Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2013/26197 E. 2015/31367 K. 30.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/26197
KARAR NO : 2015/31367
KARAR TARİHİ : 30.11.2015

Tebliğname No : 11 – 2013/251888
MAHKEMESİ : Küçükçekmece(Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 02/05/2013
NUMARASI : 2012/923 (E) ve 2013/411 (K)
SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan, trafik güvenliğini tehlikeye sokma

Hükmün 1 nolu bendinde “seçimlik cezalardan hapis cezası seçilerek” ibaresinin, bahsi geçen suç tipinin seçimlik ceza öngörmemesi nedeniyle mahkemesince hüküm fıkrasından çıkarılması mümkün görülmüştür.
I- Sanık müdafiinin trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde:
5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte infaz aşamasında yeniden değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip yüklenen suçun sübutu kabul, soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı sebebin bulunmadığı, azaltıcı sebebin ise nitelik ve derecesi takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
II- Sanık müdafiinin resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 01.04.2014 tarih 2013/9-452 Esas, 2014/153 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere 5237 sayılı TCK’nun 206. maddesindeki resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşması için yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde yani kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse; kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından, anılan maddedeki suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; sanığın inkara yönelik beyanı ile düzenlenmiş herhangi bir tutanağın bulunmaması karşısında atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanığın “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak” suçundan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan anılan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30.11.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.