Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2012/29639 E. 2014/16992 K. 21.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/29639
KARAR NO : 2014/16992
KARAR TARİHİ : 21.10.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/273756
MAHKEMESİ : Denizli 3. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 31/12/2009
NUMARASI : 2008/739 (E) ve 2009/950 (K)
SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
TCK’nun 206. maddesi gerekçesi ve başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşması için, kişinin beyanı sonucu bir resmi belgenin düzenlenmesi gerekir. Yalan beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından henüz belge düzenlenmeden veya düzenlenmesine başlanıp tamamlanmadan fail kendiliğinden gerçeği bildirirse, gönüllü vazgeçmeye ilişkin TCK’ nun 36. maddesi uyarınca faile ceza verilmeyecektir. Belge düzenlenmeden veya belgenin düzenlenmesi tamamlanmadan önce gerçek durum başka şekilde öğrenilmiş ise suç teşebbüs aşamasında kalacaktır.
Somut olayda; sanığın, emniyet kemeri kullanmaması ve aracın camlarında film bulunması nedeniyle yapılan işlemler sırasında kolluk görevlilerine ismini “M. E.” olarak bildirmesine karşın, henüz tutanak oluşturulmadan araçta bulunan İ.. Ş..’nın beyanı ile gerçek kimliğinin tespit edilip diğer tüm belgelerin de gerçek ismiyle düzenlendiği cihetle; suçun teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden yazılı şekilde fazla ceza tayini,
Sanığın tekerrüre esas geçmiş hükümlülükleri olmasına rağmen hakkında 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesinin tatbik edilmemesindeki isabetsizlik aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.10.2014 gününde Üyelerden Muharrem Karayol’un muhalefeti ile oy çokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Çoğunluk görüşü ile azınlık görüşü arasındaki uyuşmazlık sanığın eyleminin 5237 sayılı TCY’nın 206. maddesinde belirtilen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyana teşebbüs suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
5237 sayılı TCY’nın 206. maddesinin başlığı “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” olup, “bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi…” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan maddede yaptırıma bağlanan suçun oluşabilmesi için sanığın resmi belge düzenlemeye yetkili kamu görevlisine yalan beyanda bulunması ve bu beyanın yetkili kamu görevlisinin görevi sırasında resmi belge düzenlediği sırada yapılması şarttır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belge, bildirimin doğruluğunu kanıtlama gücüne sahip olmalıdır. Yani beyanın doğruluğu bu belge ile ispat edilmelidir. Kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunlu ise ve bu araştırma sonucunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenmiş ise; yalan beyan suçu oluşmayacaktır. Çünkü kişinin yalan bildirimin bir önemi olmayıp, bu bildirime itibar edilmemekte ve sadece kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden, memurun araştırma zorunluluğu nedeniyle de; belge ispat vasıtası olarak kullanılamamaktadır. Bu beyan resmi belgenin düzenlenmesi için yeterli olmalı ve düzenlenen resmi belge hukuken geçerli bulunmalıdır. Suçun oluşması için yapılan yalan beyandan dolayı bir zarar meydana gelmesi şart olmayıp, zarar olasılığının bulunması yeterlidir.
Kabahatlar Kanununun 40. maddesinde “kimliği bildirmeme” kabahati düzenlenmiş olup, bu maddenin 1. fıkrasına göre;
Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresi hakkında bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye….. idari para cezası verilir.
Maddenin 1. fıkrasında yeralan kabahat fiili ile TCY’nın 206. maddesinde düzenlenen suç arasındaki fark, beyanın resmi belge düzenlenmesi sırasında yapılıp yapılmadığıdır. Kamu görevlisinin görevi nedeniyle resmi belge düzenlediği sırada yalan beyanda bulunulması halinde TCY’nın 206. maddesi uygulanmalıdır. Resmi belge düzenlenmesi sırasında olmayıpta kamu görevinin gereği gibi yerine getirilmesi için, kamu görevlisinin görevi ile bağlantılı olarak sorması halinde kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunulması veya kimlik ve adresle ilgili bilgi vermekten kaçınması halinde Kabahatlar Kanununun 40. maddesi uyarınca idari para cezası verilmelidir.
TCK’nun 206. maddesindeki suçun oluşabilmesi için yalan beyanın resmi belgenin düzenlenmesi sırasında gerçekleşmiş olması gerekir. Kaldı ki; suçun madde başlığı da “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” olması bunu ortaya koymaktadır. Bu suçun teşebbüse elverişli olup olmadığı öğretide de tartışmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yakın tarihli 01/04/2014 gün 2013/9-542, 2014/153 Esas – Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; anılan suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp, sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir.
Bu bilgeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olay günü sanığın sevk ve idaresindeki 20….. 269 plakalı araçla seyir halinde iken trafik polislerince aracın camlarının filmli olduğu ve sürücüsünün emniyet kemeri takmadığı gerekçesiyle durdurulmak istenmiş, trafik polislerince sanığa aracın evraklarını kontrol etmek istediklerini söylediklerinde sanık aracın tescil belgelerini vermiş, sürücü belgesinin ve kimliğinin yanında olmadığını beyan etmesi üzerine bu kez kimlik bilgileri sorulduğunda adının M. E. olduğunu söyleyerek, araç ve ruhsatını yanında bulunan arkadaşına bırakarak olay yerinde kaçmıştır. Trafik görevlilerince olay yerinden kaçan sanığın gerçek isminin H.. I.. olduğu açık kimlik bilgileri ile tespit edilerek olay tutanağı tutulmuştur. Bu şekilde gerçekleşen ve kamu davasının dayanağını oluşturup sınırlarını çizen iddianamade de eylem “…..kendisine ait kimlik bilgileri yerine köylüsü olan M. E.’in kimlik bilgilerini kullanarak….” şeklinde anlatılarak kamu davası açılmıştır.
Somut olayımızda sanığın kimlik bilgilerini kullandığı M. E. ismi ile herhangi bir tutanak tutulmamıştır. Trafik görevlilerince sanığın gerçek kimliği olay anında tespit edildiğinden H.. I.. adına (sanığın gerçek ismi) trafik ceza tutanakları bilahare düzenlenmiştir.
Sanığın kimlik bilgilerini kullandığı M. E. ismi ile herhangi bir tutanak düzenlenmediğinden TCK’nun 206. maddesindeki suçun unsurları oluşmamıştır. Zira TCK’nun 206. maddesindeki suç oluşması için yukarıda belirtilen CGK’nun kararında açıklandığı şekilde “resmi belgenin düzenlendiği sırada” yazılmış bir beyan yoktur. Bu açıdan somut olayda M. E. ismi ile herhangi bir suç tutanağı veya trafik ceza tutanağı düzenlenip düzenlenmeyeceği bile belli değil iken sanığın sorulduğunda ismini M. E. olarak beyan etmesi resmi belgenin düzenlenmesi sırasında yalan beyan suçuna teşebbüs olarak değerlendirilemez. Ancak sanığın trafik görevlilerince sorulduğunda ismini M. E. olarak bildirmesi, yani görevle bağlantılı olarak sorulduğunda kamu görevlisine gerçek kimliğini açıklamaması ve M. E. olarak belirtmek suretiyle gerçeğe aykırı beyanda bulunması Kabahatlar Kanununun 40. maddesindeki kimliği bildirmeme kabahatini oluşturduğundan çoğunluk görüşüne katılmıyorum.