Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/6427 E. 2023/6801 K. 13.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/6427
KARAR NO : 2023/6801
KARAR TARİHİ : 13.06.2023

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/10 E., 2023/31 K.
HÜKÜM/KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen 5434 sayılı Kanun kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, emeklilik başvurusu yapılabilecek tarihin 11.02.2019 tarihi olarak tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair, karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, davacı vekili ile davalı … vekilleri tarafından vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin 4/a ve 4/c statüsündeki sürelerinin birleştirilmesi, yıpranmaya tabi fiili hizmet süresinin tespiti, bu sürenin hizmet süresine eklenmesi ile denk gelen sürenin sigortalılık başlangıç tarihinden ve yaş haddinden geriye çekilmesi ve emeklilik tarihinin tespiti için Bağcılar Sosyal Güvenlik Merkezi’ne dilekçe ile başvurduğunu, kurumun 11.05.2018 tarih ve… sayılı yazısı ile müvekkilinin 52 yaşını doldurduğunda emekli olabileceğinin bildirildiğini, yapılan hesaplama ve cevabın hatalı olduğu gibi yasalara da aykırı olduğunu, müvekkilinin fiili hizmet zammı süresinin 1545 gün yani 4 yıl 3 ay 15 gün olduğunu, bu sürenin tamamının sigorta başlangıç tarihinden geri çekilmesi gerektiğini, müvekkilinin 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’un 32. maddesindeki düzenlemeye göre fiili hizmet süresine zam yapılanlardan olduğunu, 10.10.2013 tarihinden 4 yıl 3 ay 15 gün düşüldüğü zaman emekli tarihinin 07.02.2019 olduğunu belirterek, müvekkilinin hak etmiş olduğu 1545 gün yani 4 yıl 3 ay 15 gün fiili hizmet zammı süresinin tamamının sigorta başlangıç tarihinden geri çekilmesine, geçi çekilmesi neticesinde bulunacak emeklilik yaş haddinden de düşülerek emeklilik tarihinin (emeklilik başvurusunun yapılacağı tarihin) 11.02.2019 olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava konusu talebi ile ilgili müvekkili Kuruma yazılı başvuruda bulunmadan dava açtığını, davanın bu yönden reddinin gerektiğini, 6552 sayılı Kanun düzenlemesi gereği SGK’ya açılacak hizmet tespiti dışındaki davalar için Kuruma başvuru yapılmadan dava açılmasının yasaklandığını, davacının fiili hizmet zammından yararlanabilmesi için yaptığı işin niteliğinin hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek bir biçimde belirlenmesi gerektiğini, davacının bu yönde somut bir beyanı ve delilleri bulunmadığını, diğer yandan davacının fiili hizmet zammından faydalanabilecek nitelikte bir işte çalışmış olduğu kabul edilse dahi şu aşamada dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davacının emekli olacağı tarihe kadar mevcut şartlarda ve mevzuatta değişiklik yapılıp yapılmayacağının (örneğin mevzuat değişikliği ile davacının belki de mahkemece yapılacak tespitten daha erken bir tarihte veya daha geç bir tarihte emekliliğe hak kazanması ihtimali) belirsiz olduğunu, hal böyleyken herhangi bir emeklilik veya tahsis talebi bulunmayan davacının ilerideki emeklilik tarihinin tespitini talep etmesinde hukuki yararı bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi, 02.04.2019 tarihli ve 2018/184 Esas, 2019/69 Karar sayılı kararı ile “…Bu hükümler çerçevesinde söz konusu fiili hizmet zammı hizmet süresini, emekli ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını arttırmakta ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağlamaktadır. Bu nitelikleri dikkate alındığında 5434 sayılı Kanun’daki hizmet zammının 506 sayılı Kanun’daki itibarı hizmetin karşılığı olduğu buna bağlı olarak da 5434 sayılı Kanun’daki hizmet zammının 506 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetlerle birleştirilmeleri yolunda sigortalılık süresine eklenmesi ve bunun yaş haddinden indirilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Davacının Bağcılar Sosyal Güvenlik Merkezi’nden celp edilen şahsi sicil dosyası içeriğinden fiili hizmet zammının 4 yıl 3 ay 15 gün olduğu, sigortalılık başlangıcının ise 15.09.1991 olarak bildirildiği görülmektedir. Tüm bu belirlemeler doğrultusunda bir değerlendirme yapıldığı takdirde;

Davacı 22.05.1973 doğumlu olup 4 yıl 3 ay 15 gün fiili hizmet zammı yaşı geriye götürdüğünde doğum tarihinin 07.02.1969 olarak kabulü ve buna göre yaşlılık aylığına hak kazanma koşulunun değerlendirilmesi gerekecektir.

Yine aynı görüşe itibar edildiği takdirde hizmet başlangıcı 15.09.1991 olan davacının 4 yıl 3 ay 15 gün fiili hizmet zammı bu tarihi geriye çektiğinde hizmet başlangıcı 30.05.1987 olacaktır.

Yaşlılık aylığı koşulları bakımından ise 25 yıl 50 yaş ve 5375 gün prim ödeme koşullarının gerçekleşmesi gerekecektir. Bu takdirde ise yukarıdaki görüş ve kanaat Muhterem Mahkemece benimsendiği takdirde davacının 30.05.1987 tarihi başlangıç olarak kabul edildiğinde 25 yıllık sigortalılık süresi 30.05.2012 tarihinde dolmuş olacağından bu koşul yerine gelmiş olacaktır.

Yaş koşulu bakımından ise 07.02.1969 tarihi dikkate alınarak hesaplama yapıldığında 50 yaşını 07.02.2019 tarihinde dolduracak ve takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığına hak kazanacaktır.

Prim ödeme gün sayısı bakımından ise 5375 günün çok üstünde prim ödemesi söz konusu olduğundan T.C. Emekli Sandığından sonraki 4/a SSK sigortalılığı da mevcut duruma göre 1260 günden fazla olması sebebiyle yaşlılık aylığına hak kazanma durumu doğacak olup, davacı talebine bağlı kalınarak davanın kabulüne, davacının fiili hizmet zammı süresi olan 4 yıl 3 ay 15 günlük fiili hizmet süresinin hem sigortalılık başlangıcı hem de yaş koşulunu geriye götürecek şekilde uygulanmasına ve emeklilik tarihinin 11.02.2019 tarihi olarak tespitine dair karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin 02.04.2019 tarihli ve 2018/184 Esas, 2019/69 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
İstinaf başvurusunda bulunan davalı vekili, mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu, davacı hakkında fiili hizmet zammı süresinin istenildiği şekilde uygulanabilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle, verilen kararın kaldırılması ile davanın reddine dair karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin, 25.02.2021 tarihli ve 2019/1190 Esas, 2021/211 Karar sayılı kararı ile, “… 5434 sayılı Kanun’un 35 ve devamı maddelerinde düzenlenen “itibari hizmet” 506 sayılı Kanun sistematiğindeki “itibari hizmet”ten faklıdır. Zira 506 sayılı Kanun’daki itibari hizmet süresi, hem sigortalılık süresini uzatmakta hem de yaşlılık aylığı oranını yükseltmektedir. 5434 sayılı Kanun’daki itibari hizmet süresi ise, yalnızca emekli aylığı oranını yükseltmektedir. Ayrıca, 5434 sayılı Kanun’un 33, 34 ve 205 maddelerinde “fiili hizmet zammı” kavramına yer verilmiştir. Söz konusu fiili hizmet zammı, hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını arttırmakta ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağlanmaktadır. Bu nitelikleri dikkate alındığında 5434 sayılı Kanun’daki fiili hizmet zammının 506 sayılı Kanun’daki itibari hizmetin karşılığı olduğu, buna bağlı olarak da 5434 sayılı Kanun’daki fiili hizmet sammının 506 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetlerle birleştirilmeleri durumunda sigortalılık süresine eklenmesi ve yaş haddinden de indirilmesi gerekmektedir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacının 15.09.1991-14.09.1995 ile 15.09.1995-14.11.2012 tarihleri arasında 4\c sigortalısı olduğu, 4 yıl 3 ay 15 gün fiili hizmet zammının bulunduğu, 04.12.2012-31.03.2018 tarihleri arasında 4\a sigortalısı olduğu, davacının 20.04.2018 tarihli tahsis talebinin 52 yaş şartını yerine getirmediğinden reddedildiği, davacının fiili hizmet zammı, başlangıç tarihinden geriye çekildiğinde sigortalılık başlangıç tarihinin 30.05.1987 tarihi olduğu, tahsis şartlarının 25 yıl sigortalılık süresi, 50 yaş ve 5375 prim günü olarak belirlendiği, davacının fiili hizmet zammı süresi yaştan indirildiğinde davacının doğum tarihinin 07.02.1969 olarak kabulü ile 11.02.2019 tarihinde 50 yaşını dolduracağı anlaşıldığından, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varılarak (görev ve hak düşürücü süre itirazlarının Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına uygun olmadığı ve davacının tahsisi talebini 52 yaşını doldurmadığından bahisle reddeden davalı Kurumun davanın açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek) davalı Kurumun istinaf isteminin reddine, dair karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin 25.02.2021 tarihli ve 2019/1190 Esas, 2021/211 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekilince temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin, 30.12.2021 tarihli ve 2021/4561 Esas, 2021/17115 Karar sayılı kararında “….Eldeki davada, davacının dava tarihinden sonraki bir tarihte tahsis başvurusu yapılabileceğinin tespitini istediği anlaşılmakta ve mahkemece bu yönden de kabule dair karar verildiği anlaşılmakta ise de, davacının aylık bağlanması için yazılı başvuru şartının henüz gerçekleşmemiş olduğu, bu tarih geldiğinde dahi tahsis isteminde bulunup bulunmayacağının bilinemeyeceği dikkate alındığında, ileriye etkili olarak hüküm tesisinin, hukukumuzda mümkün olmadığı, bu durumun usul ekonomisi ilkeleri ile de bağdaşmadığı, hususlarının dikkate alınmaması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Uyuşmazlık, 5434 sayılı Kanun’un 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereğince uygulanması gereken 506 sayılı Kanun kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.

Mahkemece, 2829 sayılı Kanun kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Kanun’un 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı Kanun’un Ek 39 uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı Kanun’da yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı Kanun’un 11. kısmında 35 vd. maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Kanun’un 32 nci vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı Kanun’daki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 sayılı Kanun kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Kanun kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Kanun’un 60 ıncı ve geçici 81 inci maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.” denilerek karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Uyulmasına karar verilen bozma ilamında da sözü edildiği üzere, 2829 sayılı Kanun kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Kanun kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan davacının 5434 sayılı Kanun’un 32. ve devamı maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı Kanun’un Ek 39 uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı Kanun’da yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı Kanun’un 11. kısmında 35 ve devamı maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Kanun’un 32 nci ve devamı maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı Kanun’daki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu, bu sürenin 506 sayılı Kanun kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla 5434 sayılı Kanun kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Kanun’un 60 ıncı ve geçici 81 inci maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihinden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği dikkate alındığında, davacının 11.02.2019 tarihinin emeklilik başvurusunun yapılacağı tarih olarak tespiti talebinin hukuki yarar yokluğu nedeni ile reddine, davacının 4 yıl 3 ay 15 gün fiili hizmet süresinin yaş haddinden indirilmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin talebinin reddine,..” dair karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı ile davalı … vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyizinde, kendisi hakkında fiili hizmet süresi, zammına ilişkin talebi bakımından dilekçesinde belirttiği şekilde uygulama yapılabilmesinin ve aksi yöndeki Kurum kabulü nedeniyle dava açma hakkının var olduğunun kabulü gerektiğini, buna aykırı olarak reddolan kısım yönünden verilen mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olup, bozulması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

Davalı Kurum temyiz dilekçesinde; davacı hakkında Kurumca yapılan işlemlerde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, esasen Kurum işlemlerinin yerinde olduğunu belirterek, kararın bozulmasını, istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Uyuşmazlık, 5434 sayılı Kanun’un 32 nci vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereğince uygulanması gereken 506 sayılı Kanun kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Sosyal Sigortaları ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 1 inci maddesi ile 2829 sayılı Kanun’un 8 inci maddeleri hükümleridir.

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla ve davacının isteminin sadece tespit hükmüne yönelik olması ile bu davada tahsis ve alacak istemlerinin bulunmamasına göre, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı ile davalı … vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.