YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/18705
KARAR NO : 2014/5796
KARAR TARİHİ : 26.03.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/59413
MAHKEMESİ : Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18/12/2009
NUMARASI : 2009/512 (E) ve 2009/1495 (K)
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
1) Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.03.1998 gün, 8/69 sayılı kararı ile buna uyumlu Daire kararlarında da açıklandığı üzere, dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; bir kimsenin iyi niyetinden yararlanarak kandırıcı nitelikte hile ve desiselerle onu yanıltıp kendisine veya bir başkasına haksız çıkar sağlaması gerekir. Kullanılan hile ve desiseler ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu haksız bir çıkar sağlanmalı, mağdur veya bir başkasına zarar verilmelidir. Mağdur veya bir başkasına verilen zarar, sanığın hileli söz ve davranışlarından sonra ve bu nitelikteki söz ve davranışların sonucu oluşmalıdır.
Önceden oluşmuş zarar veya doğmuş bir borç için sanığın müştekiye karşı hileli davranışlarda bulunması halinde bu suç oluşmaz. Zira karşı taraf, zararın veya alacağın varlığından haberdar olup zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu oluşmamıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince, sanığın suça konu senedi katılana arsa satma vaadi ile önceden kapora olarak aldığı paraya karşılık satış gerçekleşmeyince sonradan verdiğinin anlaşılması karşısında, suça konu senedin önceden doğan bir borç için verildiği dolayısıyla “dolandırıcılık” suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı cihetle bu suçtan beraati yerine yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,
2) Katılan vekilinin, 07.11.2007 tarihli şikayet dilekçesinde, söz konusu paranın katılan tarafından sanığa 2005 yılı bahar aylarında verildiğini belirtmiş olması, suça konu senedin sanık tarafından verildiği sırada tanzim tarihinin bulunmadığının, sonradan icra takibine konulduğu sırada “06.07.2005” olarak atıldığının kabul olunması karşısında; paranın katılan tarafından sanığa, suça konu belgenin ise sanık tarafından katılana hangi tarihlerde verildiği ve dolayısıyla dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarının suç tarihleri kesin olarak belirlenerek, suç tarihleri itibariyle zamanaşımı ve 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddesi hükümlerine göre uygulanacak kanun maddelerinin tespiti ile sonuçlarına göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 26.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T