Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/9800 E. 2023/9360 K. 09.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/9800
KARAR NO : 2023/9360
KARAR TARİHİ : 09.10.2023

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/539 E., 2023/528 K.
HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ödeme emrinin iptali davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulü ile incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Eskişehir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün düzenlediği ödeme emrinin 12.04.2016 tarihinde müvekkiline tebliğ edildiğini, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Kapsamında; Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğünce Merkezi İdare Vergi Gelirlerinden alınan müvekkili Büyükşehir Belediye pay tutarından 2016 Ocak dönemi payından 1.455.743,99 TL, 2016 Şubat dönemi payından 3.710.531,21 TL ve 2016 Mart dönemi payından 2.043.056,61 TL olmak üzere toplam 7.209.331,81 TL kesilerek davalı Kurum hesabına aktarıldığını, sonuç olarak ödeme emrine konu olan borç kesinti nedeni ile davalı Kuruma ödenmiş durumda iken kesinti tarihinden sonra işbu ödeme emrinin düzenlenerek müvekkiline gönderildiğini, bu nedenlerle yapmış oldukları ödeme nedeniyle dava konusu ödeme emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, müvekkili kurum aleyhine açılan 2016/25996 sayılı ödeme emrinin iptaline ilişkin davanın haksız ve yersiz olup reddi gerektiğini, 5779 sayılı Kanun’un 7 nci maddesine istinaden İl Özel İdareleri, Büyükşehir Belediyeleri ile belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşların tahakkuk etmiş ve ödenmemiş borçlarının bu idareler adına her ay genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden ayrılacak paylarından kurumlarının talebi üzerine ilgilisine göre Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü veya İller Bankası tarafından kesinti yapılmak suretiyle tahsili yoluna gidildiğini, işveren prim borçlarına mahsup edilmek üzere gerekli kesintilerin yapılarak kesilen tutarların Müdürlüklerine gönderilmesi gereğinin T.C. Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğüne iletildiğini ancak Muhasebat Genel Müdürlüğü tarafından Eskişehir Büyükşehir Belediyesi adına gönderilen herhangi bir tutar bulunmadığını, bu nedenle işveren borçlarının icraya intikal ettirildiğini, 6183 sayılı Kanun gereği icra takibi başlatıldığını, davacıya ödeme emri gönderildiğini, davalı Kurum hesabına aktarılmış bir tutar bulunmadığını, bu nedenle açılan davanın haksız ve yersiz olup reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 29.09.2016 tarihli ve 2016/561 E. 2016/962 K. sayılı kararıyla; davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.12.2016 tarihli ve 2016/89 Esas, 2016/74 Karar sayılı kararıyla; Muhasebat Genel Müdürlüğünün 01.09.2016 tarihli mahkemeye verdiği cevabi yazıda; davacı Belediyenin -Ocak 2016 gelirlerinden 1.455.746 TL, 01.02.2016 tarihinde; şubat 2016 gelirlerinden 3.710.531 TL 29.02.2016 tarihinde ve Mart 2016 gelirlerinden 2.043.056 TL 31.03.2016 tarihinde aktarım yapılarak SGK’a ödendiği; SGK’nın Muhasebat Genel Müdürlüğüne yazdığı 15.02.2016 tarihli yazıya göre, davacı Belediyenin 14.01.2016 tarihi itibariyle tahakkuk etmiş prim, işsizlik sigortası primi, damga vergisi ve idari para cezası borçlarının gecikme zammı dahil toplam 5.753.587,82 TL olarak bildirildiği ve dava konusu işyerinin 2015/Kasım ayına kadar olan prim borçlarının dahil edildiği ödeme emrinde ise 2015/12. ay ve 2016/1. ay prim borçlarının da ilave edilmiş olduğu, ancak ödeme emrinin düzenleme tarihi olan 01.04.2016 tarihi itibariyle Kuruma yaklaşık 7.209.331 TL ödenmiş olduğunun Muhasebat Genel Müdürlüğü tarafından bildirilmiş olması karşısında; 2015/Kasım ayına kadar olan borçların ödeme emrinin düzenlenme tarihi itibariyle ödenmiş olduğu, 2015/Aralık ve 2016/Ocak aylarına ait prim borçlarının ödenmesi konusunda ise bir talepte bulunulmadan doğrudan icrai takibat yoluna başvurulduğu, 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun hükümleri uyarınca büyükşehir belediyelerinin SGK’ya olan prim borçlarının öncelikle bütçe gelir paylarından aktarım yolu ile ödenmesi, mümkün olmazsa 6183 sayılı Kanun hükümleri kapsamında tahsili yoluna gidilmesi gerektiğinden,mahkemenin ödeme emirinin iptaline ilişkin olarak vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 24.12.2019 tarihli ve 2017/569 E. 2019/10239 K. sayılı ilamında; somut olayda, davalı Belediyeye ait işyerlerinin 2003/10 ila 2016/1. dönemlerine ilişkin primlerinin ödenmediği gerekçesi ile davalı Kurum tarafından 16.03.2016 tarihli ödeme emrinin düzenlendiği, ödeme emrinin 12.04.2016 tarihinde davacı Belediyeye tebliğ edildiği, davacının ödeme emrinin iptali için 19.04.2016 tarihinde süresinde dava açtığı, 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun’un 7 nci maddesi uyarınca, davalı Kurumun talebi ile davacı Belediyenin prim borçlarının öncelikle bütçe gelir paylarından aktarım yolu ile ödenmesi mümkün ise de; bu usulun, alacaklı Kurum lehine getirilmiş bir kolaylık olduğu, alacaklının mutlak surette bu yolla alacağının tahsili yoluna gidip, olmazsa ödeme emri düzenleyerek takibe girişmesi şeklinde bir zorunluluk olmadığı, bu nedenle Kurumun ödeme emri düzenlemesinin usul ve yasaya uygun olduğu, Kurum alacaklarının ödeme emrinin düzenlendiği tarihten önce veya dava devam ederken tahsil edilip edilmediği Kuruma sorularak varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerektiği yönünden karar bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı
1.Bozmaya uyan Mahkemece verilen 29.12.2020 tarihli ve 2020/137 E. 2020/908 K. sayılı kararıyla; konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; karara karşı taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Dairemizin 20.09.2021 tarihli, 2021/2067 E. 2021/10546 K. sayılı ilamında; somut dosyada; davaya konu ödeme emri 2003/10-2004/4, 2005/12, 2015/4-2016/1 dönemlerine ilişkin olup, ödeme emrinin 16.03.2016 tarihinde tanzim edilip 12.04.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davanın 09.04.2016 tarihinde açıldığı, Kurum cevabına göre 29.02.2016’da 3.710.531.21 TL, 31.03.2016’da 2.043.056.61 TL olmak üzere toplam 5.753.587.82 TL’nin davadan önce, 2015/12 ile 2016/1 ay primlerinin ise davadan sonra 23.11.2016 tarihinde ödendiği anlaşılmakla öncelikle bu ödemelerin davaya konu prim borç dönemlerine ilişkin olup olmadığı araştırılmalı, ödemeler bu dönemlere ilişkin ise dava tarihinden önce yapılan ödemeler yönünden davanın reddine, sonra yapılan ödemeler yönünden davanın konusuz kaldığına karar verilmesi gereği gözetilip yargılama giderlerinin de bu kapsamda tayin ve tespit edilerek sonucuna göre karar verilmelidir yönünden karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında; 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkındaki Kanun’un 7 nci maddesi uyarınca, davalı Kurumun talebi ile davacı Belediyenin prim borçlarının öncelikle bütçe gelir paylarından aktarım yolu ile ödenmesi mümkün ise de, bu usulün alacaklı Kurum lehine getirilmiş bir kolaylık olduğu, alacaklının mutlak surette bu yolla alacağının tahsili yoluna gidip, olmaz ise ödeme emri düzenleyerek takibe başvurması gerektiği şeklinde bir zorunluluk bulunmadığı, davaya konu Kurum alacaklarının 2003/10-11-12, 2004/1-2-3-4, 2005/12 ve 2015/4-5-6-7-8-9-10-11 dönemlerinin davanın devamı sırasında Kurumca iptal olunduğu yine 2015/12 ve 2016/01 dönemlerinin ise dava açıldıktan sonra 23.11.2016 tarihinde davacı … tarafından ödendiği hususları ve tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık durumları göz önüne alınarak davanın kısmen kabulüne, 2016/25996 takip numaralı ödeme emrine konu 2003/10-11-12, 2004/1-2-3-4, 2005/12 ve 2015/4-5-6-7-8-9-10-11 aylara yönelik prim borçları bakımından davanın kabulüne, ödeme emrinin belirtilen aylara yönelik prim borçları bakımından iptaline, 2016/25996 takip numaralı ödeme emrine konu 2015/12 ve 2016/1 aylara ait prim borçlarına yönelik açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, kısmen kabul kararının yerinde olmadığını, davalı Kurum vekili, eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulduğunu, davacının prim borçlarından sorumlu olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri ile 506 sayılı Kanun’un 80 nci maddesi, 5510 sayılı Kanun’un 88 nci maddesidir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; taraf vekilleri tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
09.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.