Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/7926 E. 2023/7778 K. 11.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/7926
KARAR NO : 2023/7778
KARAR TARİHİ : 11.07.2023

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/257 E., 2023/76 K.
vekili Avukat …
DAVA TARİHİ : 14.10.2016
KARAR : Karar verilmesine yer olmadığına

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen 4447 sayılı Kanun’un geçici 10 uncu maddesinde yer alan teşvik indiriminden faydalandırılmak için verilen belgelerin kurumca işleme alınması gerektiğinin tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, dairece İlk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair, karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 10.837.048 sayılı ve 09.08.2016 tarihli ve asıl aylık prim hizmet belgesi kanun numarası değişikliği konulu yazılı müracaatı ile 5510 sayılı Kanun’un iptali ve 6111 sayılı Kanuna göre ek aylık prim ve hizmet belgesi belgelerinin kanun numarasının 6111 sayılı teşvike dönüştürülmesi talebinin davalı kurumca 18.03.2015 tarih ve 2015/10 sayılı genelge gerekçe gösterilerek reddedildiğini, sigorta işletmeleri yönetmeliği madde 103/4 hükümleri çerçevesinde talep de bulunulduğu da belirtilerek dilekçenin ekinde 43 adet iptal ve 43 adet asıl bildirge tevdi olunduğunu, ancak şirketin talebine olumsuz cevap verildiğini iptal -asıl bildirgeleri işleme koymayarak talebi reddettiğini, davalı kurum tarafından belirtilen kanun ve yönetmelik hükümleri dikkate alınarak sonuca gidilmesi gerekirken normlar hiyerarşisine aykırı olarak genelge gerekçe gösterilerek talebin hukuka aykırı olarak reddedildiğini beyanla, davalı kurumun 10.08.2016 tarih ve 18545323/206110301(01)1074051.042 sayılı işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından kuruma verilen dilekçenin 6111 sayılı Kanun’la yapılan sigorta prim desteği düzenlemelerinin uygulanmasına esas olmak üzere başvuru tarihinde 2011/45 sayılı genelgenin yürürlükte olduğunu, bu genelgenin “4.1.1 Destekten yararlanılabilmesi için gerekli genel şartlar” başlığı altında (g) bendinde “Aylık prim ve hizmet belgesinin kurumumuza yasal süresi içinde gönderilmesi” bölümünde “4447 sayılı Kanun’un geçici 10 uncu maddesinde öngörülen sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararlanılabilmesi için 6111 Kanun numarası seçilmek suretiyle düzenlenmiş olan aylık prim ve hizmet belgesinin yasal süre içinde kuruma verilmiş olması gerekmektedir.” hükmünün bulunduğunu bu nedenlerle de yersiz ve haksız açılmış olan davanın reddine, yargılama ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
lk Derece Mahkemesi, 23.03.2017 tarihli ve 2016/474 Esas, 2017/141 K. sayılı Kararı ile “…Sonradan düzeltme amaçlı verilen belge ile fiili hizmet süresi zammı kazandırılması halinde sözkonusu belgenin işleme alınmasında bu maddenin yukarıdaki fıkralarında belirtilen usul izlenir. ” şeklindedir.

Sosyal sigorta işletmeliği yönetmeliği 103/4-f hükmü ile işverenlerin teşvik başvurularında geriye dönük talepte bulunabilmeleri ve daha önce hatalı şekilde seçtikleri teşvik uygulamalarını düzelterek değiştirebilmeleri hususunda özel düzenleme yapılmıştır. Davalı şirketin prim teşviğinden yararlanma başvurusu ile hatalı olarak 5510 sayılı Kanun numarasını seçtiği, daha sonra dava konusu 6111 sayılı Kanun numarası seçilerek düzeltme başvurusunda bulunduğu, kurumun talebi reddettiği anlaşılmış ise de, davacının başvurusunun yasaya uygun olduğu, işleme alınması gerektiği, prim teşviğinden 6111 sayılı Kanun ile değişik 4447 sayılı Kanun’un geçici 10 uncu maddesi gereğince yararlandırılması gerektiği sonucuna varılmış ve davanın kabulüne dair karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin 23.03.2017 tarihli ve 2016/474 Esas, 2017/141 K. sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
İstinaf başvurusunda bulunan davalı vekili, davacı hakkında 2015/10 sayılı Genelge hükümlerince yapılan kurum işlemlerinin yerinde olduğunu bu nedenle davanın reddi gerektiğini belirterek verilen kararın kaldırılması ile davanın reddine dair karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin, 20.06.2017 tarihli ve 2017/1122 Esas, 2017/1122 Karar sayılı kararı ile, “….6111 sayılı Kanun ile 4447 sayılı Kanun’a Geçici Madde 10 olarak eklenen prim teşviği düzenlemesi 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve bu tarihten itibaren 18.03.2015 tarihine kadar geriye dönük teşvik talepleri Kurumca kabul edilmiştir. Mevzuatımızda, hatalı teşvik seçilmesi halinde düzeltilmesine engel bir mevzuat bulunmadığı gibi Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 103/4 fıkrasına göre “Daha önce Kuruma belge türü veya kanun numarası hatalı seçilerek verilmiş olan aylık prim ve hizmet belgelerine ilişkin düzeltme amaçlı olarak yasal süresi dışında verilen aylık prim ve hizmet belgeleri, düzeltme ile fiili hizmet süresi zammı kazandırma hali hariç, belgede kayıtlı sigortalılar ve bu sigortalıların prim ödeme gün sayısı ile prime esas kazanç tutarının aynı olması kaydıyla, ayrıca incelemeye gerek kalmaksızın işleme alınır. Bu nitelikte verilen aylık prim ve hizmet belgelerine idarî para cezası uygulanmaz. Sonradan düzeltme amaçlı verilen belge ile fiili hizmet süresi zammı kazandırılması halinde, söz konusu belgenin işleme alınmasında bu maddenin yukarıdaki fıkralarında belirtilen usul izlenir.” düzenlemesi ile bu imkan işverenlere açıkça tanınmış olup anılan düzenleme halen yürürlüktedir. Kanun ile yasaklanmayan ve Yönetmelik ile tanınan teşvik değişikliği imkanının Kurumun iç Genelgesi ile kaldırılması hukuk devlet ilkesi ile bağdaşmaz.

Davalı Kurum vekili istinaf başvuru dilekçesinde, “davanın Hazineye yöneltilmesi gerektiğini” savunmakta ise de davaya konu işlemi yapan SGK olup, davanın Hazine ile bir ilgisi görülmemiştir.

Davacının 5510 Kanun numarası seçerek prim teşviğinden yararlandığı ve süresi içerisinde aylık prim ve hizmet belgesini verdiği noktasında bur uyuşmazlık bulunmamaktadır. Geçici Madde 10’da prim teşviğinden yararlanmak isteyen işverenlerin “çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak; 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermesi” koşulu bulunmakta olup teşvik yanlış seçilmiş olsa dahi aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Kuruma gönderen işverenlerin, prim teşvik maddesini yanlış seçtikleri gerekçesiyle 4447 sayılı Kanun’un Geçici Madde 10/5 fıkrası kapsamında bildirgeyi vermiş sayılmayacakları iddiası da hukuki dayanaktan yoksundur.

Yukarıda yer alan maddi ve hukuki açıklamalar ışığında, incelenen mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin 20.06.2017 tarihli ve 2017/1122 Esas, 2017/1122 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekilince temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairemizin, 07.05.2018 tarihli ve 2017/4664 Esas, 2018/4303 Karar sayılı kararında; “27.03.2018 günlü 30373 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7103 sayılı Vergi Kanunları İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 70 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a eklenen Ek 17 inci maddesi ile prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanabileceği halde yararlanmayan işverenlere belirlenen şartlarda prim teşviki, destek ve indiriminden istifade etme imkanı tanınmıştır. Ek 17 nci maddede aynen; “Bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ilişkin olmak üzere tüm şartları sağladığı halde bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yararlanılan prim teşviki, destek ve indirimlerin değiştirilmesine yönelik talepte bulunan işverenler tarafından en son bu maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde Kuruma başvurulması halinde, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşvik, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.

Bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında talepte bulunan işverenlere iade edilecek tutar, maddenin yürürlük tarihinden önce talepte bulunanlar için maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından, yürürlük tarihinden sonra talepte bulunanlar için ise, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak üç yıl içinde ödenir. Ödeme, öncelikle bu Kanunun 88 inci maddesinin on dört ve on altıncı fıkralarına göre muaccel hale gelmiş prim ve her türlü borçlardan, sonrasında ise ilgili kanunlar uyarınca yapılandırma veya taksitlendirme de dâhil olmak üzere müeccel haldeki prim ve her türlü borçlarından mahsup yoluyla gerçekleştirilir. Ancak, üç yıl sonunda ilgili kanunları gereği yapılandırılma veya taksitlendirilme sebebiyle vadesi gelmemiş taksit ödemelerinden peşinen mahsup edilir. Kuruma borcu bulunmayan işverenlere altı ayda bir eşit taksitlerle iade yapılır.

Görülmekte olan davalarda ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumunca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.

Mahkemece, yukarıda açıklanan ve karar tarihinden sonra yürürlüğe giren Ek m.17 hükmüne göre, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davaların konusuz kalacağı ancak bu konuda karar verme yetkisinin ilk derece mahkemesi’ne ait olduğu, …’nun temyiz talebinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğinden anılan yasa maddesi kapsamına göre bir karar verilmesi gerekir. Denilmek suretiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince İlk Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 22.01.2019 tarihli ve 2018/205 Esas, 2019/49 Karar sayılı Kararı ile, “…Mahkememizce davanın kabulüne dair verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10.H.D.nin 2017/4664 Esas 2018/4303 Karar sayılı ilamı ile “27.03.2018 tarihli ve 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 70 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a eklenen Ek 17 nci madde gereğince, yasal düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davaların konusuz kalacağı ve bu konuda karar verme yetkisinin ilk derece mahkemesine ait olduğundan bahisle, hükmün kaldırılarak mahkememize gönderildiği anlaşılmakla, yukarıda açıklanan ve karar tarihinden sonra yürürlüğe giren Ek m. 17 hükmüne göre davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

C.2 nci Bozma Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin 22.01.2019 tarihli ve 2018/205 Esas, 2019/49 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairemizin verdiği 13.04.2021 tarihli ve 2019/1438 Esas, 2021/5210 Karar sayılı 2 nci bozma kararı ile; “… mahkemece dikkate alınan bozma ilamı ve 5510 sayılı Kanun’un ek 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında …’nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş ve karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Eldeki davada, mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş ise de, Ek 17 nci maddenin gelmesi ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ile davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal tüm dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılma, fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından ek 17 nci maddenin ilk üç fıkrası da dâhil olmak üzere yasal tüm dayanaklar irdelenmeli, teşvik veya destekten faydalandırılma şartlarının varlığı ile birlikte incelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.” denilerek karar 2. kez bozulmuştur.

D. İlk Derece Mahkemesince 2nci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 09.09.2021 tarihli ve 2021/148 Esas, 2021/228 Karar sayılı Kararı ile, “….Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33 üncü maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkân bulunmadığı, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil edeceği, buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği taktirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verileceği açık olup eldeki davada 27579 sayılı sosyal sigorta işlemleri yönetmeliğinin 103/4-f maddesi ” daha önce kuruma belge türü veya kanun numarası hata ile seçilerek verilmiş olan prim ve hizmet belgelerine ilişkin düzeltme amaçlı olarak yasal süresi dışında verilen aylık prim ve hizmet belgeleri düzeltme ile fiili hizmet süresi zammı kazandırma hali hariç, belgede kayıtlı sigortalılar ve sigortalıların prim ödeme gün sayısı ile prime esas kazanç tutarının aynı olması kaydıyla ayrıca incelemeye gerek kalmaksızın işleme alınır. Bu nitelikte verilen aylık ve hizmet belgelerine idari para cezası uygulanmaz. Sonradan düzeltme amaçlı verilen belge ile fiili hizmet süresi zammı kazandırılması halinde söz konusu belgenin işleme alınmasında bu maddenin yukarıdaki fıkralarında belirtilen usul izlenir.” hükmüne amir olup Sosyal Sigorta yönetmeliği 103/4-f hükmü ile işverenlerin teşvik başvurularında geriye dönük talepte bulunabilmeleri ve daha önce hatalı şekilde seçtikleri teşvik uygulamalarını düzelterek değiştirebilmeleri hususunda özel düzenleme yapılmış olup, davalı şirketin prim teşvikinden yararlanma başvurusu ile hatalı olarak 5510 sayılı Kanun numarasını seçtiği, daha sonra dava konusu 6111 sayılı Kanun numarası seçilerek düzeltme başvurusunda bulunduğu, kurumun talebi reddettiği anlaşılmış ise de, davacının başvurusunun yasaya uygun olduğu, işleme alınması gerektiği, prim teşvikinden 6111 sayılı Kanun ile değişik 4447 sayılı Kanun’un geçici 10 uncu maddesi gereğince yararlandırılması gerektiğinin tespitine dair karar verilmiştir.

E.3 üncü Bozma Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin 09.09.2021 tarihli ve 2021/148 Esas, 2021/228 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairemizin verdiği 22.09.2022 tarihli ve 2021/11514 Esas, 2022/11124 Karar sayılı 3 üncü bozma kararı ile; “…Eldeki davada ise, mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş ise de, davaya konu uyuşmazlığa ilişkin olmak üzere teşvik hükümlerinden faydalandırılma ve faydalandırılma sonrasında fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından, davacının kuruma yaptığı başvuru dikkate alınarak, ek 17 nci maddenin ilk üç fıkrası da dâhil olmak üzere yasal tüm dayanaklar irdelenmeli, davalı Kurumun da bu madde kapsamında resen veya davacı şirketin başvurusu üzerine, işlem yapıp yapmadığı, yapmış ise anılan ek 17 nci maddenin 4 üncü fıkra hükümleri dışında, davanın konusuz kalıp kalmadığı hususları araştırılmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir…” denilerek karar 3 üncü kez bozulmuştur.

F. İlk Derece Mahkemesince 3 üncü Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı verilen kararı ile, “…Bozma ilamı doğrultusunda; SGK İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davacı işyerinin Ek 17 nci madde kapsamındaki başvurusu sorulduğu, her ne kadar 27.03.2018 tarihli ve 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 70 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a eklenen Ek 17 nci maddenin 4 üncü fıkrası ile bu konuda kurumun işlem yapacağı ve mahkemelerce açılmış davaların konusuz kalmasına karar verileceği hükme bağlanmışsa da anılan hüküm Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden artık davanın konusuz kalmasına karar verilemeyeceği, ne var ki, kurumun 11.01.2023 tarihli müzekkere cevabı ile davacı işverenin 24.05.2018 tarih 113347110646 sayı talebi ile geriye dönük teşvik konulu elektronik ortamda verilmiş başvuru dilekçesi bulunduğu, ilgili başvuruya göre işverence sisteme girilen 2011-2016 dönemlere ait teşvik işlemleri tamamlandığı bildirildiği görülmüş, davacının prim teşvikinden 6111 sayılı Kanun ile değişik 4447 sayılı Kanun’un geçici 10 uncu maddesi gereğince yararlandırıldığı görülmekle dava tarihinden sonra yürürlüğe giren Ek m. 17 hükmüne göre davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davalı Kurum vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı temyiz dilekçesinde; kurumca yapılan işlemlerin yerinde olduğunu, aksine verilen kararın yerinde olmadığını belirterek, verilen kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4447 sayılı Kanun’un geçici 10 uncu maddesinde yer alan teşvik indiriminden faydalandırılmak için verilen belgelerin kurumca işleme alınması gerekip gerekmediğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 331 inci maddesi ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4447 sayılı Sosyal Sigortaları ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 10 uncu maddeleri hükümleridir.

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz edenin sıfatına göre ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

11.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.