Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2013/26045 E. 2015/30393 K. 02.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/26045
KARAR NO : 2015/30393
KARAR TARİHİ : 02.11.2015

Tebliğname No : 11 – 2013/71518
MAHKEMESİ : Batman 1. Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 24/05/2012
NUMARASI : 2012/49 (E) ve 2012/513 (K)
SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan

I- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 01.04.2014 tarih 2013/9-452 Esas, 2014/153 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere 5237 sayılı TCK’nun 206. maddesindeki resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşması için yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde yani kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse; kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından, anılan maddedeki suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; şüpheli şahısların bulunduğu anonsu üzerine emniyet görevlileri tarafından yapılan denetimde, kimliği üzerinde bulunmayan sanığın kendisini kardeşi İ.A. olarak bildirdiği, üzerinde yapılan aramada ele geçen telefon numarası ile irtibat kurulduğunda babasından fiziki özellikleri sorularak sanığın gerçek kimliğine ulaşıldığı, İ.A. adına düzenlenmiş bir belge olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de,
II- 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sanığın sadece kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
III- 5237 sayılı TCK’nun 58/5. maddesine göre fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı cihetle, tekerrüre esas alınan Batman 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2007/291 E. 2007/245 K. sayılı ilama konu suçu işlediği tarihte sanık 18 yaşından küçük olduğundan tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,
IV- Kısa kararın 1 numaralı bölümünde maddi hata olarak, dosya içeriği ile ilgisi olmayan “mağdurda oluşan yaraların niteliği, TCK’nun 86/2. maddesi” ibarelerine yer verilmesi,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.11.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.