Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/4865 E. 2023/8359 K. 19.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/4865
KARAR NO : 2023/8359
KARAR TARİHİ : 19.09.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
KARAR : Kabul

Taraflar arasında Mahkemede görülen 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin (ı) bendinde yer alan teşvik hükümlerinden faydalandırılma hakkının varlığı nedeniyle fazladan ödenen primlerin davalı Kurumdan yasal faizi ile birlikte iadesi davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne dair, karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, davalı Kurum vekili tarafından vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkil şirketin alacağın kaynağının 26.03.2008 ve 26887 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5763 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 81 inci maddesine eklenen I bendi ve aynı yasanın 89 uncu maddesinin 3 üncü fıkrası olduğu,bu hükümden yararlanma döneminin ise 01/10/2008-13/02/2011 tarihleri arasında olduğu, yasada belirtilen 5 puanlık kısmının Hazinece karşılanması uygulamasının getirildiğini,müvekkil şirketin sehven iş bu 5 puana karşılık gelen Hazinece karşılanması gereken prim bedellerini yatırıldığı, sehven yatırılan iş bu prim bedellerinin toplamından fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 84.210,01 TL’nin her bir ay için ödenen bedellerin davalı kuruma ödendiği tarihi takip eden ay başından itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı Kurum vekili davaya verdiği karşılıkta, özetle; ihale ile iş veren iş verenin 5 puanlık indirimden yararlandırılıp yararlandırılmayacağı hususunda ilgili idareden alınan cevaba göre işlem yapıldığı, makamınca kesinti yapılmasının bildirilmesi halinde %5’lik hissenin hakedişlerden kesildiğini yapılan işlemlerde herhangi bir usulsuzluk bulunmadığını ayrıca davacı şirketin söz konusu ödemelerin iadesine ilişkin başvuruda bulunmadığı, bu nedenle faiz talebinin yerinde olmadığını,açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin; 14.04.2016 tarihli ve 2016/401 Esas, 2016/247 Karar sayılı kararı ile; “…Mahkemece, davanın pasif husumet (davalı sıfatı) yokluğu nedeni ile reddi gerekirken bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…” şeklindeki gerekçeyle bozulduğu, Yargıtay’ın bu içtihadındaki gerekçelerle vermiş olduğu bozma kararlarının gerek mahkememizin gerek aynı taleplerle ilgili verilen muhtelif mahkeme kararları ile ilgili devam ederek yerleşik içtihat haline geldiğinin görülmesi üzerine yargılamaya son verilerek davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine…” dair karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen 14.04.2016 tarihli ve 2016/401 Esas, 2016/247 Karar Sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairemizce; “….Eldeki davada, davacı, 2009/1-2010/7 dönemleri arası sigorta primlerinin eksiksiz yatırıldığını 5510 sayılı Kanun’un 81/1 fıkrasında belirtilen %5 hazine teşvikinden yararlanması gereken şartlara haiz olduğunu, fazla ödediği primin iadesini talep etmiş, Mahkemece, davanın işveren hissesine ait primlerden beş puanlık kısmı ödeme ile yükümlü olan Hazineye husumetin yöneltilmesi gerektiği gerekçesi ile hüküm kurulmuştur.

Anılan Kanunun 79 uncu maddesinde Kurumun prim alma zorunluluğu ve ilgililerin de prim ödeme zorunluluğu hüküm altına alınmıştır. Taraflar arasındaki ihtilaf konusu olan prim tutarını davacıdan Kurumun tahsil ettiğine dair çekişme bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, yersiz tahsil edilen primlerin iade yükümlülüğünün primi tahsil eden Kurum olduğu gözetilerek, işin esasına girilerek, davacının, yukarıda belirtilen yasal düzenleme kapsamında beş puanlık Hazine yardımından yararlanma şartlarını taşıyıp taşımadığı irdelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” denilerek karar ilk kez bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkeme ilk bozmaya uyularak verdiği 20.03.2018 tarihli ve 2017/22 Esas, 2018/113 Karar sayılı kararı ile; “..Davanın kabulü ile; davacı şirkete bağlı işyerinde çalışan işçiler adına bildirilen sigorta primi ile işsizlik priminden Hazinece karşılanması gereken %5’lik teşvik tutarına karşılık gelen 97.513,20 TL’nin tahsil edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı kurumdan tahsiline, dair karar verilmiştir.

C. 2’nci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 20.03.2018 tarihli ve 2017/22 Esas, 2018/113 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin verdiği 2 nci bozma ile; “…27.03.2018 günlü 30373 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7103 sayılı Vergi Kanunları İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 70 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a eklenen Ek 17 nci maddesi ile prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanabileceği halde yararlanmayan işverenlere belirlenen şartlarda prim teşviki, destek ve indiriminden istifade etme imkanı tanınmıştır. Ek 17 nci maddede aynen; “Bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ilişkin olmak üzere tüm şartları sağladığı halde bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yararlanılan prim teşviki, destek ve indirimlerin değiştirilmesine yönelik talepte bulunan işverenler tarafından en son bu maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde Kuruma başvurulması halinde, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşvik, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.

Bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında talepte bulunan işverenlere iade edilecek tutar, maddenin yürürlük tarihinden önce talepte bulunanlar için maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından, yürürlük tarihinden sonra talepte bulunanlar için ise, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak üç yıl içinde ödenir. Ödeme, öncelikle bu Kanunun 88 inci maddesinin on dört ve on altıncı fıkralarına göre muaccel hale gelmiş prim ve her türlü borçlardan, sonrasında ise ilgili kanunlar uyarınca yapılandırma veya taksitlendirme de dâhil olmak üzere müeccel haldeki prim ve her türlü borçlarından mahsup yoluyla gerçekleştirilir. Ancak, üç yıl sonunda ilgili kanunları gereği yapılandırılma veya taksitlendirilme sebebiyle vadesi gelmemiş taksit ödemelerinden peşinen mahsup edilir. Kuruma borcu bulunmayan işverenlere altı ayda bir eşit taksitlerle iade yapılır.

Görülmekte olan davalarda ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumunca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.

Yapılacak iş, Kurumdan, davacının yukarıda açıklanan Ek madde 17 hükmüne göre başvurusu bulunup bulunmadığı sorularak anılan yasa maddesi kapsamına göre değerlendirme yapmak, Kurumun başvuruyu kabul etmemesi halinde işin esasına girerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir. ..” denilerek 2. kez karar bozulmuştur.

D. İlk Derece Mahkemesince 2 nci Bozmaya Karşı Direnilmesine Dair Verilen Karar
Mahkemece, “…her ne kadar yukarıda özetlenen Yargıtay bozma ilamındaki davacının 7103 sayılı Kanun’un 70 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a eklenen 17 nci madde hükmüne göre kuruma başvurusu bulunup bulunmadığı sorularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği yönündeki gerekçeyle Mahkememizce verilen karar bozulmuş ise de Mahkememizce verilen karardan sonra Anayasa Mahkemesinin 19.12.2020 tarih ve 2018/139-2020/12 sayılı kararı ile 7103 sayılı Kanun’un 70 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a eklenen 17 nci maddenin 4 üncü fıkrası hükmünün iptal edilmiş olması nedeniyle bu aşamada Mahkememizce verilen 20.03.2018 tarih 2017/22 Esas 2018/113 Karar sayılı ilamın usul, yasaya uygun olması nedeniyle önceki kararda direnilmesine,

Davanın kabulü ile davacı şirkete bağlı işyerinde çalışan işçiler adına bildirilen sigorta primi ile işsizlik priminden Hazinece karşılanması gereken %5’lik teşvik tutarına karşılık gelen 97.513,20 TL’nin tahsil edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı kurumdan tahsiline…” dair karar verilmiştir.

E. Hukuk Genel Kurulunca Verilen Karar
1. Mahkemenin direnilmesine ilişkin verilen karara karşı davalı … vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2.Hukuk Genel Kurulunca “…Somut olayda; Mahkemece davacı şirketin 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesi gereğince dokuz ayrı işyerinden yersiz ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin işveren hissesinin %5 prim tutarının 97.513,20 TL olduğu bildirilen 18.12.2017 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtilerek davanın kabulüne karar verildiği, kararın Özel Dairece Kurumdan davacının 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesi hükmüne göre başvurusu bulunup bulunmadığı sorularak anılan madde kapsamına göre değerlendirme yapılması, Kurumun başvuruyu kabul etmemesi hâlinde işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmasından sonra Mahkemece ikinci karar sonrasında Anayasa Mahkemesinin 19.02.2020 tarihli ve 2018/139 Esas, 2020/12 Karar sayılı karar ile 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesinin dördüncü fıkrası iptal edildiğinden 20.03.2018 tarihli kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Görüldüğü üzere Mahkemece 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesi kapsamında inceleme yapılması gerektiğini öngören bozma kararından sonra 05.05.2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 19.02.2020 tarihli ve 2018/139 Esas, 2020/12 Karar sayılı kararı ile 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının iptal edildiği hususuna gerekçede vurgu yapılarak karar verilmiştir.

Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil bozma kararı gereğinin eylemli olarak yerine getirilmesi sonucu verilen yeni hüküm bulunmaktadır.

Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 29.06.2022 tarihli ve 2022/10-462 Esas, 2022/1080 Karar, 02.11.2022 tarihli ve 2021/10-319 Esas, 2022/1419 Karar; 2021/10-600 Esas, 2022/1420 Karar ile 17.11.2022 tarihli ve 2022/10-969 Esas, 2022/1530 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.

Hâl böyle olunca yeni hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmelidir….” denilerek dosya dairemize gönderilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davalı … vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı kurum vekili temyiz dilekçesinde; kararın bozulması gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı hakkında davalı Kurumca yapılan işlemlerin hukuka uygun olup olmadığı ile davacının istemi hakkında mahkemenin verdiği kararın yerinde olup olmadığı hususuna ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri 5510 sayılı Kanun’un 81 inci maddesinin (ı) bendi ile, ek 17 inci maddeleri hükümleridir.

3. Değerlendirme
1.5510 sayılı Kanun’un 81 inci maddesi hükümlerinden faydalandırılma ve fazla ödenen tutarın iadesi istemi ile açılmış eldeki davada, Mahkemece verilen ilk karar ile davanın kabulüne hükmedilmiş, yargılama devam ederken, 01.04.2018 tarihi itibari ile 7103 sayılı Kanun’un 70 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a eklenen ek 17 nci maddesi yürürlüğe girmiş ve Dairemizce anılan ek 17 nci madde hükümlerinin dikkate alınması gereğine işaret edilerek ilgili kararın bozulmasına karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

2.Ne var ki, bozma ilamı içeriğinde yer alan, 5510 sayılı Kanun’un ek 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, İlk Derece Mahkemelerince verilen kararlar hakkında …’nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş ve karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olup, bu aşamadan sonra da anayasaya aykırılığı tespit ile iptal edilen bu fıkraya dayalı olarak verilmiş olan kararlar da dairemizce Anayasa Mahkemesi kararı ile birlikte oluşan bu yeni durum ve maddenin tüm hükümleri ile birlikte yeniden değerlendirilmesi için bir kez daha bozulmuş, böylece 4 üncü fıkrada yer alan “görülmekte olan davalar” yönünden yapılan bu yeni düzenleme ve aynı maddenin 3 fıkraya yaptığı yollama nedeniyle 3 üncü fıkra içerisinde getirilen davalı Kuruma yönelik ödeme yükümlülüğü karşısında, bu hükümlerin uyuşmazlığın çözümünde uygulanıp uygulanmayacağı hususunun değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

3.Gelinen son aşamada, eldeki dava bakımından irdeleme yapılacak olursa, ek 17 nci maddenin 4 üncü fıkrasında yer alan kuralın, “mahsup veya iade edilme yönünden üçüncü fıkra hükümlerine yaptığı atıftan dolayı ödemelerin üç yıla yayılacağını öngörmesinin, faizin başlama tarihi ve ödeme için öngörülen süre göz önünde bulundurulduğunda kuralın mülkiyet hakkını sınırladığı ve yapılan bu sınırlamanın orantısız ve aşırı olduğu, hak arama hürriyeti çerçevesinde dava açan kişilerin mahkemelerden adil yargılanma hakları gereği uyuşmazlığı bitirecek şekilde gerekçeli karar elde etme haklarının bulunduğu, yargılamanın henüz devam ettiği bir süreçte, taraflardan birinin aleyhine olacak ve yargı merciinin uyuşmazlık konusu talep hakkında karar vermesini engelleyecek şekilde davayı ortadan kaldıran ya da davanın incelenmesini durdurarak karara bağlanmasına engel olan düzenlemelerin kişilerin karar elde etme hakkı ile birlikte sonuçları bakımından da kişilerin mülkiyet haklarının ölçüsüz şekilde sınırlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anılan maddeye dayalı olarak verilen kararlar da hukuka aykırı nitelikte olup, özellikle ek 17 nci maddenin 3 üncü fıkrasında yer alan düzenlemenin de mevcut bir dava olmaksızın prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılmasını düzenlemesi, başka bir deyişle davasız başvuru halinde, kuruma getirilen ödeme yükümlülüğünün çerçevesinin düzenlendiği hususu ile Anayasa Mahkemesi kararının 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanması ile yürürlüğe girmesinden sonra, mahkemelerce iptal edilmiş olan Ek 17 nci maddenin 4 üncü fıkrası kapsamında uygulama yapılarak karar verilmesi olanağının ortadan kalktığı ve bu fıkranın içeriğinde yer alan atıf nedeniyle 3 üncü fıkrasının da uygulanabilir hüküm olmaktan çıkarıldığı hususu birlikte düşünüldüğünde, eldeki dava bakımından öncelikle davacının ek 17 nci maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümlerine uygun şekilde bir başvurusunun olup olmadığı veyahut davalı Kurumca resen ek 17 nci madde hükümleri kapsamında davacı hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığı hususlarının da araştırılması ile, işlem yapılmaması veyahut kurumca bir faydalandırılmanın bulunmadığının anlaşılması halinde, uyuşmazlığın kaynağı olan temel yasa maddesi, yani 5510 sayılı Yasanın 81’inci maddesi hükümlerinin davanın yasal dayanağı olarak kabul edilmesi ve bu maddedeki koşulların irdelenmesi ile bu madde çerçevesinde uygulama yapılması gerekecektir.

4.Buna göre de, davacı şirketin talebine konu tüm iş yerleri bakımından, öncelikle davacının ek 17 nci maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümlerine uygun şekilde bir başvurusunun olup olmadığı veyahut davalı Kurumca resen ek 17 nci madde hükümleri kapsamında davacı hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığı hususlarının araştırılması ve bu kapsamda bir talebin veya işlemin bulunmadığının tespit edilmesi halinde ise, gerek ihale evrakları ve gerekse iş yerlerinin müfredat kartları getirtilerek, ayrı ayrı ve her bir iş yeri bakımından yapılacak irdeleme ile 5510 sayılı Kanun’un 81 inci maddesindeki teşvikten faydalandırılma koşullarının varlığı araştırılmalı ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu yöndeki eksik araştırmaya dayalı karar tesisi isabetsizdir.

5.Kabule göre de, yersiz alınan primlerin iadesini düzenleyen 5510 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesine göre, “Yanlış veya yersiz alınmış olduğu tespit edilen primler, alındıkları tarihten on yıl geçmemiş ise, hisseleri oranında işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara veya genel sağlık sigortalılarına veya hak sahiplerine kanunî faizi ile birlikte geri verilir. Kanunî faiz, primin Kuruma yatırıldığı tarihi takip eden aybaşından, iadenin yapıldığı ayın başına kadar geçen süre için hesaplanır.” hükmüne amir olup, mahkemece, alacağın Kuruma yatırıldığı tarihi takip eden aybaşından, iadenin yapılacağı ayın başına kadar geçen süre için faize hükmedilmesi suretiyle infaza elverişli şekilde karar tesisi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

6.Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

19.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.