YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/4215
KARAR NO : 2023/6218
KARAR TARİHİ : 01.06.2023
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3386 E., 2022/3545 K.
HÜKÜM/KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Denizli 4. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/77 E., 2022/387 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; kurum denetmenliğinin 18.05.2017 tarihli ve 2017/AÇ/037 sayılı raporunda, 06.04.2015 tarihli ve 5377876 sayılı görev emrine istinaden Meysin İnş. Teks. Gıda Pet. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne ait iş yerine kontrollü iş yeri tanımlaması yapılması sebebiyle iş yerinin sahte iş yeri olup olmadığına ilişkin olarak yapılan detaylı araştırma neticesinde rapora konu iş yerinden yapılan bildirimlerin tamamının sahte olduğu neticesine varıldığını, ilgili mevzuat hükümleri uyarınca davalının iş yerinden bildirilen çalışmalarının ve buna bağlı olarak yaşlılık aylığının 01.09.2015 tarihinden itibaren iptal edildiğini, davalı borçlunun 1115089.20 sıra numaralı iş yerine ait çalışmalarının iptal edilmesi ile yersiz ödenen aylıkların tahsili için davalı borçluya 03.07.2018 tarihli 7080904 sayılı yazı ile borç bildirim belgesi gönderildiğini, borç bildirim belgesinin 09.07.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, Kurum alacağının yasal süresi içerisinde borçlu tarafından ödenmediğini, bunun üzerine borcun cebren tahsili amacıyla davalı aleyhine Denizli 7. İcra Müdürlüğü’nün 2020/4924 Esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, davalının itirazında haksız olduğunu beyanla; davalı tarafından takibe yapılan itirazın iptali ile takibin aynen devamına karar verilmesini, davalının itirazında kötü niyeti olması sebebiyle takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ile mahkûm edilmesini talep ve dava etmiştir.
II.CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özet olarak; karşı tarafın aleyhine olan hiçbir beyanını kabul etmediğini, davanın zamanaşımına uğradığını, Kuruma hiçbir borcu bulunmadığını, açılan davanın esas yönünden de redde tabi olduğunu, husumet yönünden itirazı olduğunu, husumet nedeniyle haksız davanın reddini talep ettiğini, bu davanın ve olayların kendisiyle hiçbir ilgisi olmadığını, kendisinin yaptığı bir hukuksuzluk olmadığını beyanla; davanın reddini talep etmiştir.
III.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamında dinlenen bodro ve komşu iş yeri tanık beyanları, vergi beyannameleri karşısında kurum müfettişinin raporunda yapılan tespitlerin aksine, davalının iptal edilen sigortalı hizmet bildirimlerinin fiili ve gerçek çalışmaya dayandığı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde yöntemince ispat edilememiştir. Bu itibarla davalının söz konusu iş yerinden yapılan sigortalı hizmet bildirimlerinin davacı kurumca iptal edilmesinde hata bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davalının söz konusu sigortalı hizmet bildirimlerinin iptalinde hata bulunmadığı anlaşılmakla davalının yaşlılık aylığının başlangıçtan itibaren iptali ile takip konusu borcun tahakkukuna ve hesaplanmasına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede; davalının birleştirilen hizmet sürelerinden, tarım bağ-kur sigortalılık hizmet sürelerinin sonrasına rastlayan 16.09.2002 – 17.08.2015 tarihleri arasında 3206 günlük son sigortalılık hizmet sürelerinin 506 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanunu’nun 4/1-a bendi kapsamında geçtiği göz önüne alındığında, 5510 sayılı Kanunu’nun geçici 1.maddesinin ve geçici 2.maddesinin son fıkrasının delaletiyle 2829 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereğince davalının tahsis talep tarihi itibarıyla yaşlılık aylığından yararlanmaya hak kazanıp kazanmadığı 506 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmelidir. Buradan hareketle davalının sigortalılık başlangıç tarihi olan 01.07.1995 tarihinden itibaren işlemeye başlamış olan sigortalılık süresinin 506 sayılı Kanunu’nun geçici 81.maddesinin (B) bendinde öngörülen 23.05.2002 tarihi itibarıyla 6 yıl 10 ay 23 gün olduğu göz önüne alındığında sigortalılık süresinin 6 (dahil) yıldan fazla, 7 yıldan az olması sebebiyle 506 sayılı Kanunu’nun geçici 81.maddesinin (B) bendinin (m) alt bendi gereğince 20 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurması ayrıca en az 5825 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunması şarttır. Davalı sigortalı kadının tahsis talep tarihi olan 17.08.2015 tarihi itibarıyla 20 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurduğu anlaşılmakla birlikte sigortalı hizmet bildirimlerinin iptali sonrasında prim ödeme gün sayısının 5739 güne düşmesi sebebiyle 5825 gün şartını sağlayamadığı ortaya çıkmaktadır. Buna göre davalının yaşlılık aylığının iptalinde de hata bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca davalının söz konusu iş yerinde gerçekte çalışmadığı halde hizmet bildirimlerinin yapıldığı göz önüne alındığında aylık ödemelerinin yersiz olduğu açıktır. Bu durumda yersiz ödemeler davalının kusurundan kaynaklandığından ödemelerin geri alınmasında 5510 sayılı Kanunu’nun 96/1-a bendi uygulanmalıdır. Anılan yasa hükmü kapsamında değerlendirildiğinde davalının hizmet bildirimlerinin iptaline ilişkin kurum müfettişinin raporu 18.05.2017 tarihinde düzenlenmiş iken takip konusu borcu oluşturan yersiz ödemeler 20.11.2015 – 20.06.2017 tarihleri arasına aittir. Bu itibarla yasa hükmünde öngörülen yersiz ödemelerin tespiti tarihinden geriye doğru azami 10 yıllık süre aşılmamıştır. Ayrıca her bir aylık ödemesine ayrı ayrı ödeme tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi de anılan yasa hükmüne uygundur. Bu itibarla takip konusu asıl alacağın ve işlemiş faizin tahakkuku ile hesaplanmasında da yasa hükmüne aykırılık söz konusu değildir.
Somut davada, davalının söz konusu iş yerinde gerçekte çalışmadığı halde sigortalı hizmet bildirimlerinin yapıldığı, diğer bir deyişle hizmet bildirimlerinin sahte olduğu kabul edilmiştir. Öte yandan takip konusu alacağın tespitine yönelik olarak araştırma ve inceleme gerekli olmayıp alacağın kurum kayıtlarından tespiti mümkündür. Buna göre davaya konu uyuşmazlığın niteliği itibarıyla davalının sorumlu olduğu alacağın belirlenmesi yargılamayı gerektirecek nitelikte değildir. Hal böyle olunca, davalının takip talebine itirazında haksız olduğu ve takip konusu alacağın likit olduğu göz önüne alındığında davalı yönünden icra inkar tazminatı için gerekli koşullar oluştuğu gerekçesiyle;
Davanın kabulü ile,
Davacı SGK tarafından Denizli 7. İcra Müdürlüğünün 2020/4924 Esas sayılı dosyasında başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamına,
Davalı itirazında haksız olduğundan takip konusu alacağın %20’si tutarında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacı SGK’ya ödenmesine, karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
1.Davalı Vekilinin İstinaf Sebepleri
Yıllar önce yalnızca 2 – 2,5 ay çalışmış olduğu bir iş yerinde komşu tanıkların müvekkilini hatırlamıyor olması, ilgili sürede müvekkilini tanıyan tanıkların ise söz konusu iş yerini bilmiyor veyahut hatırlamıyor olmasının gayet normal olduğunu, aksi durumun varlığı hayatın olağan akışına aykırı olacak olduğunu, müvekkilinin masumiyetinin beyanlarıyla da sabit olduğunu, bu sebeple haklılığı ortada olan müvekkilinin büyük bir hak kaybına ve zarara uğramaması adına haksız ve hukuka aykırı olarak verilen davanın kabul kararını istinaf ettiklerini belirtmiştir.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalının dava dışı işyerinde geçen çalışmalarının fiili ve gerçek olmadığı tespit edilmiş, bağlı olarak aylık kesme işlemi ve borç çıkarma işlemi gerçekleştirilmiştir. İlk derece mahkemesince dava bir hizmet tespit davası gibi mütalaa edilerek gerekli araştırma ve inceleme yapıldığı; toplanan deliller ile böyle bir işyerinin bulunmadığı, davacının bu işyerinde çalıştığını bilen tarafsız tanık olmadığı, davacının somutlaştırma yükümlülüğünü dahi yerine getiremediği sabit olduğu gerekçesiyle;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği hususlar ile temyiz talebinde bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kuruma bildirilen hizmet akdine tâbi zorunlu sigortalılık hizmetlerinin fiili çalışmaya dayanmadığından bahisle iptali üzerine, aylık başlangıç tarihi itibarıyla aylık bağlama koşullarının oluşmadığından bahisle yaşlılık aylığının iptal edilmesi sonucu bundan önce yapılan aylık ödemelerinin yersiz olduğu gerekçesiyle geri alınmasına yönelik olarak başlatılan ilamsız icra takibine davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 506 sayılı Kanun’un 79’uncu maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 86 ıncı maddesi ile 96 ıncı maddesinin birinci fıkrasının a) bendi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67’inci maddesinin 1 ve 2 inci fıkrası
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
01.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.