Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/6868 E. 2023/7865 K. 12.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/6868
KARAR NO : 2023/7865
KARAR TARİHİ : 12.07.2023

MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/569 E., 2022/2446 K.
HÜKÜM/KARAR : Esastan Reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gevaş Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2017/386 E., 2019/38 K.

Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili ve fer’i müdahil kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı fer’i müdahil kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 01.08.1984 tarihinden 15.09.1984 tarihine kadar 45 gün, 15.07.1985 tarihinden 20.09.1985 tarihine kadar 75 gün, 15.07.1986 tarihinden 30.09.1986 tarihine kadar 75 gün çalıştığını, 01.08.1987 tarihinden itibaren sigorta başlangıcı olan Nisan 1989 tarihine kadar kesintisiz çalışmasına karşın çalışmalarının SGK’na bildirilmediğini belirterek bu tarihler arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde: Hizmet tespiti davaları için 5 yıllık hak düşürücü sürenin öngörüldüğünü, aynı hükmün halen yürürlükte olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 86 ncı maddesinde de tekrar edildiğini, davacının dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süreyi aşan çalışma iddiasının hak düşürücü süre nedeniyle reddinin gerektiğini, hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenine ilişkin davalar olduğunu, kamu düzenine ilişkin olan davalarda çalışma olgusunun hiçbir kuşkuya ve duraksamaya yer bırakılmayacak şekilde ortaya konması gerektiğini,

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulü ile, “davacının davalı belediyede “su işçisi ” olarak işe başladığını gösteren sigortalı işe giriş bildirgesi, 1989 yılına ait davacı tarafından imzalanmış 5 adet onaylı aylık maaş bordroları, bordro tanıklarının beyanları ile iddia edilen dönemlerde davalı belediyede amir, şef, muhasebeci olarak çalışan tanıkların beyanları ve detaylı hizmet döküm cetvelindeki veriler ve beyanlar ile bilirkişi raporunun uyuştuğu bu nedenle bilirkişi raporunun usul yasaya uygun olduğu kabul edilerek” gerekçesi ile açılan davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davacı …’ın 01.08.1987-31.03.1989 tarihleri arasında toplam 600 gün davalı belediyeye ait işyerinde hizmet akdine tabi olarak yürürlükteki günlük brüt asgari ücret üzerinden fiili olarak çalıştığının tespitine, davacının 01.08.1984-15.09.1984 ile 15.07.1985-20.09.1985 ve 15.07.1986-30.09.1986 tarihleri arasında geçtiğini beyan ettiği çalışmaların tespiti talebinin hak düşürücü süre nedeniyle reddine, karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer’i müdahil Kurum vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin kamu kurumu olduğunu, çalışmanın yazılı belgelerle ispat edilmesi gerektiğini, hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

2.Fer’i Müdahil Kurum vekili istinaf dilekçesinde:hak düşürücü sürenin geçtiğini, eksik araştırma ile karar verildiğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 01/08/1970 doğumlu olduğu, 29.05.1981 tarihinde ilkokuldan, 09.09.1987 tarihinde liseden mezun olduğu, 01.08.1988 tarihinde 18 yaşını ikmal edeceği, 25.04.1989 tarihinde kurum kayıtlarına intikal eden 14/04/1989 tarihli işe giriş bildirgesinde, davacının 15.4.1989 tarihinde su işçisi olarak çalışmaya başladığının belirtildiği ve 254 gün kesintisiz çalışma bildirildiği, ancak 1989 yılı 1.döneme ilişkin dönem bordrosunda davacının işe başlama tarihinin 1.4.1989 olarak kayıtlı olduğu, 1989 yılı Mart, Nisan, Mayıs, Temmuz, Ağustos aylarına ait toplu bordrolarda isminin bulunduğu, 1989 yılı Aralık ayına ait puantaj cetvelinde 2 ila 17 aralık tarihlerinde (17 dahil) çalıştığının kayıtlı olduğu, isminin bulunduğu bazı bordrolarda, bordro tarihlerinin ve hangi döneme ait olduklarına ilişkin kaydın bulunmadığı, Davalı tarafından 1984 ve 1990 yıllarında verilen dönem bordrolarının istenmesine rağmen gönderilmediği, 1985, 1986, 1987 ve 1988 tarihlerine ilişkin dönem bordrolarında davacının isminin bulunmadığı, 1989 yılına ait dönem bordrolarında isminin bulunduğu, 02.02.1990 tarihinde kurum kayıtlarına intikal eden 26/01/1990 tarihli işe giriş bildirgesinde, davacının 15.1.1990 tarihinde su işçisi olarak çalışmaya başladığının belirtildiği, 103 gün çalışma bildirildiği, Davacı tanıklarının -uyuşmazlık konusu dönem itibariyle- davacının 1984 tarihinden itibaren yaz aylarında (okulların tatil döneminde) çalıştığını beyan ettikleri, Dinlenen davacı tanıklarından … dışındakilerinin SGK tarafından gönderilen dönem bordrolarında isimlerinin bulunmadığı ancak belediye tarafından gönderilen tarihsiz bazı bordrolarda isimlerinin bulunduğu, (örneğin tanıklardan … un 1989 yılı Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos tarihli bordrolarda gerçekleştirme memuru olarak imzasının bulunduğu, ancak SGK tarafından gönderilen 1989 tarihli dönem bordrolarında dahi isminin bulunmadığı), SGK tarafından gönderilen dönem bordolarına göre tanıklardan … ın ise sadece 1989 yılında çalışmasının bildirildiği, bildirilen çalışmasının başlangıç tarihinin ise uyuşmazlık konusu dönemden sonraki tarih olduğu, davacının hüküm altına alınan çalışmalarının tanıklar tarafından doğrulandığı, davacının liseden mezun olduğu 1987 yazından itibaren Belediyede 1990 yılında çıkışı verilene kadar kesintisiz çalıştığının doğrulandığı, davacının kesintisiz çalışmasının sona erdiği tarih ve işe giriş bildirgesinin bulunması dikkate alındığında hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği, Gevaş Belediyesince ihtilaflı dönemde arşivlerinin bulunmadığı gerekçesiyle istenen tüm belgelerin, ücret ödeme belgelerinin gönderilmediği, 01/08/1987 tarihinden başlayıp Belediyeden işe girişinin verildiği 01.04.1989 tarihine kadarki kuruma bildirilmeyen kesintisiz çalışma olgusunun şüpheden uzak şekilde ispatlandığı,” gerekçeleri ile istinaf istemlerinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde fer’i müdahil Kurum vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Fer’i müdahil Kurum vekili, istinaf gerekçeleri ile kararı temyiz etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,

2.Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun’un 79 uncu maddesinin onuncu fıkrasına göre “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.”

3. Değerlendirme
1.Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanun’un kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanun’un 5’inci maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir.

2.Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.

3.Somut olayda, davacının, davalı işveren yanında 11.04.1989 tarihli işe giriş bildirgesinin bulunduğu, dönem bordrolarında ise isminin bulunmadığı, davanın ise14.04.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

4.Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de yapılan araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir.

5. Mahkemece yapılacak iş; davacının hizmet tespitini talep ettiği dönem yönünden, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 01.08.1987-31.03.1989 tarihler arasının, dava tarihi itibariyle hak düşürücü süreye uğradığı gözetilerek tüm deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Üyeler … ve …’ın muhalefetine karşı, Başkan Vekili … ve Üyeler …, …’ün oyları ve oy çokluğuyla

12.07.2023 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY

Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmaların tespitine ilişkin dava şartları, 506 sayılı Kanun’un 79/10 uncu maddesinde belirtilmiştir. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte belirtilen belgelerin işveren tarafından kuruma verilmemiş olması ya da çalışmaların Kurum tarafından saptanmaması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması şeklinde ifade edilmiştir. Sayın çoğunluk ile aramızdaki ihtilaf davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı noktasından kaynaklanmaktadır.

Bildirimsiz kalan sigortalı çalışmaların tespiti davalarının, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde açılabileceği öngörülmüştür. Bu sürenin hak düşürücü bir süre olduğu Yargıtay’ın yerleşmiş, oturmuş görüşlerindendir.

506 sayılı Kanun’un 79/1 inci maddesinde açıkça, işveren tarafından sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiğinin yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nde, işveren tarafından Kuruma verilmesi gereken belgeler;   işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vs. olarak belirtilmiştir. Bu belgelerden herhangi birinin Kuruma verilmesi veya Kurum tarafından fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.

Kesintili çalışma halinde de, yukarıda açıklanan hususlar her bir çalışma dönemi açısından geçerli olacaktır.

Yönetmelikte belirtilen işe giriş bildirgesinin, sigortalı işe alınır alınmaz düzenlenerek Kuruma verilmesi gerekirken, somut uyuşmazlıkta olduğu gibi, çalışmaya başlandıktan bir süre sonra  verildiği sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle işe giriş bildirgesinden önceki çalışmalar, işe giriş bildirgesi sonrasında da kesintisiz olarak devam etmiş ise; başka bir anlatımla blok bir çalışma dönemi varsa bu dönem içerisinde işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmesi halinde hak düşürücü süreden söz edilmeyecektir. Zira işe giriş bildirgesi verilmekle sigortalının çalışmasından Kurum haberdar olduğundan, artık gerekli denetimleri yapmak sigortalının sigortalı    hizmetlerinin eksiksiz bildirilmesini sağlamak Kurum sorumluluğundadır. Denetim görevini yapmayan Kurum’un kendi kusurundan yaralaması düşünülemez.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.02.2003 gün ve 2003/21-44- 98, 23.4.2004/21-369- 371    27.2.2008 gün ve 2008/21-163-207, 14.11.2012 gün ve 2012/21-735-795 ve 2017/21-2177-2019/ 836 Esas ve Karar sayılı ilamlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

Somut olayda da, davacının çalışmalarının talep edilen dönemde blok halinde geçtiği bir    1.4.1989 işe giriş bildirgesi ile bir kısım hizmetlerinin bu    tarihten itibaren kuruma bildirildiği 1.8.1987    tarihinden itibaren çalışmalarına    ara vermediği çalışmaların blok olarak geçtiği anlaşıldığından    hak düşürücü sürenin geçmediği açıktır. Mahkemece de bu şekilde kabul edilmesi isabetlidir. Kararın onanması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan, Sayın çoğunluğun kararına bu nedenle katılmıyoruz.