Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2013/25095 E. 2015/30792 K. 11.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/25095
KARAR NO : 2015/30792
KARAR TARİHİ : 11.11.2015

Tebliğname No : 11 – 2012/110834
MAHKEMESİ : Ayaş(Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01/02/2012
NUMARASI : 2010/45 (E) ve 2012/29 (K)
SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan

1-5237 sayılı TCK’nun 206. maddesinde düzenlenen ve doktrinde “fikri sahtecilik” olarak adlandırılan “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak” suçunun oluşabilmesi için, kişinin açıklamaları üzerine bir resmi belge oluşturulması ve bu belgenin beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gereklidir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere beyanı alan memur bu beyanın doğruluğunu araştırıp tahkik etmek ve daha sonra edindiği kanaate göre resmi belgeyi düzenlemek durumunda ise, bir başka ifade ile resmi belge sadece kişinin (sanığın) beyanına göre değil de memur tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise bu maddede tanımlanan suç oluşmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın, suç tarihinde başka bir olayla ilgili olarak Ayaş İlçe Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapan tanıklar tarafından ifadesi alınırken mesleğinin uzman çavuş, iş adresinin ise Hakkari
Yükseova Jandarma Komando olduğu yönünde beyanda bulunmak sureti ile resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu işlediği iddia olunan kamu davasında, sanığın suça konu belge düzenlenirken şikayetçi sıfatı ile bilgisinin alındığı, CMK’nun 147/2. maddesinde yer alan şüpheli veya sanığın kimliğine ilişkin soruları doğru cevaplamakla yükümlü olduğuna dair düzenlemenin şikayetçiler için geçerli olmadığı, ayrıca tanıklığa ilişkin ve aynı zaman da şikayetçiler için de geçerli olan CMK’nun 58/1. maddesinin gerekçesinde tanığa (şikayetçiye) işi ve yerleşim yeri ile ilgili sorulan sorularla kişinin beyanına ne dereceye kadar güvenilebileceğinin belirlenmesine çalışılacağının belirtildiği, bu itibarla kolluğun, şikayetçi ya da tanık olarak bilgisine başvurulan kişinin işi ya da adresi ile ilgili verdiği bilgilerin doğruluğunu araştırması gerektiği, kaldı ki sanığın müşteki sıfatı ile kolluğa beyanda bulunduğu esnada işi ve adresi hakkında yanlış bilgi vermesinin ifade verdiği olayla ilgili olarak beyanının doğruluğunu ispat edici bir güce de sahip olmadığı anlaşılmakla sanığın üzerine atılı eylemin TCK’nun 206. maddesinde düzenlenen suçu değil, Kabahatler Kanunu’nun 40/1. maddesinde yer alan görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınma veya gerçeğe aykırı beyanda bulunma kabahatini oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de;
a-Sanığın adli sicil kaydında yer alan Kayseri 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/100 Esas, 2010/649 Karar sayılı ilamının suç tarihinden sonra kesinleştiği, bu itibarla tekerrüre esas alınamayacağı, ancak sanığın adli sicil kaydında yer alan Kayseri (Kapatılan) 2.Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/779 Esas ve 2008/155 Karar sayılı ilamının tekerrüre esas kabul edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
b-5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan hak yoksunluğunun, aynı maddenin 3. fıkrasına göre yalnızca sanığın kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmeye, 1. fıkrasında yer alan
diğer hak yoksunluklarının ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar uygulanabileceğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak sanığın
lehine bulunan ve eylemine uyan 5326 sayılı Yasanın 40/1. maddesinde öngörülen idari para cezasının miktarına göre aynı Yasanın 20/2-c maddesinde yazılı soruşturma zamanaşımının eylemin gerçekleştiği 23/02/2010 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta 1412 sayılı CMUK’nun 322 ve Kabahatler Kanununun 24. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan Kabahatler Kanununun 20/1. maddesi uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 11/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.