Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2013/26079 E. 2015/30973 K. 17.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/26079
KARAR NO : 2015/30973
KARAR TARİHİ : 17.11.2015

Tebliğname No : 11 – 2013/355587
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 11. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 12/10/2010
NUMARASI : 2010/183 (E) ve 2010/585 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, uyuşturucu madde bulundurmak, iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma

Sanığın adli sicil kaydında yer alıp Ümraniye (Kapatılan) 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nce 2005/414 esas 2006/941 karar sayı ile TCK’nun 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca verilen ve 14.01.2009 tarihinde kesinleşen mahkûmiyet hükmünün 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca tekerrüre esas alınması ile ilgili olarak, hüküm tarihinden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun hükümleri uyarınca uyarlama yapılıp yapılmadığının araştırılması, yapılmamış ise mahkemesince uyarlama yapılmasının sağlanması ve sonucuna göre sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması koşulları bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiği düşünülebilir ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 15.05.2012 tarihli ve 2012/8-2012/193 sayılı kararında da açıklandığı üzere, belirtilen araştırmanın hüküm kesinleştikten sonra infaz aşamasında da yapılmasının olanaklı olduğu ve Cumhuriyet savcılığınca tekerrüre esas alınan ilam ile ilgili uyarlama yapılmasının mahkemesinden istenebileceği, bu kabul, davaların sabıka kaydında yer alan ilamların uyarlama yargılamalarının sonuçlarının beklenmesi nedeniyle yargılama sürecinin uzamasının, bunun sonucunda da zamanaşımına uğramasının ve sabıkası olan sanık ile sabıkasız sanıklar arasında yargılama sürecine ilişkin olarak oluşacak adaletsizliklerin önlenebilmesi açısından da gerekli olduğu gözetilerek bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
I- Sanık hakkında “iftira” suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
5237 sayılı TCK’nun 53/3. maddesi gereğince 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi alt soyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, alt soyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı; sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Yasa’nın 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, TCK’nun 53. maddesinin tatbikine ilişkin paragraf hükümden çıkartılarak yerine “TCK’nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın (c) bendinde yeralan kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilmeye, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına,” şeklinde bir paragraf yazılmak suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
II- Sanık hakkında “resmi belgede sahtecilik”, “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”, “kullanmak için uyuşturucu madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde ise;
1) Sahtecilik suçu yönünden; Ceza Genel Kurulunun 09.10.2012 gün ve 335-1804 ile 14.10.2003 gün ve 232-250 sayılı kararlarında açıklandığı üzere, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatıcılık niteliğinin varlığını göstermeyeceği ve bu nedenle aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Sahteciliğe konu olan belgenin aldatıcılık niteliğinin olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye ait olup, hakim olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteciliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılmayacağını bizzat belirlemeli ve sonucuna göre belgelerde aldatma niteliği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir. Aslı ele geçmeyen sürücü belgesi üzerinde inceleme yapılmasının mümkün olmaması ve aldatıcılık niteliğinin belirlenememesi nedeniyle yüklenen suçun unsurları itibariyle oluşmayacağı ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
2) Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden; sanığın arabasında bulunan maddenin uyuşturucu olma ihtimaline binaen yapılan soruşturma sırasında kendisini M.. B.. olarak tanıtıp müşteki hakkında dava açılmasına ve beraat alan müştekinin bir gün gözaltında kalmasına sebebiyet vererek TCK’nun 267/4 maddesi delaletiyle TCK’nun 109/1 maddesi uyarınca cezalandırılması iddia ve kabul edilen olayda, müşteki M.. B..’nın 07.11.2009-08.11.2009 tarihleri arasında gözaltında kaldığına dair belgelerin asılları veya onaylı örnekleri getirtilip mahkemece incelenmeden ve denetime olanak verecek şekilde dosyada bulundurulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,
3) Uyuşturucu madde kullanmak suçu yönünden;
a) Suç konusu maddenin ele geçirilmesiyle ilgili Ü.. M..’nin 14.04.2009 tarih ve 2009/418 d.iş nolu önleme arama kararı ile “yakalama ve zaptetme tutanağı” nın aslı veya onaylı örneği getirtilmeden, onaysız fotokopisine dayanılarak hüküm kurulması,
b) 5271 sayılı CMK’nun 63. maddesi uyarınca, ele geçen maddenin 5237 sayılı TCK’nun 191. maddesi kapsamında sayılabilecek uyuşturucu veya uyarıcı madde olup olmadığı konusunda, uzman bir kurum veya kuruluşa bilirkişi incelemesi yaptırılması, yaptırılmış ise, düzenlenen bilirkişi raporunun aslı ya da onaylı fotokopisinin denetime olanak vermek üzere dosyada bulundurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
III- Kabule göre de;
1) Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;
a) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nun 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”,
b) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nun 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nun 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine”
Karar verilmesinde zorunluluk bulunması,
2) 5237 sayılı TCK’nun 53/3. maddesi gereğince 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi alt soyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, alt soyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde hükümlerin kurulması,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.11.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.