Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/5308 E. 2023/4871 K. 04.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/5308
KARAR NO : 2023/4871
KARAR TARİHİ : 04.05.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/733 E., 2022/1709 K.
HÜKÜM/KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Eskişehir 2. İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/1260 E., 2021/24 K.

Taraflar arasındaki ödeme emrinin iptaline ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili, davalı idarenin müvekkilinin yöneticisi olduğu dava dışı Tarkon Tarım Makine ve Konstrüksiyon Ürünleri Pazarlama San. A.Ş.’nin prim borcu, işsizlik sigorta prim borcu, damga vergisi borcu olduğundan bahisle haksız ve yersiz olarak müvekkili hakkında 2019/47974-47975-47976 takip nolu ödeme emirleri düzenleyerek icra takibinde bulunduğunu, müvekkilinin yöneticisi olduğu şirketin TMSF kontrolünde olan bir şirket olup TMSF tarafından verilen ticari ve iktisadi bütünlük kararı bulunduğunu, dava dışı Entil Ticari ve İktisadi Bütünlüğünün diğer tarafları olan şirketlerin haksız hacizlere maruz kaldığını, bu hacizler nedeniyle işlemelere ait hammaddenin haczedilerek muhafaza altına alındığı ve üretime ket vurulduğunu, ülkedeki ekonomik küçülme nedeni ile birçok şirket gibi müvekkilinin yetkilisi bulunduğu şirketin de ekonomik sıkıntıya düştüğünü, ekonomik sıkıntının müvekkiline atfedilemeyeceği ve müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, takibe konu prim borçlarının 2019/8 ayına ait olup bu tarih öncesinde ödenmemiş herhangi bir şirket borcu bulunmadığını, müvekkilinin kusurunun bulunmaması nedeniyle öncelikle Bankacılık Kanununun 134 üncü maddesi, Borçlar Kanununun 164/1 maddesi gereğince itirazen müvekkili aleyhine uyanacak haciz, muhafaza, satış ve una bağlı işlemlerin tedbiren teminatsız olarak durdurulmasına, varsa konulmuş olan her türlü mal varlığı, banka hesapları ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerinde tüm hacizlerin kaldırılarak SGK tarafından düzenlenen 201947974-47975-47976 takip sayılı ödeme emirlerinin ve dayanak icra takiplerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili, açılan davanın haksız ve yersiz olup reddi gerektiğini, davacının teminatsız tedbir talebinin yerinde olmadığın, davanın süresinde açılmadığını, davacının yetkilisi olduğu şirketin prim, işsizlik ve damga borçlarının ödenmediği tespit edildiğinden söz konusu borçların tahsili yönünden 21.11.2019 tarih 18113202-18113819 sayılı ödeme emri ile takip başlatıldığını, 03.12.2019 tarihinde ödeme emirlerinin tebellüğ edildiğini, dava dilekçesinde şirketin TMSF’ye devredildiği belirtilmiş ise de şirketin TMSF tarafından iade edildiğini, dava dilekçesindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını, açıklanan nedenlerle haksız davanın reddi ile davacının alacağının % 10’u oranında zamla ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosyada mevcut TMSF 2. Tahsilat Daire Başkanlığının 18.04.2019 tarih ve 2019/239 sayılı iktisadi bütünlük kararında 5411 Sayılı Bakanlık Kanununun 134 üncü maddesinin 7071 sayılı Kanun ile yasalaşan Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 33 üncü madde ile değişik 5 inci fıkrası gereğince fon alacaklarının tahsilini teminen 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Hükümleri uyarınca fon kurulunun 18.04.2019 tarih ve 2019/239 sayılı kararı ile dava dışı Entil Endüstri Yatırımları ve Tic. A.Ş., Hapalki Sanayi Ürünleri. Üretim.Pazarlama ve Tic. A.Ş. İle Tarkon Tarım Makine ve Konstrüksiyon Ürünleri Pazarlama San. ve Tic. A.Ş.’nin iktisadi değeri olmayan da dahil olmak üzere tüm mal, hak ve varlıkların bir araya getirilerek “Entil Döküm Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulmasına karar verildiği;

5411 sayılı Kanun’un 134 üncü maddesinin 7071 sayılı Kanun ile yasalaşan Olağanüstü Hal kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması hakkında 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamen’nin 33 üncü maddesi ile değişik 5 inci fıkrasında: “Fon alacaklarının tahsilini teminen, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca haczedilen aktif değerler ile lisans, ruhsat ve imtiyaz sözleşmelerinden doğan haklar ve bu varlıkların feri veya mütemmim cüzü niteliğindeki sözleşmelerden doğan, ancak başlı başına iktisadî değeri olmayanlar da dahil olmak üzere diğer tüm hak ve varlıkları bir araya getirerek, ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturarak alıcısına geçişini sağlayacak şekilde satışına, hacizli malların birden fazla borçluya ait olması ve/veya birden fazla alacaklının haczi olması hâlinde de satışı yaptırmaya,(…) Fon Kurulu yetkilidir. Fon Kurulu, satış kararıyla birlikte, bu satışı gerçekleştirmek üzere en az üç kişiden oluşan bir satış komisyonu oluşturur ve başkanını belirler. (…) Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturulmasına karar verilmesinden itibaren iki yıl içerisinde ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan varlıklarla ilgili işletmelere ait menkul, gayrimenkul ve her türlü hak ve alacaklar ile üçüncü kişiler nezdindekiler de dahil nakit varlıklarının imtiyazlı alacaklılar dâhil üçüncü kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez, mahcuzların malîklerinin iflasına karar verilemez, ilgili takyidatlar hakkında zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez.(..) hükmünün mevcut olduğu,

Dosyada Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun 06.03.2020 tarihli yazısından davalı şirketin “Entil Döküm Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulmasına karar verildiği ve kararın halen meri olduğu;

5510 sayılı Kanunun 88/20’nci maddesi ile, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” düzenlenmesi getirilmiştir. Düzenlemeye göre, prim alacağının tahakkuk ettiği ve ödenmesi gereken dönemde, işveren ile birlikte sorumluluk koşullarının oluşması için, işveren kamu kurum ve kuruluşu ise, kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliğe haiz diğer işyerlerinde ise şirketlerin yönetim kurul üyeleri de dâhil üst düzey yönetici ya da yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili bulunması gerekir. Kanun’un 88/20 nci maddesinde kurumun sigorta primleri ve diğer alacaklarının haklı bir sebep olmadan belirtilen sürelerde ödenmemesi durumunda şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzey yöneticilerin sorumlu tutulacağı düzenlenmiş olmakla somut olay açısından bakıldığında dosyada Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun 06.03.2020 tarihli yazısından davalı şirketin “Entil Döküm Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulmasına karar verildiği ve kararın halen meri olduğu, sigorta prim ve diğer alacaklarının haklı bir sebep olmaksızın ödenmemesi koşulunun şirket açısından oluşmadığı kurumun bu durumda davacı asile şirket yetkilisi olarak başvuramayacağı anlaşılmakla açılan davanın kabulüne, davacının mal varlığına konulan haciz bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının kaldırılması gerektiği, Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, haksız davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ve resen tespit edilecek gerekçelerle kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosyadaki bilgi ve belgelerden, davalı Kurum tarafından davacıya, dava dışı Tarkon Tarım…… A.Ş’nin Kuruma olan borçlarından dolayı ödeme emirleri gönderildiği, söz konusu ödeme emirlerinin 03.12.2019 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, iş bu davanın 18.12.2019 tarihinde açıldığı, ödeme emrilerine konu borçların 2019/8. ay prim, damga vergi ve işsizlik sigortası prim borçlarından oluştuğu, söz konusu şirketin TMSF bünyesinde olduğu, somut olayda, dava dışı şirketin borç dönemi itibariyle TMSF bünyesinde olup, borçlardan sorumluluğu bulunmadığı, ödeme emirlerinin iptaline yönelik mahkeme kararının yerinde olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı kurum, istinaf dilekçesindeki gerekçeleri öne sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanun’un 35 inci mükerrer 35 inci mülga 506 sayılı Kanun’un 80 inci ve bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde düzenlenmiştir.

506 sayılı Kanun’un 80/12 nci maddesi, “sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanun’un 88/20 nci maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüştür.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 80/11 inci maddesinde, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri Kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar” hükmü öngörülmüştür. Anılan madde hükmüne göre, tüzel kişiliği haiz özel kuruluşta görev yapan kişinin primlerin ödenmesinden işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olabilmesi için, primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili, üst düzey yöneticisi olması zorunludur.

Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ile öğretide kabul edildiği üzere “üst düzey yönetici” kavramından anlaşılan şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkisine sahip özel şekilde kendisine yetki verilen kişidir. Türk Ticaret Kanunu’nun 317 nci maddesine göre anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir. Anonim şirkette primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi unvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir. Bunun dışında kalan ve şirketin idare veya mali işlerinde doğrudan söz sahibi veya yetkili olmayan kişilerin işveren ile birlikte müşterek sorumluluğu düşünülemez.

5510 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi ile ilgili 108/1-c maddesinde, Kanun’un 88 inci maddesinin 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiş olup, bu tarihten sonra tahakkuk eden prim borçları hakkında 5510 sayılı Kanun’un 88/20 inci maddesi ile, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” şeklinde düzenlenme getirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile tüzel kişiliği haiz özel kuruluşta görev yapan yönetim kurulu üyelerinin primlerin ödenmesinden işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açıkça belirtilmiştir.

Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, 01.07.2008 tarihinden önce tahakkuk eden prim borçları bakımından, işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için, işveren kamu kurum ve kuruluşu ise, kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliğe haiz diğer yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili bulunulması gerekir. Ancak, sonradan yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 88 inci maddesi burada bir ayrıma giderek özellikle şirket yönetim kurulu üyelerinin, temsil ve ilzam yetkisi aranmaksızın (haklı sebepleri olmazsa) müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklarını ayrıca ve açıkça belirtmiştir.

Ayrıca belirtilmelidir ki, davanın yasal dayanaklarından olan, 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35 inci maddesinde ise, asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde, yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiş ise de; sorumluluk bakımından, 6183 sayılı Kanun’un, 506 ve 5510 sayılı Kanunlara göre genel Kanun niteliği dikkate alınmalı ve özel kanun niteliğinde olan 506 sayılı Kanun’un 80 inci maddesi ve 5510 sayılı Kanun’un 88 inci maddedeki şartlar bakımından davacı hakkında öncelikle değerlendirme yapılması gerektiği açıktır.

Diğer taraftan; 5411 sayılı Kanun’un 134 üncü maddesinin 7071 sayılı Kanun ile yasalaşan Olağanüstü Hal kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması hakkında 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamen’nin 33 üncü maddesi ile değişik 5.inci fıkrasında: “Fon alacaklarının tahsilini teminen, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca haczedilen aktif değerler ile lisans, ruhsat ve imtiyaz sözleşmelerinden doğan haklar ve bu varlıkların feri veya mütemmim cüzü niteliğindeki sözleşmelerden doğan, ancak başlı başına iktisadî değeri olmayanlar da dahil olmak üzere diğer tüm hak ve varlıkları bir araya getirerek, ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturarak alıcısına geçişini sağlayacak şekilde satışına, hacizli malların birden fazla borçluya ait olması ve/veya birden fazla alacaklının haczi olması hâlinde de satışı yaptırmaya,(…) Fon Kurulu yetkilidir. Fon Kurulu, satış kararıyla birlikte, bu satışı gerçekleştirmek üzere en az üç kişiden oluşan bir satış komisyonu oluşturur ve başkanını belirler. (…) Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturulmasına karar verilmesinden itibaren iki yıl içerisinde ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan varlıklarla ilgili işletmelere ait menkul, gayrimenkul ve her türlü hak ve alacaklar ile üçüncü kişiler nezdindekiler de dahil nakit varlıklarının imtiyazlı alacaklılar dâhil üçüncü kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez, mahcuzların malîklerinin iflasına karar verilemez, ilgili takyidatlar hakkında zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez.(..) hükmü mevcuttur.

3. Değerlendirme
Eldeki davada, dava dışı Tarkon Tarım … A.Ş’nin Kuruma olan borçlarından dolayı davacıya gönderilen ödeme emirlerinin 2019/8. ay prim, damga vergi ve işsizlik sigortası prim borçlarından oluştuğu, Mahkemece dosyada mevcut TMSF 2. Tahsilat Daire Başkanlığının 18.04.2019 tarih ve 2019/239 sayılı iktisadi bütünlük kararında 5411 sayılı Bakanlık Kanununun 134 üncü maddesinin 7071 sayılı Kanun ile yasalaşan Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 33 üncü madde ile değişik 5 inci fıkrası gereğince fon alacaklarının tahsilini teminen 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca fon kurulunun 18.04.2019 tarih ve 2019/239 sayılı kararı ile dava dışı Entil Endüstri Yatırımları ve Tic. A.Ş., Hapalki Sanayi Ürünleri. Üretim.Pazarlama ve Tic. A.Ş. İle Tarkon Tarım Makine ve Konstrüksiyon Ürünleri Pazarlama San. ve Tic. A.Ş.’nin iktisadi değeri olmayan da dahil olmak üzere tüm mal, hak ve varlıkların bir araya getirilerek “Entil Döküm Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulmasına karar verildiği, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun 06/03/2020 tarihli yazısından davalı şirketin “Entil Döküm Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulmasına karar verildiği ve kararın halen meri olduğu, sigorta prim ve diğer alacaklarının haklı bir sebep olmaksızın ödenmemesi koşulunun şirket açısından oluşmadığı kurumun bu durumda davacı asile şirket yetkilisi olarak başvuramayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının mal varlığına konulan haciz bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de söz konusu kararın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.

Dairemizin geri çevirme kararından sonra, TMSF’nin 24.03.2023 tarihli yazısında; Tarkon A.Ş.’nin 18.12.2008 tarihinden itibaren Fon tarafından devralındığı ve şirketlerin yönetim ve denetim kurulu üyeliklerine atamalar yapıldığını, 27.07.2018 tarihinde imzalanan protokolle Fon tarafından devralınmadan önce görev yapan Yönetim Kurulu üyelerine 27.07.2018 tarihinde iade edildiğini, bahse konu şirketin Zeytinoğlu grubunun yönetiminde olduğu ve faaliyetlerine Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre devam etmekte olup halihazırda ticari ve iktisadi bütünlük kapsamında olmadığının belirtildiği, ödeme emirlerine konu borcun ise 2019/8 dönemine ait olduğu anlaşılmakla; şirketin TMSF yönetiminden çıkıp çıkmadığı hususu açıklığa kavuşturularak ve gelen belgeler arasındaki çelişkiler giderildikten sonra borç konusu dönemde davacının dava dışı Anonim şirkette hangi konumda olduğu tespit edilerek borçtan sorumlu olup olmadığı konusunda bir karar verilmelidir.

VI. KARAR
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunuın esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.