Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/4659 E. 2023/5197 K. 11.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/4659
KARAR NO : 2023/5197
KARAR TARİHİ : 11.05.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/138 E., 2023/295 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 7. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/539 E., 2022/393 K.

Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili, müvekkili …’nun 2010 yılında SGK’dan emekli olduğunu, müvekkilinin 2010 yılının 6 ayında akrabası olan davalı …’e ait … plaka sayılı kamyonda işe başladığını, 24.07.2017 tarihine kadar aralıksız olarak sefere çıktığını, müvekkilinin kullandığı aracın 24.07.2017 tarihinde işverenin icra borcu yüzünden haczedildiğini, aracın haczedilmesi ile birlikte davalı işveren tarafından iş akdine son verildiğini, işveren tarafından sigorta bildiriminin yapılmadığını ileri sürerek müvekkilinin işveren …’in işçisi olarak 01.07.2010-24.07.2017 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı … vekili, müvekkili ile davacı arasında hizmet ilişkisinin olmadığını, davacının müvekkiline ait kamyonu ve K belgesini kullanmak istediğini beyan ettiğinden müvekkili ile sözlü yapılan anlaşma gereği müvekkilinin kamyonu davacıya teslim ettiğini, akrabalık bağı olması neden ile de K belgesini kullanmasına izin verdiğini, kazanılan gelirin taraflar arasında paylaştırılacağı hususunda anlaştıklarını, ilerleyen süreçte davacının Boytrans Lojistik Hizmetleri ve Tic. A.Ş firması ile anlaştığını, düzenli olarak ilgili firmaya ait olan baza ve kanepelerin taşıma işlerini yaptığını, müvekkilinin kendine düşen payı istediğinde davacının borçlarını ödediğini bu nedenle de müvekkiline ödeme yapmayacağını beyan ettiğini, 2010 yılından itibaren ilgili firmanın yapmış olduğu ödemelerin tamamının davacı adına ilgili hesaba yatırıldığını, davacı ile müvekkili arasında hizmet ilişkisinin olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Feri müdahil Kurum vekili, davacıya ait kurum kayıtları incelendiğinde davacının 1988/2 nci dönem ile 30.06.2010 tarihleri arasında muhtelif kesintili 506 sayılı e 4/1-a kapsamında sigortalılık bildirimlerinin bulunduğunu, ihtilaf konusu sürede bildirilen çalışmasının bulunmadığını, kamu düzenini ilgilendiren davada re’sen araştırma ile tahkikat genişletilerek davanın her türlü delille ispatlanabileceğini, davalı Kurumun işverenler tarafından yapılan bildirimlere göre kayıt tuttuğunu, müvekkili Kurumun davaya sebebiyet vermediğini belirterek aleyhe davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “…Dosyada mevcut Boytrans Lojistik Hizmetleri ve Tic. A.Ş tarafından kesilmiş 30.12.2013 tarih, 118443 nolu, 1309,32 TL tutarlı, 28.12.2010 tarih, 1307 nolu, 885,00TL bedelli, 29.12.2011 tarih, 7853 nolu, 825,00TL tutarlı, 30.12.2013 tarih, 11844 nolu, 1545,00TL tutarlı, 30.12.2014 tarih, 020206 nolu 1980,00TL tutarlı, 26.12.2015 tarih, 1120,00TL tutarlı, 23.12.2016 tarih, 410TL tutarlı, 26.04.2017 tarih, 1.210TL tutarlı nakliye bedellerinin davacı … imzasına ödenmesi, dinlenen tanık beyanlarından davacı ile davalı arasındaki hukuki ilişkide “bağımlılık” unsurunun bulunduğuna dair kanaat edinilemediği, yukarıda değinildiği üzere, 4857 sayılı Kanun’da tanımlanan hizmet akdinin ayırıcı ve belirleyici özelliklerinden olan “bağımlılık” unsuru bulunmadığından taraflar arasındaki hukuki ilişkinin 4857 sayılı Kanun’da tanımlanan hizmet akdi olmadığı, davacının davalı …’e ait 38 PP 9990 plakalı kamyon ile yaptığı nakliye işini davalı ile ortak olarak yaptığı kanaatine varılarak sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıda yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B.İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini, hizmet akdine dair çalışmalarının yargılama aşamasında ispat edildiğini, davanın kabulü gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, “… İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ile dosya kapsamına göre, davacının 01/07/2010 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı almaya başladığı ve dava konusu edilen dönem içerisinde herhangi bir sigortalılığının bulunmadığı, davalı işveren adına iş yeri kaydının olmadığı ancak vergi mükellefiyetinin bulunduğu, davacının ise vergi kaydının olmadığı, Boytrans Lojistik Hizmetleri ve Tic. A.Ş tarafından kesilmiş nakliye bedellerinin davacının imzasına ödendiği, Boytrans Lojistik Hizmetleri ve Tic. A.Ş iş yerinde çalışan tanıkların davacının kamyon şoförlüğü yaptığını ancak kamyonun kime ait olduğunu veya davacının çalışma şeklini bilmediklerini belirttikleri, dinlenen diğer tanıkların da benzer şekilde beyanda bulundukları anlaşıldığından kurulan hükme ilişkin mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden Kanun’a aykırılık bulunmadığı …” gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, müvekkilinin davalının aracında şoför olarak çalıştığını, davacının davalı ile ortaklığının bulunmadığını, nakliye bedelleri davacıya ödense de faturaların davalı adına kesildiğini, sevk irsaliyeleri ile trafik cezalarının bulunduğunu, 8 yıl davalı yanında çalışmasına rağmen bildirilmediğini, Mahkeme kararının eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirmeye dayandığını belirterek temyiz başvurusunda bulunmuştur.

1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.

2.İlgili Hukuk
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun’un 79/10 uncu maddesi ve 5510 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

506 sayılı Kanun’un 79/10 uncu maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.

Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.

3.Değerlendirme
İnceleme konusu davada davacının, diğer davalı …’e ait kamyonda şoför olarak, hizmet akdi kapsamında çalıştığını ancak bildirilmediğini belirterek hizmet tespiti talebinde bulunduğu, Mahkemesince hizmet akdi unsurlarının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Karar eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır.

Mahkemece davacı ile diğer davalı arasında iddia edildiği gibi bir adi ortaklığın bulunup bulunmadığı, davacı adına vergi kaydı, işyeri kaydı bulunup bulunmadığı, davacı ile mobilyalarını taşıdığı dava dışı şirket arasında diğer davalı ile adi ortaklığı şeklinde bir taşıma sözleşmesi bulunup bulunmadığı, davacıya ödenen nakliye bedellerinin davacı adına mı, davacının işvereni olduğunu iddia ettiği … için mi ödenip ödenmediği ve bu ödemelere ilişkin faturaların celbi ile denetlenmesi ve bu kapsamda davalı ile dava dışı şirket arasında da bir sözleşme olup olmadığı da araştırılarak tüm delillerin bu yönde değerlendirilmesi ile varılacak sonuca göre bir karar verimesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve Kanun’a aykırı olup, bozma nedenidir.

VI.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

Harcın ilgilisine iadesine,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.05.2023 gününde oybirliğiyle karar verildi.