Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/8481 E. 2023/8222 K. 14.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/8481
KARAR NO : 2023/8222
KARAR TARİHİ : 14.09.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasında İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine dair kararına karşı süresi içinde taraf vekillerinin istinaf başvurusunda bulunulması ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyulmayarak önceki kararda direnilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından söz konusu kararın bozulması üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili, davalı kurumun davacı hakkında 5335 sayılı Kanun’a göre davalı Aybel İnş. Şti’deki 24.01.2015- 24.02.2017 tarihleri arasındaki çalışmasına ilişkin olarak 5510 sayılı Kanun’un 96 ıncı maddesi uyarınca ödenmesi istenilmiş, davalı Aybel şirketi söz konusu dönemlerde Sgk’ya işyeri bildirgesinde Özel şirket statüsünde ibaresini kullanarak bildirimden bulunmuş, daha sonra 01.03.2017 tarihinden itibaren ise Özel şirket ibaresine Kamu şirketi olarak değiştirerek bildirmiştir, şirket yetkilileri bildirgelerini daha önce yanlış ve hatalı olarak bildirmelerinden davacının her hangi bir sorumluluğunun bulunmayacağından davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı kurum vekili, davacının çalıştığı dönemlere ait emekli aylıkları kesilerek, fazla ödenen 24.01.2015 – 24.02.2017 tarihleri arası aylıklarının tutarı toplam 27.074,28. TL 5510 sayılı Kanun’un 96/b maddesine göre borç çıkartılmış, konuyla ilgili yapılan işlemler 05.12.2017 tarih 30261 sayılı yönetmelik esaslarına göre mevzuata uygun olarak yapılmış olup iş yerinin kamu statüsünde değerlendirildiğinden açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.06.2019 tarih, E.2018/38 K.2019/310 sayılı kararıyla; “1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

…Somut olayda; davacının 01.05.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı alırken, 5335 sayılı Kanun kapsamında olup hisselerinin tamamı Aydın Belediyesine ait olan Aybel İnş. Org. Tem. San. ve A.Ş. inde 09.01.2015 – 19.04.2017 tarihleri arası çalıştığı, yersiz ödemenin 5335 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 96/b maddesi kapsamında istendiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı vekili dava dışı Aybel Şirketine ait iş yerinin 01.03.2017 tarihinde kamu nitelikli iş yeri olarak kaydının yapılması, iş yeri niteliğinin tespiti vazifesinin davalı Sosyal Güvenlik Kurumunda olduğu, eğer tespit ve işlemler davalı kurumca doğru yapılsaydı müvekkilinin dava dışı Aybel Şirketine ait iş yerinde asla çalışmayacağından bahisle davanın kabulünü talep etmişse de 5510 sayılı Kanun’un 96/b maddesinde yapılan fazla ve yersiz ödemelerin kurumun hatasından kaynaklanması durumunda dahi tahsil edileceğinin açıkça belirtildiği, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2013/13789 E. 2014/14688 K. Sayılı ilamında “, davacının 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı almakta iken, … Büyük Şehir Belediye başkanlığına bağlı … Park bahçe Sosyal Ve Kültürel Hizmetler Ticaret A.Ş’ye ait işyerinde çalıştığı görülmektedir. Her ne kadar davacı iddiasında davalı Kurum ile belediyeye ait olan diğer şirket Burulaş (… ulaşım-Toplu Taşıma işletmeciliği San. Tic. A.Ş.) arasında yapılan ve statünün özel olduğu SGDP tabi SSK emeklisi personel çalıştırılabileceğini belirten yazışmaya dayanmış ise de, çalışılan işyerinin hissedarı kamu olup, aylığın kesilmesi ve istirdadına ilişkin Kurum işlemi yerindedir. Ne var ki davacının bu iddiası 5510 sayılı Kanun’un 96/1-b maddesinde düzenlenen faiz yönünden değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” denilmesi suretiyle kurum tarafından yapılan yersiz ödemelerin işçinin kusurundan kaynaklanmaması durumunda dahi 5510 sayılı Kanun’un 96/1-b maddesi uyarınca tahsil edilmesi gerektiğinin belirtildiği, yine Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2016/11327 E. 2016/14159 K. sayılı ilamında ” Kabule göre de, olayda her ne kadar Kurum hatası olduğu ve davacının kötü niyetli olmadığı belirgin ise de, yukarıda belirtilen ilgili yasa maddeleri ve davacının aynı işyerinde tüm sigorta kollarına tabi olarak çalıştığı sabit olduğundan, aylığın yeniden bağlanmasına ilişkin karar yerinde olmadığı gibi tahakkuk işleminin 5510 sayılı Kanun’un 96/b maddesi kapsamında kaldığının gözetilmemesi yerinde görülmemiştir. ” denilerek dava konusu olayın kurum hatasından kaynaklanması ve işçinin kötü niyetli olmadığı belirlense dahi yapılan ödemelerin tahsilinin gerekeceği , dava dışı Aybel Şirketine ait iş yeri “Özel İş Yeri” mahiyetindeyken şirket hisselerinin 11.12.2013 tarihinde Aydın Belediye Başkanlığına devredilmesi nedeniyle “Kamu İş yeri” statüsünü kazandığı ve bu durumun Ticaret Sicil Gazetesi ile ilan edildiği, mahiyet kodunun şirket hisselerinin devrinden sonra değiştirilmesinin dava dışı Aybel Şirketinin devir ile birlikte “Kamu İş Yeri” statüsünü kazandığı gerçeğini değiştirmeyeceği, davanın yasal dayanağını oluşturan 5335 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesine göre sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar, bu aylıkları kesilmeksizin genel bütçeye dahil daireler de, sermayesinin % 50’sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalışamayacak ve görev yapamayacağı, davacının 09.01.2015 – 19.04.2017 arası çalışmasının geçtiği Aybel İnş.Org.Tem.San. ve A.Ş sermayesinin % 50’sinden fazlası kamuya ait olduğu sabit olup, 5535 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi dikkate alınarak, davacının aldığı yaşlılık aylıklarının, kamu kurumunda ve sermayesi % 50’sinden fazlası kamuya ait olan Aybel şirketinde çalışması nedeniyle, çalıştığı süreler dikkate alınarak Kurum işleminin yasa ve usule uygun olduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Kurum vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, 01.05.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almakta olan davacının, Aybel ünvanlı şirkette 24.01.2015 – 24.02.2017 tarihleri arası dönemde çalışığını; Aybel firmasının, özel hukuk tüzel kişiliği konumunda sigortalılık bildirimi yaptığını, çalıştığı dönem sona erdikten sonra 01.03.2017 tarihinde gerçekleşen işlemle kamu işyeri statüsüne geçirilmiş ise de, müvekkilinin bu işlemde herhangi bir kusurunun bulunmadığını; SGK Başkanlığı ve işveren şirket işlemlerinden dolayı davacının sorumluluğu yoluna gidilmesine olanak bulunmadığını beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

SGK Başkanlığı vekili, vekalet ücretinin nispi olarak takdiri gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 22.11.2021 tarih ve E.2019/1479, K.2019/1606 sayılı belirtilen kararı ile “Davacının, çalıştığı dönemde Kurum kayıtları ve yasal düzenlemelere uygun olarak, sosyal güvenlik destek primine tabi biçimde bildirimi gerçekleşen çalışma süresinin, işyeri mahiyet kodunun geçmişe dönük olarak değiştirilmesi nedeniyle iptal edilmesi hali, davacının bu dönemde hak ettiği yaşlılık aylıklarının yersiz ödeme olarak nitelenmesi olanağını doğurmadığı gibi; işyeri mahiyet kodunun değiştirilmesine ilişkin idari işlemler konusunda itiraz ve dava hakkı da bulunmayan sigortalının, bilmesi gerekmeyen ve bilmesi beklenemeyen bir idari işlem yanlışlığından sorumlu tutulup, bu tür işlemler nedeniyle borçlu konuma girmesinin hukuken mümkün olmadığı; bu kapsamda yersiz ödeme veya sebepsiz zenginleşmeden söz etme olanağı bulunmadığı için; çalıştığı dönemdeki yasal düzenlemelere uygun sigortalılık nedeniyle herhangi bir borç yüklenmesi olanağı bulunmayan davacı tarafından açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı bulunmakla birlikte; kanunun olaya uygulanmasındaki hatanın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği dikkate alınarak; HMK 353/1-b.2 maddesi uyarınca belirlenen aykırılık düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verildiği” gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 23.09.2020 tarih, E.2019/6980, 2020/4801 sayılı kararında; “… Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, davacının yaşlılık aylığı aldığı dönemde çalıştığı Aybel Ltd.Şti’nin 11.12.2013 tarihinde Aydın Belediye Başkanlığı’na devredildiği ancak işyeri mahiyet kodunun 15.06.2017 tarihinde “kamu” şeklinde değiştirildiği, mahiyet kodu değiştikten sonra davacıya 5510 sayılı Kanun’un 96 ncı maddesi (b) fıkrasına göre borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır. İşyerinin 5335 sayılı Kanun kapsamında yer alıp almadığı belirlenirken, dava dışı şirket mahiyet kodunun “kamu” şeklinde düzeltilmesi işleminin yapıldığı tarihin değil adı geçen Belediye Başkanlığı’na devredildiği 11.12.2013 tarihinin esas alınması gerektiği, davacının çalışmaya başladığı tarihte işyerinin devredilmiş olduğu ve 2013 yılından itibaren fiilen 5335 sayılı Kanun kapsamında olduğunun anlaşılması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle söz konusu kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 16.12.2020 tarih, E.2020/1738, K.2020/1857 sayılı kararı ile Sıralanan maddi ve hukuki olgular ışığında yapılan değerlendirme sonucunda, SGK Başkanlığı tarafından işyeri tescil işlemlerindeki hatanın hukuk devleti ilkesine uygun biçimde ve makul sürede yerine getirilmemesi nedeniyle, işyeri tescil konuları hakkında hiçbir yükümlülüğü bulunmayan davacının, yasal koşullarının gerçekleştiği çekişmesiz bulunan dönemde almış olduğu yaşlılık aylıklarını iade yükümlülüğü altına sokmanın, konuya ilişkin yasal düzenlemeler ışığında kabulüne olanak bulunmadığı sonucuna varılmakla; sıralanan maddi ve hukuki olgular ile bozmaya konu karar gerekçesi ışığında yapılan değerlendirme sonucunda, bozma gerekçelerine uyulması mümkün olmadığından; oluşan vicdani kanaate dayalı önceki kararda direnilmesi ile;

“Davanın kabulüne, 09.01.2015 – 28.02.2017 tarihleri arası dönemde, Aybel İnş. Org. Spor Hiz. Tem. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. (nevi değişimiyle A.Ş.) adına 1143887 sicil numarasıyla tescilli işyerindeki çalışması nedeniyle davacının, davalı Kuruma yersiz yaşlılık aylığı ödemesi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine” karar verilmiştir.

C. 2’nci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2022 tarih, E.2021/10-296, K.2022/1626 sayılı kararında; “Somut olayda; 01.05.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanan davacının 09.01.2015 – 28.02.2017 tarihleri arasında dava dışı Aybel İnş. Org. Spor Hiz. Tem. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. adına tescilli 1143887 sicil numaralı işyerinde sosyal güvenlik destek primine tabi olarak, 01.03.2017 – 19.04.2017 tarihleri arasında da 1167959 sicil numaralı dava dışı aynı şirkete ait işyerinde tüm sigorta kollarına tabi olarak çalıştığı, 15.06.2017 tarihinde gerçekleştirilen işlemle dava dışı şirketin tek ortağının Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı olması ve sermayesinin yarısından fazlasının kamuya ait bulunması nedeniyle 1143887 sicil numaralı işyerinin mahiyet kodunun (1) kamu hukuku tüzel kişiliği olarak değiştirilmesi üzerine davacı hakkında 5335 sayılı Kanun’un 30. maddesi uyarınca 09.01.2015 – 28.02.2017 tarihleri arasındaki döneme ilişkin 5510 sayılı Kanun’un 96/1-b maddesine göre 27.074,28 TL borç tahakkuk ettirildiği, davacının tahakkuk işlemine 01.02.2018 tarihinde yaptığı itirazın Kurumca reddedilmesi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.

35. Dava dışı şirkete ait hisselerin ivazsız olarak Belediyeye bağışlanması üzerine 11.12.2013 tarihinde gerçekleştirilen hisse devri neticesinde anılan tarih itibariyle şirketin tek ortağının Aydın Büyükşehir Belediyesi olduğu, Aydın Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Yedieylül Sosyal Güvenlik Merkezinin 04.07.2018 tarihli yazısında 1143887 sicil sayılı işyerinin işveren tarafından verilen 22.05.2014 tarihli işyeri bildirgesine istinaden 23.05.2014 tarihi itibariyle tescil edildiği, söz konusu bildirgede işyerinin “özel hukuk tüzel kişiliği” olduğu ve bilanço esasına tabi bulunduğu yönündeki beyana istinaden işyerinin (2) mahiyet kodu ile (özel hukuk tüzel kişiliği) tescil edildiği, işyeri tescil bilgilerini gösterir “işyeri tescil bilgi beyan mektubunun” elden Muharrem Şanlı imzasına tebliğ edildiği ve tescil işlemlerine yönelik herhangi bir itiraz ya da düzeltme talebinde bulunulmadığı, yine işveren tarafından verilen 12.08.2015 tarihli 11.777.232 sayılı işyeri bildirgesi ile işyeri nevinin “Limited Şirket” iken 22.07.2015 tarihinden itibaren “Anonim Şirket” olarak değiştiğinin bildirildiği, bu bildirgede de işyerinin özel hukuk tüzel kişiliği olduğunun belirtildiği, 15.06.2017 tarihinde işyeri dosyası ile ilgili yapılan işlem sırasında işyerinin ortaklık durumunun incelenmesi neticesinde şirketin tek ortağının Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı olduğu, sermayesinin yarısından fazlasının kamuya ait olması nedeniyle (1) mahiyet koduyla (kamu hukuku tüzel kişiliği) olarak tescil gerektiğinin anlaşıldığı bu nedenle işyeri tescil bilgilerinde gerekli düzeltme işlemlerinin 15.06.2017 tarihi itibariyle gerçekleştirildiği belirtilmiştir.

36. Şu hâlde yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının 09.01.2015-28.02.2017 tarihleri arasında yaşlılık aylığı aldığı dönemde çalıştığı dava dışı şirket hisselerinin 11.12.2013 tarihinde Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığına devredildiği, işyeri mahiyet kodunun 15.06.2017 tarihinde geriye dönük olarak 23.05.2014 tarihinden itibaren “kamu” şeklinde düzeltilmesi neticesinde davacıya 5510 sayılı Kanun’un 96 ncı maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendine göre borç tahakkuk ettirildiği, işyerinin 5335 sayılı Kanun kapsamında yer alıp almadığı belirlenirken mahiyet kodunun “kamu” şeklinde düzeltilmesi işleminin yapıldığı tarihin değil, şirket hisselerinin Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığına devredildiği 11.12.2013 tarihinin esas alınarak değerlendirme yapılması gerektiği, davacının çalışmaya başladığı tarihte şirket hisselerinin devredilmiş olduğu, davacının 5335 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi kapsamında yaşlılık aylığı almakta iken aylığı kesilmeksizin kamuya ait işyerinde çalışmasının mümkün olmadığı, 5510 sayılı Kanun’un 96/1-b maddesi gereğince borç tahakkuk ettirilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varılmıştır.

37. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; işyeri mahiyet kodunun işveren tarafından hatalı bildirilmesinin ve Kurum tarafından da bu hatanın uzun süre tespit edilmemesinin kusurunun davacıya yüklenemeyeceği, sigortalının bilmesi beklenemeyen bir yanlışlıktan sorumlu tutulup borçlu kabul edilmesinin hukuken mümkün olmadığı, bu nedenle yersiz ödeme veya sebepsiz zenginleşmeden söz etme olanağı bulunmadığı ve davacının bu durumu bilseydi işveren şirkette çalışmayacağı, bu nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

38. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

39. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.” gerekçesiyle davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371 inci maddesi gereğince bozulmasına karar verilmiştir.

D. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “Bozma ilamı içeriğinde; Özel Daire bozma kararında belirtildiği üzere, “davacının çalışmaya başladığı tarihte işyerinin devredilmiş olduğu ve 2013 yılından itibaren fiilen 5335 sayılı Kanun kapsamında olduğunun anlaşılması karşısında davanın reddine karar verilmesi” gereğine yer verilmiş olup; bozma ilamı içeriğindeki önerme ışığında yapılması gereken başkaca işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, kararın hatalı değerlendirmeye dayalı olduğunu beyanla Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri ile 5335 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi, 5510 sayılı Kanun’un 96 ncı maddesi (b) fıkrası.

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin ilgiliden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.