Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/8407 E. 2023/8668 K. 25.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/8407
KARAR NO : 2023/8668
KARAR TARİHİ : 25.09.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
HÜKÜM/KARAR : Davanın Reddi

Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali davasında İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine davalı Kurum vekilinin temyiz istemi hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının …’ten 07.09.2007 tarihinde kesinleşen karar ile boşandığını, davacının boşandıktan sonra yaşlı, hasta ve bakıma muhtaç olan babası ile birlikte “…” adresinde yaşamaya başladığını, babasının demans rahatsızlığı nedeni ile Kartal 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/643 E. – 2010/1398 K. sayılı ve 09.02.2010 tarihli kararı ile babası …’in vasi olarak atandığını, babası Kerem …’in de ölmesi üzerine müvekkile babası üzerinden hak sahibi olarak 3411067833 tahsis numarası ile 21.11.2016 tarihinden başlamak üzere aylık bağlandığını, davacının boşandıktan sonra eski eşi ile birlikte hiç yaşamadığını, kurum tarafından haksız denetim raporuna dayanılarak müvekkilin hem annesinden hem de babasından bağlanan aylıkların kesildiğini, Kurumun iptal işleminin hukuka ve kanuna aykırı olduğunu bu nedenle Kurumun davacının aylıklarının kesilmesine dair işlemlerinin iptali ile annesi Emine …’den ve babası Kerem …’den aylık almaya hak sahibi olduğunun tespiti ile kesilen aylıklarının kesilme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; davacının dava dışı eski eşi … ile muvazaalı olarak boşandıklarını, birbirlerinden hiçbir talepte bulunmadan boşanma davasını kesinleştirdiklerini, 2007 yılı Ağustos ayında boşanan davacıya hemen 18.10.2008 tarihinde annesi Emine …’in maaşının bağlandığını, davacının babası ile birlikte … Kıyıkışlak’a taşındığını ve orada yaşamaya başladığını, ertesi yıl ise muvazaalı olarak boşandığı eşi aynı sitenin 2 nolu bağımsız bölümünü satın alan öz kızları ile yaşamaya başladığını, davacının halen eski eşi ile fiilen aynı evde yaşadığını, bu durumun denetmen raporu ile sabitlendiğini, bu nedenle davacının almış olduğu yetim aylıklarının kesildiğini, yersiz ödemelerin tahakkuk ettirildiğini, kurum işleminin hukuki ve yerinde olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.04.2019 tarihli ve 2018/218 Esas, 2019/291 Karar sayılı kararı ile “Davacı vekilinin açmış olduğu davanın kabulüne, davalı … tarafından davacının aylığının kesilmesine dair işlemlerin iptaline ve davacının annesi Emine … ‘den babası Kerem …’den aylık almaya hak sahibi olduğunun tespitine, ayrıca kesilme tarihinden itibaren aylıkların yasal faizleri ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 29.06.2021 tarihli ve 2019/1097 Esas, 2021/1119 Karar sayılı kararıyla; “Muğla 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 17.04.2019 tarih, 2018/218 Esas ve 2019/291 Karar sayılı kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine” karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 24.01.2022 tarihli 2021/10836 – 2022/954 sayılı kararında; “…Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 11.08.2017 tarihli raporda, ifadelerinin alındığı belirtilen … ile …’in imzalı beyanlarında davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarını beyan ettikleri, tutanak tanığı olan kişilerin Mahkemece beyanlarına başvurulmadığı, belirtilen tanıkların beyanlarının alınmamış olmasının eksik inceleme ve değerlendirmeye neden olduğu belirgindir.

Bu nedenle tutanak tanıklarının beyanları alınmalı çelişki hasıl olması durumunda görgü ve bilgisi olan başka tanıklar tespit edilip çelişki giderilmeli, toplanan deliller değerlendirildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının muvazaalı boşandığına ilişkin denetim raporunda ismi bulunan kişilerin yargılama aşamasında da bu beyanları doğrulaması, tanıklar ile davacı arasında somut bir husumetin saptanmaması da gözetilerek davacı ile boşandığı eş Mustafa Kemal’in resmi boşanmaya rağmen fiili olarak birlikte yaşamaya devam ettiği, denetim raporunun aksinin kanıtlanamadığı kabul edilmiş, Kurum işlemi usul ve kanuna uygun olduğundan davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyizi; tanık beyanları arasında çelişkinin giderilmediğini, resen araştırma ilkesine uygun yargılama yapılmadığını, İlk Derece Mahkemesince bozmadan önce dinlenen tanık beyanlarının hiç değerlendirilmeden, beyanlarından davacıya husumet besledikleri belli olan iki tutanak tanığının husumetli beyanları dikkate alınarak hatalı hüküm kurulduğunu, dinlenen diğer kamu tanığı Nuran’ın beyanlarının ise tarafların beraber yaşadıklarına delil teşkil etmeyeceğini, tarafların sadece torunlarının gelişimi için beraber vakit geçirdiğini, site yöneticisi Turan’ın beyanlarına başvurulmamış olması sebebiyle sonuca eksik inceleme gidildiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, boşandığı eşiyle birlikte yaşamadığını belirterek yetim aylığının kesilmesine ilişkin olarak tesis edilen işlemin iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56 ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

5510 sayılı Kanun’un 56 ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.

Anılan 56 ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.

Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanun’un 96 ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56 ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.

Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56 ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20, 5510 sayılı Kanun’un 59, 100, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 28, 45, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 3, 45 – 53, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6, 24 – 33, 189, 190, 191, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6, 19, 20 nci maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğünden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel Kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge-bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.

3. Değerlendirme
1.) Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.) Dosya kapsamından, davacı ile eşi …’in 07.09.2007 tarihinde boşandıkları, tahsis talebi üzerine davacıya ölen annesinden ve babasından ötürü ayrı ayrı ölüm aylığı bağlandığı, davacının eski eşi ile birlikte yaşadığı hususunda davalı Kuruma yapılan ihbar üzerine Kurum denetmenleri tarafından inceleme başlatıldığı, Kurumun 11.08.2017 tarihli raporunda davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edildiğinin belirtilmesi üzerine anneden ve babadan aldığı aylıklarının kesildiği ve anneden bağlanan ölüm aylığı yönünden 18.10.2008-17.12.2017 tarihleri arasında, babadan bağlanan ölüm aylığı yönünden ise 21.11.2016-20.12.2017 tarihleri arasında ödenen aylıkların da borç tahakkuk ettirilerek davacıdan istendiği, Kurum işleminin iptali amacıyla huzurdaki davanın açıldığı, Mahkemece Nüfus Müdürlüğü kayıtlarının, seçmen kayıtlarının, bir kısım elektrik, doğalgaz ve su aboneliği kayıtlarının, MEDULA kayıtlarının getirtildiği, dinlenen tanık anlatımları da değerlendirilerek davanın reddine karar verildiği görülmüştür.

3.) Somut uyuşmazlıkta, davacı ile boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşama olgusunun varlığına ilişkin mahkeme kabulü eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olup, hatalı değerlendirme ile hüküm kurulmuştur. İnceleme konusu davaya ilişkin olarak eldeki kayıtlar incelendiğinde; dava konusu uyuşmazlık hakkında davalı Kurum denetmenlerince düzenlenen 11.08.2017 tarih ve 2017/KK/031 sayılı rapor gereğince, davacı ve boşandığı eşi hakkındaki birlikte yaşamaya dayalı iddia hakkında yapılan inceleme sonucu tarafların Muğla ilinde yaşadıkları dönemde fiilen birlikte yaşadıklarının tespit olunduğu, davacının 25.06.2014 tarihinden, boşandığı eşi …’in ise 15.06.2014 tarihinden itibaren Muğla ilinde yaşamaya başladıkları, buna karşılık davalı Kurumca davacıya annesi Emine …’den dolayı bağlanan ölüm aylığı yönünden 18.10.2008-17.12.2017 tarihleri arasında borç çıkarıldığı dikkate alındığında davacı hakkında borç çıkarılan uyuşmazlık konusu dönem hakkında yeterli araştırma yapılmaksızın sonuca gidildiği anlaşılmıştır.

4.) Yapılacak iş; davacı hakkında çıkarılan borcun bir kısmının 18.10.2008-17.12.2017 tarihleri arasında olduğu, Muğla ilinde yaşamaya başladıkları dönemin ise 2014 yılının 6. ayından itibaren olduğu değerlendirilerek davacının sorumlu tutulması gereken fazla ve yersiz ödemelerin borç dönemi netleştirilmeli, davalı Kurumdan davacı ve boşandığı eşi hakkında 2014 yılının 6. ayından önce …’da ikamet ettikleri dönemde beraber yaşamaya dayalı başka Denetmen Raporunun bulunup bulunmadığı sorulmalı, bulunduğunun tespit edilmesi halinde ise … ilinde beraber yaşama olgusuna dair davacı ve boşandığı eşine ait tüm adreslerde birlikte yaşayıp yaşamadıkları kolluk marifetiyle araştırılmalı, söz konusu adreslerdeki komşular tespit edilerek ifadelerine başvurulmalı, bu adreslerde mahalle muhtar ve azaları dinlenerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, uyuşmazlık konusu dönem için MEDULA kayıtlarında görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, ortak MEDULA kaydının bulunup bulunmadığı saptanmalı, dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek boşanılan eşle eylemli olarak Muğla ili dışında birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, buna göre davacının sorumlu tutulması gereken yersiz ödeme borcunun dönemi de netleştirilmek suretiyle toplanan kanıtlar ışığında şüphe bırakmayacak şekilde ortaya konularak hüküm kurulmalıdır.

VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle,
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

Üye …’ın farklı bozma gerekçesine karşı sonuç itibariyle oy birliğiyle,

25.09.2023 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

1. Somut uyuşmazlıkta, davacı kadın eşinden 2007 yılında eşinden boşanmıştır. Davacı kadına ölen babasından dolayı bağlanan yetim aylığı 2017 yılında yapılan denetim sonrası eşi ile birlikte yaşadığı gerekçesi ile 2008-2017 yılları için 5510 sayılı Kanun’un 56 ncı maddesi uyarınca ödenen aylıkların yersiz ödendiği gerekçesi ile borç çıkarılmıştır.

2. Dairemizin 07.10.2021 tarih ve 2021/7072 Esas, 2021/11762 Karar sayılı ilamında yazılan karşı oy gerekçelerimde belirttiğim gibi davacı boşandığında 506 sayılı Kanun yürürlüktedir. 5510 sayılı Kanun’un 5754 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile değişik geçici 1 inci maddesi uyarınca kesilmede 506 sayılı Kanun uygulanmalıdır. Anılan kanunda ise boşanılan eş ile birlikte yaşama olgusu bir kesilme nedeni olarak düzenlenmemiştir. 5510 sayılı Kanun’un 01.10.2008 tarihinden önce gerçekleşen boşanma olgusuna uygulanması olanağı, önceye etki yasağı nedeni ile olanaklı değildir.

3. Çoğunluğun önceye etki yasağı ilkesine aykırı olarak, lafzi yorum ve sigortalı aleyhine yorumu benimseyerek, sonradan gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak salt birlikte yaşama ve boşanan eşin desteğini alma koşulunu yeterli kabul etmesi, Kanun’un ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçelerine aykırıdır.

4. Açıklanan bu gerekçelerle mahkeme kararının bu gerekçe ile bozulması gerekirken, fiili birlikteliğin araştırmasına yönelik bozulması görüşüne katılınmamıştır.