YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/3929
KARAR NO : 2023/4190
KARAR TARİHİ : 13.04.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI :
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemesince (kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin bozmasına uyulmasından sonra davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı işyerinde 05.01.1996 – 15.09.2005 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı … … Ltd.Şti. vekili beyanında: davalının ikamet adresinin Beyoğlu olması nedeni ile davanın Beyoğlu Mahkemesinde açılması gerektiği, … … Kursu olan firmanın 22.10.2002 tarihinde … Kursu olduğunu, 13.10.2004 tarihinden beri de … … Kursu olarak faaliyetine devam eden bir başka tüzel kişilikte işçi olarak çalıştığını, davacının davasını … … Kursuna yöneltmesi gerektiğini, husumet yönünden itirazda bulunduklarını, Davacının 13.10.2004–05.09.2009 tarihleri arası … … Kursunda çalıştığını, bu anlamda davanın zamanaşımına uğradığını, davalı şirketin şu anki müdürü olan …’ den boşanma ilamı alınmış olmasına rağmen kararın kesinleşmediğini, davacının bir dönem davalı şirketin ortağı da olduğunu, hisselerini devrederek parasını aldığını, davacının çalışmalarının da tam zamanlı değil saat ücretli olduğunu, usta eğitici olarak çalıştığını, açıklanan nedenlerle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
2.Davalı … vekili beyanında: davalı işyerinin 01.01.1994 tarihinde kanun kapsamına alındığını ve halen faal olduğunu,dava dönemi içinde davalı işyerine ait teftiş tahkikat veya durum tespitine ilişkin tutanak ve müfettiş raporu bulunmadığı, kurum kayıtlarının esas olduğu, kurum kayıtlarına eşdeğer kanıtlar dışında sadece tanık beyanlarına göre hüküm kurulmasına muvafakatlerinin olmadığını, davacının davalı işyerinde çalıştığının tanık beyanları dışında resmi belgelerle kanıtlanması gerektiği, işyerinin var olup olmadığının resmi kurumlardan araştırılması gerektiği, davacının hizmet akdiyle işverene bağlı olarak çalıştığının ispatlanması gerektiği, açıklanan nedenlerle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
III.MAHKEME KARARI
Mahkemenin 21.10.2015 tarihli ve 2010/268 Esas, 2015/1147 Karar sayılı kararıyla; dosya içerisindeki mevcut belgeler, davacının iddiaları, davalının savunmaları, davacı ve davalı tanıkları ile bordro tanıklarının beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davacının, davalı şirketin ortaklarından … ile 1996 yılında evlendiği, 1998–2002 yılları arasında devam ettiği, tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere davacının, davalı işyerinde bulunduğu zamanlarda bir işveren gibi hareket ettiği, kendisi ile yapılan ve … Bakanlığı İlçe … Müdürlüğü onaylı sözleşme ve atama ile haftalık 20 saat üzerinden saat ücreti ile şirkette usta eğitici olarak 25.08.2003–25.08.2004 ve 25.08.2004–25.08.2005 tarihleri arası çalışma izin onayının bulunduğu, yine İlçe … Müdürlüğündeki davalı şirkete ait çalışanlar listesinde 10.06.1996–10.06.2004 tarihleri arası sekreter olarak çalıştığının belirtildiği, ancak davacının 1998–2002 yılları arası davalı şirket ortağı oldu, bu dönemde zorunlu olarak 1479 sayılı Kanuna göre … sigortalısı olması gerektiği, dava dönemi içinde aynı anda çifte sigortalılığın söz konusu olamayacağı, ayrıca davacının dava dönemi içinde davalı şirkette bağımlı olarak ücret karşılığı ve tam süreli çalıştığının duraksamaya yer veremeyecek şekilde ispatlaması gerektiği, davacının dava dönemi içinde 5510 sayılı Kanun’un 4/(a) kapsamına göre çalışmasının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (kapatılan) 21.Hukuk Dairesince, 18.09.2017 gün ve 2016/593 esas 2017/6439 Karar sayılı ilamı ile; somut olayda ise; her ne kadar mahkemece davacının 1998–2002 yılları arası davalı şirket ortağı olduğu, bu dönemde zorunlu olarak 1479 sayılı Kanuna göre … sigortalısı olması gerektiği, dava dönemi içinde aynı anda çifte sigortalılığın söz konusu olamayacağı, davacının şirket ortaklarından birinin eşi olması sebebiyle davalı işyerinde bulunduğu zamanlarda bir işveren gibi hareket ettiği, talep edilen dönemde davacının davalı şirkette bağımlı olarak ücret karşılığı ve tam süreli çalıştığının duraksamaya yer veremeyecek şekilde ispatlanamadığı belirtilerek davanın reddi cihetine gidilmişse de; dosya kapsamında davacının şirket ortağı olduğuna dair belge bulunmamaktadır. Öte yandan; davacının 14.07.2005 – 31.03.2006 tarihleri arasında davalı şirkette hizmet akti ile çalıştığına dair davalı Kuruma bildirimde bulunulduğu ve dosya kapsamından, sürücü kursu olarak faaliyette bulunan işyerinde, davacının sürücü eğitmenliği yaptığına dair resmi kurumlarca düzenlenen belgeler bulunduğu açıktır. Bu itibarla mahkemece; davacının, davalı işyerinde hizmet aktine tabi olarak çalışıp çalışmadığı hiç bir tereddüte mahal bırakmayacak derece ortaya konulmadan sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; davacının davalı şirketin ortağı olup olmadığını ve 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığı bulunup bulunmadığını, davalı işyerinin … Kursu iken isim değişikliği yaparak … … Kursu adını alıp almadığını ya da başkaca bir unvan değişikliği yapıp yapmadığını araştırmak, davacıdan; kendisine ücret ödenip ödenmediğini, ödeniyor ise ne şekilde ödendiğini sorarak davacı beyanları doğrultusunda araştırma yapmak, davalı şirketten da ücret ödemelerine ilişkin belge bulunup bulunmadığını sormak, dosyada mevcut ve … Müdürlüğü tarafından gönderilen belgelerde isimleri bulunan kişileri dinlemek, davalı şirketten ve … Müdürlüğü’nden talep edilen dönemde davacının direksiyon kursu verdiği kişilerin listesini isteyerek re’sen seçilecek tanıkları dinlemek, zabıta marifeti ile ya da davalı Kurum’dan sorarak talep edilen dönemde davalı işyerine komşu işyeri sahipleri ile söz konusu işyerlerindeki çalışmaları kayıtlara geçmiş kişileri tespit ederek dinlemek ve böylece toplanan deliller değerlendirilerek varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tüm dosya kapsamında toplanan delillerin birlikte değerlendirilmesinden davacının hali hazırda bir dönem davalı şirketin ortağı oluşu, davacının eşinin ve ailesinin ise diğer ortakları oluşu, bu bağlamda davalı şirketin bir aile şirketi niteliğinde olması, dinlenen tanıkların beyanlarından davacının çalışmasının mahiyetinin aile işlerine yardım etme çerçevesinde olduğunun anlaşılması, davacının ücretlerinin ödenmediği yönünde beyanda bulunmuş olması karşısında gerek davacı tarafça sunulan gerekse mahkememizce toplanan resen deliller ışığında davacının davalı şirket nezdinde sigortalı olmayı gerektirir bir çalışması olmadığı, kısmi olarak çalıştığı zamanların aile işine yardım etme niteliğini aşmadığı ve davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; Beyoğlu … Müdürlüğü’nden gelen yazıda davacının 1996-2005 tarihleri arasında davalı şirkette sekreter olarak çalıştığının belirtildiğini, 1998-2002 arası şirket ortağı olmasının fiili olarak çalışmasına engel olmadığını , eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 86 ıncı maddesinin dokuzuncu fıkrası hükümleridir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesinde hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekili temyiz dilekçeleri kararın bozmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının ONANMASINA,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
13.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.