Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/3655 E. 2023/4471 K. 26.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/3655
KARAR NO : 2023/4471
KARAR TARİHİ : 26.04.2023

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
HÜKÜM/KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen rücuan tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı Kurum ve davalılardan … vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; 03.10.2011 tarihli iş kazası sonucu vefat eden sigortalı hak sahiplerine bağlanan gelirin 5510 sayılı Kanun’un 21/1 ve 23 üncü madde hükmü uyarınca rücuan tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili talebini 09.11.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile 95.799,76 TL’sına çıkartmıştır.

II. CEVAP
1.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kazalı işçi ile davalı arasında işçi- işveren ilişkisi bulunmadığını, davalının tacir olmayıp sadece evinin bahçesinde tadilat yaptırdığını bu nedenle davalı adına 4399 kodu ile iş yeri dosyası açılmasını gerektiren bir durum bulunmadığını, yapılacak tadilat işinin yüklenici … tarafından yapıldığını, kazalı işçinin …’ın işçisi olduğunu, davayı ve kusuru kabul etmediklerini belirterek davanın reddini istemiştir.

2.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının diğer davalı …’e işçi temin etmediğini, aracılık yapmadığını, sadece inşaat için gerekli mazemeleri satın almak üzere taşınmaz sahibiyle anlaştığını, davayı ve kusuru kabul etmediklerini belirterek davanın reddini istemiştir.
3.Davalı …’e usulüne uygun tebligat yapıldığı cevap dilekçesi verilmediği anlaşılmıştır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 30.05.2018 tarihli ve 2015/347 Esas, 2018/122 Karar sayılı kararıyla; davalı işverenler …’ün %70, …’ın %10 ve sigortalı …’in %20 kusurlu olduğu, davalı …’ün kusursuz olduğu kusur raporunu hükme esas alarak, 23. madde kapsamında işverenler …ve …’nın %90 kusurlu olduklarını kabul ile ilk PSD’nin %90’ının kurum zararı olduğuna hükmederek onay tarihinden itibaren tahsiline, diğer davalı … hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum ve davalı … vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 04.06.2020 tarihli ve 2018/2559 Esas, 2020/686 Karar sayılı kararıyla; davacı Kurum ile davalı …’ün istinaf istemlerinin reddine, karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum ve davalı … vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairece ” dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre sair temyiz itirazlarının reddi gerekir… mahkemece davalı işveren … yönünden 5510 sayılı Yasa 23. madde koşullarının varlığı irdelenmeli, Mahkemece 23. madde sorumluluğu olmadığı yönünde sonuca ulaşılması halinde, davalı işveren vekili …’ın kararı temyiz etmediği gözetilerek davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak gözetilerek bir karar verilmelidir.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı işveren …’ün %70, davalı 3. Kişi …’ın %10 ve sigortalı …’in %20 kusurlu olduğu, davalı …’ün kusursuz olduğu kusur raporunu hükme esas alarak, davalı … yönünden davanın reddine diğer davalılar yönünden ise: Açılan davanın kısmen kabulü ile; davalılar … ile … yönünden; açılan davanın kabulüne, 95.799,76 TL peşin sermaye değeri yönünden; 42.577,67 TL’sinin davalılardan … ile …’dan müştereken ve müteselsilen, 37.255,47 TL’sinin davalılardan işveren …’den, 15.966,62 TL’sinin ise davalılardan …’dan; onay tarihi olan 26.09.2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte alınarak davacı tarafa verilmesine, dair karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum ve katılma yoluyla davalı … vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı Kurum vekili; davalıların tamamının olayın oluşumunda %100 kusurlu bulundukları, davalı …’ün işveren vekili olduğu ve hakkında açılan davanın reddine dair kararın bozulmasını gerektiğini belirterek kararın temyiz etmiştir.

2. Davalı … Vekili: müvekkilinin %70 kusur karşılığı sorumluluğuna hükmedildiğini ancak bu miktar üzerinden aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile %90 kusur karşılığı vekalet ücretinden sorumlu tutulduğunu, bu nedenle vekalet ücreti yönünden kararın düzeltilerek onanması gerektiğini beyanla kararı temyiz etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, rücuan tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci, 5510 sayılı Kanun’un 21/1, 21/4 ve 23 üncü maddeleri,

3. Değerlendirme
1-Dava, 03.10.2011 tarihli iş kazası sonucu vefat eden sigortalı hak sahiplerine bağlanan gelirin 5510 sayılı Kanun’un 21/1, 21/4 ve 23 üncü madde hükmü uyarınca rücuan tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).

Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, … Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 …, 1974, sayfa 395 vd.)

Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).

Eldeki davada; Bozma öncesi verilen ve davalı …’ün işveren, davalı …’ın işveren vekili olarak kabul edildiği ve 5510 Sayılı Kanun’un 23. Madde kapsamında %90 kusur karşılığı davanın kabulüne dair ilk verilen kararın, dairemizin bozma ilamında da açıkça belirtildiği üzere;” sair temyiz itirazlarının reddi ile davalı işveren … yönünden 5510 sayılı Yasa 23. madde koşullarının varlığı irdelenmeli, Mahkemece 23. madde sorumluluğu olmadığı yönünde sonuca ulaşılması halinde, davalı işveren vekili …’ın kararı temyiz etmediği gözetilerek davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak gözetilerek bir karar verilmelidir.” şeklinde kararın bozulduğu, ancak bozma gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmıştır.

Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada; davalı işveren …’ ün ve işveren vekili …’ın 5510 sayılı Kunun’un 21/1 inci ve 21/4 üncü madde kapsamında müşterek müteselsil sorumlu olacağı miktarlarının ayrı ayrı hesap edildiği, ilk kararı temyiz etmeyen davalı … yönünden ise kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak gereğince bakiye miktarın belirtilmesi suretiyle sorumlu olduğuna dair hesap raporu dikkate alınarak karar verilmiştir . Ancak verilen karar da, işveren vekili …’ın 3. Kişi olarak kabul edilip ve bu doğrultuda yapılan hesap raporunun esas alınarak hüküm kurulması hatalıdır.

Şu halde yapılması gereken iş; ilk kararı temyiz etmeyen davalı …’ın tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 09.11.2016 tarihli ıslah miktarı 95.799,76 TL’den sorumlu olduğunun, işveren … yönünden ise müşterek müteselsil sorumlu olduğu miktarın belirlenmesinde işveren vekili … ile birlikte toplamda %80 kusur karşılığı Kurum zararından sorumlu olduğu gözetilerek karar verilmelidir.

6- Kabule göre de; davalı işveren …’ün toplam da %80 kusur karşılığı sorumlu olmasına rağmen, bozma öncesi ıslah miktarı üzerinden sorumlu tutularak bu miktar üzerinden aleyhe vekalet ücreti taktiri, yine davanın kısmen kabul edilmesine rağmen temyiz eden … yönünden reddedilen miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilmemiş olması hatalıdır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, gönderilmesine,

Peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,26.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.