Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/7937 E. 2023/8290 K. 18.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/7937
KARAR NO : 2023/8290
KARAR TARİHİ : 18.09.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı asıl dava dilekçesinde; 2018 yılı Şubat ayı itibari ile hiçbir gerekçe gösterilmeden yetim aylığının kesildiğini, tarafına herhangi bir bildirim yapılmadığını, kesilen yetim aylığının faiziyle geri ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı Kurum tarafından davaya cevap verilmemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile abone kayıtlarının araştırılmasına ilişkin İSKİ ve Türk Telekominasyon A.Ş. yazı cevapları içeriğinden, davacı ve boşandığı eşinin 2009-2010 tarihleri arasında aynı ikamatte birlikte yaşadığı, Kocaali İlçe Seçim Müdürlüğü yazı cevabına göre, davacı ve boşandığı eşinin 30.03.2014 mahalli idareler genel seçimine kadar aynı adreste yaşadığı ve aynı okulda oy kullandıkları, Kocaali İlçe Nüfüs Müdürlüğü yazı cevabına göre, davacı ve boşandığı eşinin ikamet adresleri farklılık arz etse de tarafların aynı tarihlerde aynı ilçelerde ikamet ettikleri, kolluk araştırmasına göre davacının eski eşinin akşam gelip sabah gittiği, davacının tanık dinletmek istememesi ve son olarak SGK denetim raporunun içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacı ve boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşadıklarına ilişkin raporun aksinin davacı tarafça ispat edilemediği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı istinaf dilekçesinde; yetim aylığının Kurum tarafından 2018 Şubat ayında gerekçe gösterilmeden kesildiğini, gösterdiği delillerin tanıkla desteklenmediği için davasının mahkemece reddedildiğini, eşinden 2004 yılında boşandığını bir daha bir araya gelmediğini, boşandığı eşinin …’da, kendisinin ise küçük bir kasaba olan Kocaali’de yaşadığını, kurum iddiasının doğru olmadığını, eski eşiyle yaşasaydı yakalanmasının kolay olacağını, kendisinden tanık istenmediğini, davanın yasal dayanağının 5510 sayılı Kanun’un 56 ncı maddesi olduğunu, ancak bunun şahsının konusu olmadığını, eşiyle birlikte yaşamadığını, Kurumun kendilerini yakalaması gibi bir durum olmadığını, raporun hayal ürünü olduğunu, raporun kendisine imzalatılmadığını, …’da oturan eski eşinin akşam gelip sabah gitmesi gibi bir durum olmadığını, tanık dinletebileceğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkemece bir kısım Kurum yazı cevapları ile özellikle seçmen kayıtları nazara alındığında davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığına ilişkin kurum denetmen raporunun aksini ispat edemediği gerekçesi davanın reddine karar verilmesinde dosya ve delil durumuna aykırı bir yön saptanmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı asıl; yazılı imzalı tutanak olmadan yetim aylığının kesilmesi işleminin hatalı olduğunu, yetim aylığı kesildiği için mağdur edildiğini, yetim aylığının yeniden bağlanması gerektiğini beyanla kararın bozulmasını istemiştir.

C.Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, boşandığı eşiyle birlikte yaşamadığını belirterek yetim aylığının kesilmesine ilişkin olarak tesis edilen işlemin iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56 ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

5510 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.

Anılan 56 ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.

Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56 ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.

Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56 ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20, 5510 sayılı Kanun’un 59, 100, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 28, 45, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 3, 45 – 53, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6, 24 – 33, 189, 190, 191, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6, 19, 20 nci maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğünden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge-bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.

3. Değerlendirme
1.) Dosya kapsamından, davacı ile eşi …’in 10.06.2004 tarihinde boşandıkları, tahsis talebi üzerine davacıya ölen babasından ötürü 01.07.2004 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlandığı, davacının eski eşi ile birlikte yaşadığı hususunda davalı Kuruma … 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/495 Esas sayılı dosyasından yapılan ihbar üzerine Kurum denetmenleri tarafından inceleme başlatıldığı, Kurumun 06.09.2017 tarihli raporunda davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edildiğinin belirtilmesi üzerine aylığının kesildiği ve 20.10.2008-19.01.2018 tarihleri arasında ödenen aylıkların da borç tahakkuk ettirilerek davacıdan istendiği, Kurum işleminin iptali amacıyla huzurdaki davanın açıldığı, Mahkemece Nüfus Müdürlüğü kayıtlarının, seçmen kayıtlarının, bir kısım elektrik, doğalgaz ve su aboneliği kayıtlarının, MEDULA kayıtlarının getirtildiği, dinlenen tanık anlatımları da değerlendirilerek davanın reddine karar verildiği görülmüştür.

2.) Somut uyuşmazlıkta, davacı ile boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşama olgusunun varlığına ilişkin mahkeme kabulü eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olup, hatalı değerlendirme ile hüküm kurulmuştur. İnceleme konusu davaya ilişkin olarak eldeki kayıtlar incelendiğinde; dava konusu uyuşmazlık hakkında davalı Kurum denetmenlerince düzenlenen 06.09.2017 tarih ve CB/056 sayılı rapor gereğince, davacı ve boşandığı eşi hakkındaki birlikte yaşamaya dayalı iddia hakkında 2008-2011 ve 2012-2015 tarihleri arasındaki günlerin tespiti bakımından Kadıköy Sosyal Güvenlik Merkezinin 08.12.2017 tarih ve 1597018 sayılı yazısı ile Sosyal Güvenlik Denetmenlerine mucip çıkarılması kararlaştırılmış ise de dosya içerisinde söz konusu Denetmen Raporu bulunmadığı gibi Dairenin geri çevirme kararına rağmen söz konusu raporun gönderilmediği, buna göre davacı hakkında borç çıkarılan uyuşmazlık konusu dönem hakkında yeterli araştırma yapılmaksızın sonuca gidildiği anlaşılmıştır.

3.) Yapılacak iş; Kadıköy Sosyal Güvenlik Merkezinin 08.12.2017 tarih ve 1597018 sayılı yazısı ile işlem yapılmak üzere Maltepe Sosyal Güvenlik Merkezine mucip yazıldığı anlaşıldığından, Maltepe Sosyal Güvenlik Merkezinden 06.09.2017 tarih ve CB/056 sayılı Denetmen Raporu dışında özellikle davacı ve boşandığı eşinin 2008-2011 ve 2012-2015 tarihleri arasında da beraber yaşamaya dayalı inceleme yapılıp, Denetmen Raporu düzenlenip düzenlenmediği hususları araştırılmalı, davacı hakkında çıkarılan borcun 20.10.2008 – 19.01.2018 tarihleri arasında olduğu, buna karşın Kurumca düzenlenen 06.09.2017 tarihli raporda davacı hakkında 2015 yılı 10. aydan itibaren yapılan fazla ve yersiz ödemelerin tespit edilerek tahsili gerekeceği yönünde değerlendirme yapıldığı dikkate alınarak davacının sorumlu olduğu borç dönemi netleştirilmeli, davalı Kurum ile yapılan yazışmada davacı ve boşandığı eşi hakkında başka Denetmen Raporunun bulunduğunun tespit edilmesi halinde ise söz konusu Denetmen Raporlarının inceleme dönemleri dikkate alınarak davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; yerleşim yeri bilgileri elde edilmeli, getirtilen nüfus adres bilgileri raporunda kayıtlı bulunan, davacı ve boşandığı eşine ait tüm adreslerde, dosyada mevcut Denetmen Raporu ile tespit edilecek diğer Denetmen Raporlarındaki dönemler bakımından birlikte yaşayıp yaşamadıkları kolluk marifetiyle araştırılmalı, söz konusu adreslerdeki komşular tespit edilerek ifadelerine başvurulmalı, bütün adreslerde mahalle muhtar ve azaları dinlenerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, uyuşmazlık konusu dönem için MEDULA kayıtlarında görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, ortak medula kaydının bulunup bulunmadığı saptanmalı, dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği toplanan kanıtlar ışığında şüphe bırakmayacak şekilde ortaya konularak hüküm kurulmalıdır.

VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle,
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Üye …’ın muhalefetine karşı, Başkan …, Üyeler …, … ve …’ün oyları ve oy çokluğuyla,

18.09.2023 gününde karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

1. Somut uyuşmazlıkta, davacı kadın eşinden 2004 yılında eşinden boşanmıştır. Davacı kadına ölen babasından dolayı bağlanan yetim aylığı 2018 yılında yapılan denetim sonrası eşi ile birlikte yaşadığı gerekçesi ile 2008-2018 yılları için 5510 sayılı Kanun’un 56 ncı maddesi uyarınca ödenen aylıkların yersiz ödendiği gerekçesi ile borç çıkarılmıştır.

2. Dairemizin 07.10.2021 tarih ve 2021/7072 Esas, 2021/11762 Karar sayılı ilamında yazılan karşı oy gerekçelerimde belirttiğim gibi davacı boşandığında 506 sayılı Kanun yürürlüktedir. 5510 sayılı Kanun’un 5754 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile değişik geçici 1 inci maddesi uyarınca kesilmede 506 sayılı Kanun uygulanmalıdır. Anılan kanunda ise boşanılan eş ile birlikte yaşama olgusu bir kesilme nedeni olarak düzenlenmemiştir. 5510 sayılı Kanun’un 01.10.2008 tarihinden önce gerçekleşen boşanma olgusuna uygulanması olanağı, önceye etki yasağı nedeni ile olanaklı değildir.

3. Çoğunluğun önceye etki yasağı ilkesine aykırı olarak, lafzi yorum ve sigortalı aleyhine yorumu benimseyerek, sonradan gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak salt birlikte yaşama ve boşanan eşin desteğini alma koşulunu yeterli kabul etmesi, Kanunun ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçelerine aykırıdır.

4. Açıklanan bu gerekçelerle mahkeme kararının bu gerekçe ile bozulması gerekirken, fiili birlikteliğin araştırılması için eksik incelemeden bozulması görüşüne katılınmamıştır.