Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2013/19057 E. 2014/7063 K. 11.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/19057
KARAR NO : 2014/7063
KARAR TARİHİ : 11.04.2014

Tebliğname No : 11 – 2012/133434
MAHKEMESİ : Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 06/10/2011
NUMARASI : 2011/194 (E) ve 2011/986 (K)
SUÇ : Mühür bozma

Gerekçeli karar başlığında yanlış yazılan suç tarihinin, mührün bozularak faaliyete devam edildiğinin tespit edildiği 18.02.2011 olarak, gerekçede ise sanığın çalıştırdığı yerin “diş hekimliği muayenehanesi” yerine “cafe” olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
1- Sanığın ruhsatsız olarak işletmesi sebebiyle mühürlenen işyerinin mührünü mükerrer defa bozarak faaliyetine devam etmesi sonucunda “mühür bozma” suçunu işlediğinin iddia ve kabul edildiği olayda; tutanağın tutulduğu işyerini ağabeyi S.. K..’nun işlettiğini, ağabeyinin dükkanı açarken vergi levhasını kendisi adına yaptığını, mührün söküldüğü gün işletmede bulunmadığını, ağabeyi ve çalışanların işyerinden eşyaları çıkarmak için mührü söktüklerini savunması, 17.02.2011 tarihli mühür fekki tutanağının sanığın ağabeyi Seyithan Karasu’ya tebliğ edilmesi ve tebliğ sırasında “yarın ruhsat müracaatında bulunacağım, para da kazanmam gerek” şeklinde beyanda bulunduğunun anlaşılması UYAP sisteminden yapılan kontrolde sanığın Bakırköy 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/122 Esas sayılı dosyasında da yargılandığının anlaşılması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti amacıyla sanığın ağabeyi Seyithan Karasu ve işyeri çalışanlarının sanığın ifadesi ışığında ayrıntılı beyanlarının alınması ve sanık hakkında açılan diğer dava dosyalarının araştırılıp celbi sağlanarak, derdest olması ve dosyalar arasında bağlantı bulunması hallerinde birleştirilmesi, aksi takdirde ilgili dosyanın bu davayı ilgilendiren kısımlarının onaylı örnekleri dosya içerisine konulması, suç ve iddianame tarihleri de nazara alınarak zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmasından sonra sonucuna göre hukuki durumun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi,
2- Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nun 61. maddesi uyarınca hakim somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını ve failin güttüğü amaç ve saiki göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. 5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3/1. maddesi uyarınca suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur. Bu itibarla; kanunda öngörülen alt ve üst sınır arasında temel cezayı belirlemek hâkimin takdir ve değerlendirme yetkisi içindedir. Ancak, Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nun 34, 230 ve 289. maddeleri uyarınca hükümde bu takdirin denetime olanak sağlayacak biçimde, hak ve nesafet kurallarına uygun, dosya içeriği ile uyumlu yasal ve yeterli gerekçesinin gösterilmesi zorunludur. Yasa metinlerindeki ifadelerin kararda tekrar edilmesi ile bu metinlerdeki genel nitelikli ölçütler somut olaya ve failine özgülenmediği müddetçe yeterli bir gerekçe olmadığı gözetilmeden yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.04.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.