemesi, belge aslının hakim tarafından da incelenmemiş olması karşısında; belgede sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğu cihetle, öncelikle suça konu senet aslı celp edilerek incelenmek suretiyle, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması ve denetime olanacak verecek şekilde aslının dosya içine konulmasından sonra aldatma kabiliyetinin bulunduğunun belirlenmesi halinde; taraflar arasındaki alacak/ borç ilişkisi de gözetilerek sanıklar hakkında 765 sayılı TCK’nun 347. (5237 sayılı TCK’nun 211.) maddesi hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılması gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
2- Suça konu bononun ilk düzenlendiği andaki 500,00 YTL’lik değeri itibariyle geçerli olduğu gözetilerek, bonoya bu miktar üzerinden geçerli olduğu şerhi düşülüp, icra dosyasına iadesi yerine yazılı şekilde dosyada delil olarak saklanmasına karar verilmesi,
Yasaya aykırı, katılan vekili ile sanık … müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.02.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.