Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/433 E. 2023/3255 K. 28.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/433
KARAR NO : 2023/3255
KARAR TARİHİ : 28.03.2023

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/154 E., 2022/409 K.
KARAR : Karar verilmesine yer olmadığına

Taraflar arasında ilk Derece mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen, 4447 sayılı Kanun’un geçici 10 uncu maddesinde yer alan teşvik hükümlerinden faydalanmak amacıyla yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun ve işleme alınması gerektiğinin tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair, karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, davacı ve davalı … vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 6111 sayılı Kanun ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na eklenen geçici 10 uncu madde ve Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği madde 103/4f hükümlerine dayanarak sigorta prim teşvikinden faydalanmak için kuruma 01.11.2016 tarihinde başvuru yaptığını, davalı kurum tarafından mvüekkili şirketin başvurusunun 2015/10 sayılı genelge gerekçe gösterilerek reddedildiğini, kurum işlemlerinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı kurumun 07.11.2016 tarih ve … sayılı işleminin reddi ile müvekkili şirketin sigorta prim teşvikinden yararlanma başvurusunun işleme alınması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin dava dilekçesinde belirttiği kurum işlemleri yasal düzenlemeye uygun olarak yapıldığından iptalini gerektirir bir husus bulunmadığını, husumetin hazineye yöneltilmesinin gerektiğini, pasif husumet (davalı sıfatı) yokluğu nedeni ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi, 09.02.2017 tarihli ve 2016/583 Esas, 2017/73 Karar sayılı Kararı ile, “…Davanın kabulü ile davalı SGK … İl Müdürlüğü Meram Sosyal Güvenlik Merkezi’nin, davacı şirketin başvurusu üzerine vermiş olduğu 07.11.2016 tarih ve … sayılı işleminin iptali ile davacı şirketin 6111 sayılı Kanun’un 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 10 uncu maddesindeki sigorta prim teşvikinden yararlanma amaçlı 01.11.2016 tarih ve 14906203 sayılı başvurusunun işleme alınması gerektiğinin tespitine, dair karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı SGK vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı Kurum vekili, Kurum tarafından yapılan iş ve işlemlerin, usul ve yasaya uygun olup, talebinin aksi yönde, aleyhine verilen yerel mahkeme kararının eksik araştırma ve incelemesi sonucu olduğunu, husumetin hazineye yöneltilmesi gerektiğini beyan ile, istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 02.05.2017 tarihli ve 2017/704 Esas, 2017/693 Karar sayılı kararı ile “… Davacının 5510 Kanun numarası seçerek prim teşvikinden yararlandığı ve süresi içerisinde aylık prim ve hizmet belgesini verdiği noktasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Geçici Madde 10’da prim teşvikinden yararlanmak isteyen işverenlerin “çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak; 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermesi” koşulu bulunmakta olup teşvik yanlış seçilmiş olsa dahi aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Kuruma gönderen işverenlerin, prim teşvik maddesini yanlış seçtikleri gerekçesiyle 4447 sayılı Kanun’un Geçici Madde 10/5 inci fıkrası kapsamında bildirgeyi vermiş sayılmayacakları iddiası da hukuki dayanaktan yoksundur.

Yukarıda yer alan maddi ve hukuki açıklamalar ışığında, incelenen mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 bendi uyarınca esastan reddine,” dair karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin, 02.05.2017 tarihli ve 2017/704 Esas, 2017/693 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı SGK vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 05.06.2018 tarihli ve 2017/3951 Esas, 2018/5522 Karar sayılı kararı ile; “…27.03.2018 tarihli ve 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 70 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Ek 17 nci madde ile: “Bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ilişkin olmak üzere tüm şartları sağladığı halde bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yararlanılan prim teşviki, destek ve indirimlerin değiştirilmesine yönelik talepte bulunan işverenler tarafından en son bu maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde Kuruma başvurulması halinde, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşvik, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.

Bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında talepte bulunan işverenlere iade edilecek tutar, maddenin yürürlük tarihinden önce talepte bulunanlar için maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından, yürürlük tarihinden sonra talepte bulunanlar için ise, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak üç yıl içinde ödenir. Ödeme, öncelikle bu Kanunun 88 inci maddesinin on dört ve on altıncı fıkralarına göre muaccel hale gelmiş prim ve her türlü borçlardan, sonrasında ise ilgili kanunlar uyarınca yapılandırma veya taksitlendirme de dâhil olmak üzere müeccel haldeki prim ve her türlü borçlarından mahsup yoluyla gerçekleştirilir. Ancak, üç yıl sonunda ilgili kanunları gereği yapılandırılma veya taksitlendirilme sebebiyle vadesi gelmemiş taksit ödemelerinden peşinen mahsup edilir. Kuruma borcu bulunmayan işverenlere altı ayda bir eşit taksitlerle iade yapılır.

Görülmekte olan davalarda ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu’nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Türkiye İş Kurumu’nun görüşleri alınarak Kurumca belirlenir.”

Mahkemece, yukarıda açıklanan ve karar tarihinden sonra yürürlüğe giren Ek m.17 hükmüne göre, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davaların konusuz kalacağı ancak bu konuda karar verme yetkisinin ilk derece mahkemesi’ne ait olduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun temyiz talebinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğinden anılan yasa maddesi kapsamına göre bir karar verilmesi gerekir.” denilerek karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince 1 inci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 06.11.2018 tarihli ve 2018/278 Esas, 2018/437 Karar sayılı kararı ile; “…Yargıtay bozma ilâmında belirtildiği şekilde, davacının davası ile ilgili 7103 sayılı Kanun’un 70 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a eklenen ek madde 17/4 hükmü gereği dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmiştir.

C. Dairemizin 2nci Bozma Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin 06.11.2018 tarihli ve 2018/278 Esas, 2018/437 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2.Dairemizin verdiği son bozma kararı ile;. “…Ek 17 nci maddenin 4 üncü Fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu’nca Kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan Kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş olup, karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Anayasa’nın 153 üncü maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33 üncü maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu re’sen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği takdirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.

Eldeki davada ise, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş ise de 5510 sayılı Kanun’un ek 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrasının iptali ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ve davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılması veya fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından yasal tüm şartların varlığı incelenmeli ve sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmelidir.” denilerek karar 2. kez bozulmuştur.

D. İlk Derece Mahkemesince 2nci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Mahkememizce verilen 06.11.2018 tarih ve 2018/278 Esas 2018/437 sayılı kararı Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 13.04.2021 tarih ve 2019/188 Esas 2021/5208 Karar sayılı ilamıyla bozulduğu, bozma ilamı sonrası iş bu davanın mahkememizin yukarıdaki esasına kaydının yapıldığı, bozma ilamı sonrası yapılan incelemede; Sosyal Güvenlik … İl Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı, gelen yazı cevabında 6080534539 vergi numaralı 1147423.042 sicil no’lu davacı işyerinin teşvik başvurusunun 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesine istinaden işleme alınarak teşvik işlemlerinin 05.11.2019 tarihinde onaylandığı, bu aşamada davanın konusuz kaldığı, vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden ise; 5510 sayılı Kanun’un ek 17 nci maddesine istinaden yargılama giderinin davalı kurum üzerinde, vekalet ücretinin ise 1/4 üne hükmedilmesine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı ve davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı SGK Başkanlığı temyiz dilekçesinde; davacı hakkında Kurumca yapılan işlemlerde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, esasen Kurum işlemlerinin yerinde olduğunu ve davanın tümden reddi gerektiğini, belirterek, kararın bozulmasını, istemiştir.

2.Davacı vekili ise, mahkemece verilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu, davanın açılmasına sebep olan davalı Kurum olması nedeniyle vekalet ücretinin 1/4 oranı yerine tam olması gerektiğini, bu hükmün Anaysa Mahkemesince iptal edildiğini belirterek, kararı temyiz etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının 4447 sayılı Kanun’un geçici 10 uncu madde hükümlerinden faydalandırılmaya ilişkin olarak verilen belgelerin Kurumca işleme alınması ile aksi yöndeki kurum işleminin iptalinin gerekip gerekmediğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun)331 inci maddesi ile birlikte, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4447 sayılı Kanun’un geçici 10 uncu maddesi hükümleridir.

3. Değerlendirme
1.6100 sayılı HMK’nın 331 inci maddesinin 1 inci fıkrasında, “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” hükmüne amir olup, eldeki davada, bir taraftan Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmiş olan 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddenin 4 üncü Fıkrası hükümlerine dayalı olarak karar tesisinin mümkün olmaması, diğer taraftan da, davaya konu istem hakkında davalı kurumca yargılama devam ederken davacının isteminin tüm dönemler bakımından karşılandığı anlaşılmakla, davacının dava açıldığı tarihte haklılığını ortaya koyan bu durum karşısında, davacı lehine maktu vekâlet ücreti tayini gerekirken, ek 17 nci maddenin 4 üncü fıkrasına göre vekâlet ücreti verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

2.Ne var ki, yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı Kurum vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, davacı vekilinin temyiz itirazının aşağıdaki bent kapsamında kabulü ile, temyiz olunan ilk derece Mahkemesi kararının vekalet ücretine ilişkin 5 inci bendinin tamamen silinmesi ile yerine, “5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ye göre 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” ibaresinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, Peşin yatırılan temyiz giderinin istek halinde ilgiliye iadesine,

28.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.