Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/7687 E. 2023/7847 K. 12.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/7687
KARAR NO : 2023/7847
KARAR TARİHİ : 12.07.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1841 E., 2023/1028 K.
KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : … Anadolu 21. İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/98 E., 2021/255 K.

Taraflar arasındaki hizmet ve sigorta primine esas kazancın tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvrunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 13.09.2017-15.02.2018 tarihleri arasında davalı…’e ait …..isimli iş yerinde, aylık 3.00,00 TL ücret karşılığında kesintisiz olarak çalıştığının tespitini talep etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının müvekkiline ait iş yerinde çalıştığı iddiası kesinlikle doğru olmadığını, belirtilen tarih aralığında aktif ve eylemli bir çalışma yapmamıştır. İddia tamamen asılsız olup, davacının müvekkile ait iş yerinde eylemli olarak çalıştığını kanıtlar nitelikte dosyada mübrez herhangi bir delil olmadığını, Davacı ile müvekkilim adi bir ortaklık kurmak amacı ile bir araya geldiklerini, Tarafların, müvekkilin iş yerinde işlerin nasıl yürüyeceği, ortaklık payları ile ilgili bir çekincesi olmuş, bu çekinceyi gidermek için bir süre davacının müvekkile ait iş yerine gelip gitmesi, işin içine girerek izlemesi konusunda mutabakata vardıklarını, Bu deneme sonucu taraflar anlaşamamış, ortaklık kurulmadığını, Yani, söz konusu ortaklık başlamadan sona erdiğini, Davacının huzurdaki davası ise, başlamadan biten bu ortaklık denemesinin olumlu sonuçlanmaması nedeni ile bir yerde müvekkilini cezalandırma amaçlı davranış biçimi olduğunu, Davacının, 13.09.2017-15.02.2018 tarih aralığında müvekkile ait iş yerinde çalıştığı iddia edilmiş ise de, hangi konumda ne tür bir iş yaptığı hususuna dava dilekçesinde yer verilmediğini, İzah edilen nedenlere binaen, Davacının müvekkile ait iş yerinde bağlı olarak, eylemli ve gerçek biçimde çalışmaması sebebi ile haksız ve mesnetsiz açılan iş bu davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep ile savunmuştur.

2.Fer’i müdahil kurum vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının çalışmaları bakımından müvekkil kurum kayıtları esas olduğunu, davacının huzurdaki dava ile ileri sürdüğü iddiaları müvekkil kurum kayıtlarına eş değerde belgelerle kanıtlaması gerektiğinden davacının çalışma iddialarını salt tanık anlatımlarına dayalı olarak kanıtlamasına muvaffakatlarının olmadığını, hizmet akdiyle çalıştığı iddia edilen döneme ait belgelerin Kuruma verilip verilmediği yada çalışmaların Kurumca tespit edilip edilmediği araştırılması gerektiğini, asgari ücretten daha yüksek bir ücretle çalışıldığı iddiası karşısında HMK gereğince bu iddianın yazılı deliller ile ispatı gerektiğini, ücret konusunda dinletilen tanık beyanlarının, çalışıldığı iddia edilen işyerinin kapasite ve niteliği gözetilerek değerlendirilmesi gerekeceğini, ücret iddiasının tanık delili ile ispatlanmasına muvafakatimiz bulunmamadıklarını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince; davacı tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın, işlemden kaldırıldığı 18.02.2021 tarihinden itibaren üç aylık yasal süre içinde yenilenmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; davanın taraflarınca takip edilmekte iken Uyap kaydının 01.02.2021 tarihinde hiç bir gerekçe gösterilmeksizin silindiğini, 18.02.2021 tarihli duruşma tarihinin tarafına tebliğ edilmediğini, açılan davanın 18.02.2021 tarihinden itibaren 3 aylık süre içerisinde yenilenmediğinden bahisle 20.05.2021 tarihinde HMK 150 nci maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verildiğini haricen öğrendiklerini, mahkeme kalemi ile görüşüldüğünde 01.02.2021 tarihinde SGK vekilinin vekillikten çekilme dilekçesi verdiğini ancak sehven Davacı olarak kaydının silindiğini ifade edilerek buna ilişkin tutanak tutulup verildiğini, UYAP sisteminden silinmeleri nedeniyle ilgili celsenin duruşma listesinde yer almadığından celseye katılma ve Uyap üzerinden takip etme imkanlarının olmadığını, açılmamış sayılmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ” … 26.01.2021 tarihli duruşmada davacı vekilinin duruşmanın yarım saat bekletilmesi mazeretinin dinlenecek ve bekleyen tanıklar olması nedeniyle reddedildiği, ancak davacı vekilinin duruşma devam ederken duruşmaya sonradan katılıp tanık ifadelerine karşı beyanının alındığı, sonradan hazır bulunduğu duruşmada bir sonraki duruşma tarihi ve saatinin taraflara bildirildiği, davacı vekilinin de sonraki duruşma tarihi ve saatinden haberdar olduğu halde duruşmaya katılmadığı ve mazerette bildirmediğinden, takipsiz kalan davanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına ve sonrasında dava yenilenmediğinden açılmamış sayılmasına karar verildiği, davacı vekilinin, kendilerinin uyap kaydından silinmesi savunmasının duruşma tarihinden haberdar olduğu sonucunu değiştirmeyeceği…” gerekçesiyle istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; isinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davanın açılmamış sayılmasına dair verilen kararın yerinde olup olmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 150, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Üye …’ın muhalefetine karşı, Başkan vekili …, Üyeler …, … ve …’ün oyları ve oy çokluğuyla

12.07.2023 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

I. TEMEL UYUŞMAZLIK
1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık, hizmet tespiti olarak açılan davada, ilk derece mahkemesince verilen davadan davanın takip edilmemesi halinde aynı kanunun 150 nci maddesi uyarınca açılmamış sayılma kararı verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

2. İlk derece mahkemesince “davacı tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın, işlemden kaldırıldığı 18.02.2021 tarihinden itibaren üç aylık yasal süre içinde yenilenmediği gerekçesi ile …nun 150/5 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair verilen kararın temyizi üzerine çoğunluk görüşü ile kararın onanmasına karar verilmiştir.

II. KARŞI OY GEREKÇELERİ
3. Anayasasının 12 nci maddesine göre; “Herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir” 60 ıncı maddede ise, “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir” hükmüne yer verilmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirilecek olursa, sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve feragat edilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

4. Diğer taraftan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 92 nci maddesinde de bu ilke aynen benimsenerek, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olduğu, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu nedenle, sigortalılık hakkından feragat edilemez. Sigortalılık hakkı zorunlu olduğundan bu hak üzerinde kişi tasarrufta bulunamaz.

5. Kamu düzenini ilgilendiren sigortalılık hakkını içeren tespit davalarında hâkimin feragat nedeniyle davayı reddetmeyip delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Zira hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır.

6. Anayasanın 60/2 maddesi uyarınca da “Devlet, sosyal güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri almak ve teşkilatı kurmak zorundadır”. O halde devlet sigortalıların sosyal güvenlik haklarını korumak için önlemler almak zorundadır.

7. Sosyal güvenliğin finansmanı genel olarak dünyada işçi, işveren ve devletten tahsil edilen prim veya katkı payları ile sağlanmaktadır. Sosyal güvenlikte prim, işçi ve işverenden tahsil edilen ve genelde hak edilen ücretin belli bir oranı üzerinde alınan bir finansman kaynağıdır. Sosyal sigorta primi, kanunun kendilerine karşı güvence sağladığı sosyal risklerden birinin gerçekleşmesi halinde yapılacak sigorta yardımları ile kurum giderlerinin karşılığı olarak kanuna göre belirlenen oranlar üzerinden sigortalının kazancından bir meblağ üzerinden alınan parayı ifade eder. 5510 sayılı Kanunun 79 uncu maddesi uyarınca prim gelirleri iki alanda kullanılmalıdır. Bu düzenleme emredici bir kuraldır. Buna göre prim gelirleri;

a) Sigorta kollarının gerektirdiği yardım ve ödemeler ile

b) Kurumun yönetim giderlerinde kullanılmalıdır(Güzel/Okur/Caniklioğlu. Sosyal Güvenlik Hukuku. Yenilenmiş 17. Bası. s: 226). Bu nedenle prim alacağı kamu alacağıdır.

Sigortalı hizmet tespiti davasının açılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu bir çalışma ilişkisinden haberdar olacak, gerektiğinde müfettiş incelemesi yaparak resen prim tahakkuk ettirip, tahsil edecektir. Görüldüğü gibi hizmet tespiti davaları kurumun hak alanını da doğrudan ilgilendirmektedir.

8. Her ne kadar gerek 6552 ve gerekse 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda “Hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, dava Kuruma resen ihbar edilir. İhbar üzerine davaya davalı yanında ferî müdahil olarak katılan Kurum, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabilir. Kurum, yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür(Madde 4/2)” hükmüne yer vermiş ise de aslında olması gereken hak alanını da ilgilendirip sigortalının sosyal güvenlik hakkını korumak olduğundan ve resen de 5510 sayılı kanun kapsamında hizmet tespiti yapabileceğinden, burada asli müdahil sıfatı ile sigortalı yanında yer alması gerekir. Zira sonuçta hizmet tespiti ile birlikte alınacak prim alacağı kurum alacağı olacaktır.

III. SONUÇ:
9. Sonuç olarak hizmet tespiti davasında, vazgeçilmez sosyal güvenlik hakkı nedeni ile 6100 sayılı HMK.’un 307 nci maddesi uyarınca davadan feragat olanaklı olmadığı gibi açılan davayı geri alma (HMK. 123) veya davanın takip edilmeyerek açılmamış sayılma (…150) olanağı da bulunmamaktadır. Zira hizmet tespit davası açıldıktan sonra bu dava üzerinde tasarruf edilemez. Kamu düzeni ve resen araştırma davası kapsamında olan bu tür dava artık sonuçlandırılması gereken bir davadır. Burada feri müdahil kurumun takip etmesi zorunluluk olduğu gibi delileri resen toplamak zorunda olan hakim de davayı sonuçlandırmalıdır. Aksi takdirde sosyal güvenlik hakkı üzerinde tasarruf yetkisi olmayan sigortalıya, davayı geri alma veya takipsiz bırakarak açılmamış sayılma yolu ile tasarruf da bulunma olanağı verilmiş olunacaktır ki bu sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldıracaktır. Feragat olanağı olmayan bir dava geri bırakılamayacağı gibi açıldığı anda da sigortalı gelsin veya gelmesin sonuçlandırılmalıdır. Kararın bu gerekçe ile bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan, onama görüşüne katılınmamıştır.