Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/279 E. 2023/1502 K. 21.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/279
KARAR NO : 2023/1502
KARAR TARİHİ : 21.02.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/81 E., 2022/229 K.

KARAR : Red

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunulabilecek tarihin 24.12.2018 tarihi olduğunun ve 01.04.2019 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile davalı Kurumdan aylıkların yasal faizi ile birlikte tahsili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleşen davaların reddine dair karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı dava dilekçesiyle özetle; 09.04.1973 doğumlu olup 15.09.1991-14.11.2012 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaptığını, bu göreve karşılık 4 yıl 3 ay 16 gün fiili hizmet zammının (FHZ) bulunduğunu, bu görevinden sonra SSK’ya tabi sigortalı olarak hava yolu şirketlerinde pilot olarak çalışmaya başladığını, 12.07.2018 tarihli dilekçesine karşılık olarak davalı Kurum tarafından 50 yaşını doldurduğu tarihte aylık tahsisinin mümkün olduğunu belirttiğini, fiili hizmet süresini yaş şartından düşülmediğini, davalı Kurum işleminin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek; fiili hizmet zammı sürelerinin yaş şartından indirilerek emeklilik tarihinin 24.12.2018 tarihi olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkememiz dosyası ile birleşen … 18. İş Mahkemesinin 2019/140 Esas sayılı dosyasında açılan davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının emeklilik başvuru yapacağı tarihin 24.12.2018 de dolmuş olması sebebiyle … SGM’nin emeklilik aylığı bağlanması talebiyle başvurulan 04.03.2019 tarihini takip eden 01.04.2019 tarihinden itibaren emeklilik aylığının bağlanması ve birikmiş aylıklarının faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın usulden reddi gerektiğini, davacının taleplerinin gerçeği yansıtmadığını, talebinin kabulünün mümkün olmadığını beyanda haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddi ile yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin bozmadan önceki 02/07/2019 tarihli kararı ile, 08.09.1999 tarihine ilişkin ayrım 4447 sayılı Kanun ile gelen bir farklılıktır. Bu yasa öncesinde tüm FHZ süreleri yaş şartından indirilebilirken, bu tarihten sonra FHZ açısından ise yaştan düşürülecek süre yönünden bir sınırlama getirilmiştir, zaten 08.09.1999 tarihi öncesinde zaten kademeli yaş şartı olmadığından aylık tahsis yaşının tespiti de söz konusu değildir. Bu konudaki değişiklik önce 4447 sayılı Kanun ile, bu yasanın bir kısım hükümlerinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali üzerine 23.05.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4759 sayılı Kanun ile söz konusu olmuştur. Bu yönüyle 08.09.1999 öncesi çalışanlar için tüm sigortalılık sürelerinin tahsis yaş şartının tespitinde göz önüne alınması söz konusu olmadığı, bu açıklamalar kapsamında bilirkişi tarafından seçenekli rapor düzenlendiği, tüm incelemeler doğrultusunda davanın kabulüne karar vermek gerektiği kanaatine varılarak; davanın kabulü ile davacının emeklilik başlangıç tarihinin 24.12.2018 olduğunun tespitine, birleştirilen dosyadaki talebin kabulü ile başvuru tarihi olan 04.03.2019 tarihini takip eden 01.04.2019 tarihinden itibaren emeklilik aylığı bağlanmasına, ödenmeyen aylıkların ödenme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesinin tespitine, karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 09.07.2020 tarihli ve 2019/245 Esas, 2020/1053 Karar sayılı kararıyla; istinaf başvurusunda bulunan taraf ve istinaf sebepleri de gözetilerek yapılan istinaf incelemesine göre, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353 üncü maddenin birinci fıkrasının b bendinin 1 numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce; “…. Asıl dava yönünden, davacının dava tarihinden sonraki bir tarihte tahsis başvurusu yapılabileceğinin tespitini istediği anlaşılmakta ve mahkemece bu yönden de kabule dair karar verildiği anlaşılmakta ise de, davacının aylık bağlanması için yazılı başvuru şartının henüz gerçekleşmemiş olduğu dikkate alındığında, ileriye etkili olarak hüküm tesisinin, hukukumuzda mümkün olmadığı, bu durumun usul ekonomisi ilkeleri ile de bağdaşmadığı, hususlarının dikkate alınmaması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Birleşen dava bakımından ise,…5434 sayılı Kanun kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Kanun’un 60 ıncı ve geçici 81 inci maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir

Kabule göre de, 6100 sayılı HMK.’nun 166’ncı (Mülga HUMK. nun 45’inci) maddesine göre ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları halinde birleştirilerek bakılabilmesi mümkün olup, davaların birleştirilmesi sadece birleştirilen davaların yargılama safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurmasına ve birleştirmeye konu davaların bağımsız kimliklerini korumaya devam etmesine karşın, asıl ve birleşen davada ayrı ayrı ve tüm unsurları itibari ile infaza elverişli şekilde karar verilmesi gereğinin gözetilmemesi de isabetsiz olduğu gibi, aylıkların geç ödenmesi nedeniyle işleyen faizler bakımından, 5510 sayılı Kanun’un 42 nci maddesinin “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” hükmü uyarınca, Kurum’un, yaşlılık aylığı tahsis tarihini takip eden 3 aylık sürenin sonundan itibaren faiz alacağı ile sorumlu tutulacağı nazara alındığında, mahkemece bu durumun dikkate alınmaması da usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” gerekçeleri ile karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İncelenen dosya kapsamı, toplanan deliller, Yargıtay bozma ilamı birlikte değerlendirildiğinde;Asıl davada davacı, 5434 sayılı Kanun kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının tahsis şartlarında sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ile bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülerek, kendisine yaşlılık aylığı talebinde bulunabileceği tarihin 24.12.2018 tarihi olarak tespitini, birleşen davada ise 01.04.2019 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması ve yasal faizi ile birlikte kurumdan tahsilini talep etmiş olup, Asıl dava yönünden davacının dava tarihinden sonraki bir tarihte tahsis başvurusu yapılabileceğinin tespitini istediği, davacının aylık bağlanması için yazılı başvuru şartının dava tarihi itibariyle henüz gerçekleşmemiş olduğu dikkate alındığında, ileriye etkili olarak hüküm tesisinin, hukukumuzda mümkün olmadığı, Birleşen dava yönünden ise 5434 sayılı Kanun’un 32 nci vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı Kanun’daki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu, bu sürenin 506 sayılı Kanun kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün olmadığı kanaatine varılmakla, davacının tahsis koşulları oluşmadığından sübut bulmayan asıl davanın ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde: bozma kararından sonra verilen mahkeme kararının hatalı olduğunu, esasen bozma kararına uyulmasından sonra dahi tahsis şartlarına haiz olduğunu buna göre bu şartların gerçekleştiği tarih itibari ile de olsa tahsise karar verilmesi gerektiğini beyan ile, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 5434 sayılı Kanun’un 32 nci vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereğince uygulanması gereken 506 sayılı Kanun kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri 2829 sayılı Kanunun 8 inci maddesi ve 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci ve ek 39 uncu maddesi ile 5434 sayılı Kanunun 32 inci maddeleri hükümleridir.

3. Değerlendirme
1.Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).

2.Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, … Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 …, 1974, sayfa 395 vd.)

3.Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).

4.Mahkemece bozmaya uyulmuş ise de, bozma gereklerinin yerine getirilmediği anlaşılmakta olup, tahsis yapılmasına ilişkin davalarda, Kuruma başvuruda bulunulduğu tarih veya dava tarihi itibarıyla tümüyle oluşmayan tahsis koşullarının yargılama aşamasında gerçekleşmesi durumunda, özellikle, Anayasa’nın 141 inci maddesindeki, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğunu belirten hüküm, 6100 sayılı Kanunun “Usul ekonomisi ilkesi” başlıklı 30 uncu maddesinde yer alan, hâkimin, yargılamanın kabul edilebilir süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu yönündeki düzenleme, sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortalar, bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların doyurulması temeline dayanan sosyal güvenlik hukukunun ilkeleri dikkate alındığında, bütün şartların yerine getirildiği tarihi izleyen aybaşından itibaren aylığa hak kazanıldığının tespitine ilişkin hüküm kurulması, kuşkusuz, yargılama aşamasında gelir/aylık bağlama koşulları gerçekleşen sigortalı yönünden tahsis talep günü itibarıyla şartlar oluşmamakla Kurumun dava açılmasına sebep olan herhangi bir haksız işleminin de söz konusu bulunmadığı gözetilerek yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılıp vekil ile temsil olunan davalı Kurum yararına da avukatlık ücreti belirlenmesi gereği de bozma sonrası yapılacak yargılamada dikkate alınmalı ve buna göre bir karar verilmelidir.

Eldeki dava bakımından, değerlendirme yapıldığında ise, mahkemece asıl davada ileriye etkili dava açılmasının ve tahsis talebinde bulunup bulunmayacağı henüz belirsiz olan davacı hakkında hukuki yararının yokluğu dikkate alınarak verilen red kararı isabetli ise de, birleşen dava bakımından öncelikle bozmaya uygun şekilde uygulama yapılmalı ve davacının tahsis koşullarını gerçekleştirip gerçekleştirmediği hususu irdelenmeli sonucuna göre davacının 04.03.2019 tarihi itibari ile gerçekleşmediği anlaşılan tahsis koşullarının 24.12.2021 tarihi itibari ile gerçekleşip gerçekleşmediği hususu üzerinde durularak, davacının talebi de gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

21.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.