YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/18246
KARAR NO : 2014/574
KARAR TARİHİ : 14.01.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/43328
MAHKEMESİ : Akşehir Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/07/2009
NUMARASI : 2008/540 (E) ve 2009/633 (K)
SUÇ : Sahtecilik ve dolandırıcılık
1) Sanığın kendisine ait kartvizitte ismini Zafer olarak belirttiği gibi katılanında tarafından Zafer olarak tanınan sanığın suça konu senedi Zafer ismiyle düzenlediği, sanığın dinlenen tanık beyanlarına göre bu isimle tanınıp bilindiği ödeme emrine de itiraz etmediği, ancak haciz sırasında işlerinin kötü olması sebebiyle “ben Muzaffer’im Zafer’i tanımam” dediği yönündeki savunması karşısında; atılı sahtecilik suçunun manevi unsurunun oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
2) Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.03.1998 gün, 8/69 sayılı kararı ile buna uyumlu Daire kararlarında da açıklandığı üzere, önceden doğan bir borç nedeniyle sonradan senet düzenlenip verilmesi halinde, borç daha önce oluştuğundan senet ile arasında nedensellik bağı bulunmayacağı, bu nedenle hile unsuru olarak kabul edilemeyeceğinden, katılanın 2008 yılı Mart ayında vermiş olduğu para karşılığında gübre verilemeyince sanık tarafından 08.04.2008 tarihinde düzenlenen senedin önceden doğan bir borca karşılık verildiği, dolayısıyla “dolandırıcılık” suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
3-Kabule göre de;
a-Sanığın borcunu ödediğini beyan etmesi ve katılanın bu hususu doğrulaması karşısında, ödemenin hangi aşamada yapıldığının belirlenmesi ve sonucuna göre dolandırıcılık suçu nedeniyle kurulan hükümde etkin pişmanlık hükümlerini düzenleyen TCK’nun 168. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
b-“Sanığa verilen cezanın süresi, sanığın getirtilen adli sicil kaydından anlaşılan sabıkasız geçmişi ve suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkememizde olumlu kanaat oluştuğundan
takdiren sanığa verilen hapis cezasının ertelenmesine” denilmesine rağmen “sanığın adli sicil kaydından anlaşılan suç işlemeye meyilli kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmadığından takdiren hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına” denilerek çelişkiye düşülmesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.01.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.