Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/9306 E. 2023/10244 K. 25.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/9306
KARAR NO : 2023/10244
KARAR TARİHİ : 25.10.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2057 E., 2023/1186 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/57 E., 2021/140 K.

Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin aylık tahsis talebine istinaden 01.01.2015 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığını, davalı Kurum tarafından sigortalılık başlangıcına esas hizmetinin staj süresi olmasına rağmen sehven uzun vadeli sigorta süresi olarak değerlendirildiğinin tespiti üzerine aylığının 26.10.2019 tarihinden itibaren kesilerek yapılmış aylık ödemelerinin yersiz ödeme olarak tahsilinin talep edildiğini, yapılan işlemde müvekkilinin bir dahili olmadığını, Kurum hatasından kaynaklanan neden ile aylığının iptali ile yersiz ödeme tahakkukunun usül ve yasaya aykırı olduğunu belirterek davalı Kurum tarafından davacıya bağlanan yaşlılık aylığının iptaline ilişkin işlemin iptali ile davacının Kuruma borçlu olmadığının tespitine, geçmişte verilen emeklilik kararının müvekkili hakkında geçerli olması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı … Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kusuru ile emeklilik aylığının kesildiğini, bu zamana kadar yersiz ödenen 68.262,99 TL ‘nin bulunduğunu, bunun iadesinin gerektiğini, Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “davanın reddine” karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; “Davacı müvekkilinin emekli aylığına hak kazandığını öğrenebilmek adına SGK’ya başvurduğunu, Kurum gerekli özen ve dikkati göstermeksizin hesaplamalar yaptığını ve müvekkiline emekli olabileceği bildirildiğini ve bu doğrultuda gerekli işlemler bizzat Kurum tarafından yapıldığını, aylık bağlama kararı ve ödemeler Kuruma ait belgeler esas alınarak yapıldığını, müvekkilinin hiçbir hilesi veya müdahalesi olmadığını, dava sürerken, müvekkil Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği Geçici 35 inci maddesi uyarınca bu ilerlemiş yaşında güçlükle kendi iş kolunda bir iş bulduğunu, çalışarak primlerini ödediğini, eksiklikler tamamlanarak Şubat 2021 tarihinde emekli aylığı yeniden bağlandığını, bu durumda davalı Kurum tarafından geriye dönük maaşların iadesini isteme hakkı da ortadan kalktığını, bilirkişi raporuna göre “İptal edilen staj dönemi sonrası davacının uzun vadeli sigortalılık başlangıcının 01.09.1998 olarak kabulü halinde davacının 44 yaş 5082 prim ödeme gün sayısı ile tahsis şartlarını taşımadığı, yaş ve gün bakımından eksiklik olduğu, tahsis talep tarihi itibariyle davacının aylığının kesilmesinin yerinde olduğu, aylık kesilmesi sonrası borç kaydedilmesinin de yerinde olduğu, 05.12.2017 tarihli 30261 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren sosyal sigorta işlemleri yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına ilişkin sosyal sigorta işlemleri yönetmeliğine eklenen geçici 35 inci maddesinin sadece gün sayısına ilişkin olup yaşı kapsamadığından uygulama yerinin olmadığı” ileri sürülmüşse de bu tespitin hukuka aykırı olduğunu mahkemenin bu görüşe göre karar verdiğini, bilirkişi raporunun sonuç kısmında hatanın SGK’dan kaynaklanması nedeniyle hem gün hem de yaş şartının tamamlanabileceği, bu durumda; “Davacının eksik 218 prim ödeme gün sayısına ilişkin prim borcunun tahakkuk ettirilerek bu sürelerin 506 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak kabulü gerekeceği, davacının 45 yaşını ikmal edeceği 13.01.2016 tarihini takip eden 01.02.2016 tarihinden geçerli olarak 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığına müstahak olabileceği, davacının eksik 218 prim ödeme gün sayısına lişkin tahakkuk edecek borç tutarları ile davacıya 0l.0l.2015-01.02.2016 tarihleri arası yapılmış olan yersiz ödemelerin 5510 sayılı Kanun’un 96 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında aylıklarından kesilmek suretiyle tahsil edilmesi gerekeceği sonuç ve kanaatine varıldığı” bildirildiğini, Bilirkişi Raporunda ” Kurum hatalı işleminin oldukça uzun bir süre (yaklaşık 6 yıl) uzun süre geçtikten sonra tespit edilmesi sonucu davacının 45 yaş ve prim ödeme gün sayısını yerine getirme imkanını kullanmaması nedeniyle iadesi gereken yersiz ödeme tutarının artmasına neden olunduğu, bu zararın meydana gelmesinde davacıya bir sorumluluk yüklenemeyeceği” müvekkile kusur yüklenemeyeceğini ve bu nedenle hem prim hem de yaş eksikliğinin tamamlanabileceği ve sadece son aylık ödenen tarihten eksik hizmet süresi kadar geriye gidilerek tespit edilecek sürede 0l.0l.2015-01.02.2016 tarihleri arası yapılmış olan yersiz ödemelerin aylıklardan kesilmek suretiyle tahsilinin gerekeceği görüşü bildirildiğini, Kurum’un hatası olmasaydı müvekkil kısa bir süre daha çalışacağını ve şartlarda hiçbir eksiklik söz konusu olmadan emekli olacağını, kendisi, emeklilik hesaplamasını yapan memura güvenerek çalışma hayatından çekildiğini, mahkemenin kararıyla ortaya konan pratik, vatandaşların Kurum’un emeklilik kararına hiçbir zaman güvenememeleri, kendilerinden artık çalışmalarının beklenemeyeceği ilerlemiş yaşlarında her an aylıklarının kesilmesi ve bunca zaman alınan ödemelerin iadesinin isteneceği korkusuyla yaşamalarına neden olacağını, bu tutum, özel Kanun maddelerine varmadan önce; iyi niyet ilkesi, hukuki ön görülebilirlik ilkesi, orantılılık ilkesi gibi hukuk devletinin en temel ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini, AYM, aynı konudaki … kararında SGK’nın bu yöndeki uygulamasının, objektif iyi niyet kuralları ve orantılılık ilkesi gözetildiğinde mülkiyet hakkının ihlali olduğuna hükmettiğini, Burada ödemenin yersiz olduğunun tespitine kadar geçen sürenin uzunluğu da dikkate alındığını, (… Başvurusu, 2015/18918, K.T:28/11/2018)(Ek-1)

AYM’ye göre; “Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan geçmişe yönelik borç çıkarılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği kural olarak kabul edilmelidir.” (Fatma Ülker Akkaya Başvurusu, 2014/18979, K.T: 22/2/2018)(Ek-2)

Kurumun, müvekkil adına ödenen primleri bunca yıl kullanmasına rağmen, bu primler nedeniyle hak kazanılan aylığın iadesini istenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, bu konudaki Yargıtay kararlarında yapıldığı gibi bir iyi niyet değerlendirmesi yapılacak olursa, Kurum işleminin kabul edilemez olduğunu, “Kurumca hiçbir araştırma yapılmaksızın davacı tarafından 4247 sayılı Kanun’a göre yapılan başvuru kabul edilmiş ve davacı zorunlu sigortalı sayılarak 31.12.1996 tarihine kadar olan prim borçları Kurum’a ödenmiş ve Kurum tarafından da kabul edilerek uzun süre (7 yıl) kullanılmıştır. Bu tarihten itibaren dava konusu olan 25.12.1996 tarihine kadar olan olan primlerin de ödendiği anlaşılmaktadır. Davacıyı kendi hatalı işlemi nedeniyle yıllarca sigortalı sayan Kurumun, davacıya sigortalı olduğu inancını verdikten sonra yaptığı yanlışlığın farkına vararak sigortalılık süresini indirmesi iyi niyetten uzaktır. Yargıtay H.G.K.’nun 01.10.1997 gün, 1997/10-578 E., 1997/758 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; davacının, Sosyal Güvenlik Hukuku İlkeleri ve Medeni Kanunu’nun 2 nci maddesinin uygulanmasının zorunlu bir sonucu olarak primleri ödenen dönemin zorunlu sigortalı kabul edilmesi gerekir.” (Yargıtay (kapatılan) 21. H.D., E. 2006/12994 K. 2006/8852 T. 25.09.2006) (Ek-3) (Yargıtay (kapatılan) 21. H.D., E. 2006/15815 K. 2006/12311 T. 13.11.2006) (Yargıtay (kapatılan) 21. H.D., E. 2007/11312 K. 2008/5540 T. 8.4.2008) Davanın İstinaf Mahkemesince yeniden görülmesine ve Yerel Mahkemece hükmedilen 22.06.2021 tarih ve 2020/57 E., 2021/140 K. davanın reddine yönelik kararın usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle kaldırılmasına ve haklı davanın taleplerinin tamamı yönünden tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı ile; “… 3. İş Mahkemesi’nin 23.06.2021 tarihli, 2020/57 Esas – 2021/140 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 1 numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine” karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Kurum tarafından davacıya bağlanan yaşlılık aylığının iptaline ilişkin işlemin iptali ile davacının Kuruma borçlu olmadığının tespitine, emeklilik kararının geçerli olması gerektiğinin tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun’un 96 ncı maddesi hükümleridir.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, dosyada yer alan tüm bilgi ve belgelerin incelenmesinde verilen hükmün yerinde olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden ilgilisine yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.