Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/2559 E. 2023/6627 K. 12.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/2559
KARAR NO : 2023/6627
KARAR TARİHİ : 12.06.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
HÜKÜM/KARAR : Asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne

Taraflar arasında görülen rücuan tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, dairemizce mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçelerinde, kurum sigortalısı …’ın geçiriği iş kazası sonucu vefat etmesi üzerine, kurumca sigortalının hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir nedeniyle oluşan kurum zararının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Daire kararında; “1-Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun’un 26 ıncı maddesi olup, davalıların sorumluluğu kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Kanun’un 26/1 inci maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır.
506 sayılı Kanun’un 26 ıncı maddesindeki sorumluluğun kusur sorumluluğuna dayandığı dikkate alındığında kusur raporlarının 506 sayılı Kanun’un 26 ıncı 4857 sayılı Kanun’un 77 inci ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Kanun’un 77 inci maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar…” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır.İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Somut olayda, 28.07.2008 tarihinde meydana gelen kaza sonrası alınan 21.10.2008 tarih 2008/1214 sayılı Adli Tıp raporunda, sigortalı …’ın kanında 48 mg/dl etil alkol tespit edildiği, Siirt Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/2021 Soruşturma numaralı dosyasında meydana gelen kazaya ilişkin alınan bilirkişi raporunda, Adli Tıp Kurumunca yapılacak değerlendirme ile kazalının alkollü olarak inşaatta çalıştığının kabulü halinde asli, aksi halde ise tali kusurlu olacağının belirtildiği nazara alındığında, mahkemece, sigortalının kaza anında alkollü olup olmadığı, eğer alkollü ise kaç promil alkollü olduğu, alkollü olmasının kazanın meydana gelmesine etkisi, yöntemince araştırılarak irdelenmeli, sigortalının kaza anında alkollü olduğunun tespiti halinde kusur raporu alınarak, kusur oranları yeniden değerlendirilmeli, sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece; bu hususlar dikkate alınmadan hüküm kurulması isabetsizdir.
2-818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 50 inci maddesi (tam teselsül) yada birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 51 inci maddesi (eksik teselsül) uyarınca ve aynı yasanın 142 inci maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda da, öğretideki eleştiriler doğrultusunda tam ve eksik teselsül ayırımı kaldırılmışsa da (61 inci madde gerekçesi), teselsül esasına dayanan sorumluluk ilkesine ilişkin düzenlemeler korunmuş ve anılan Kanun’un birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen 61 inci maddesinde de; “ Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü yer almıştır. Anılan Kanun’un 163 üncü maddesinde de davacının , zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebileceği öngörülmüştür Anılan Kanun’un 163 üncü maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanmak için, zarara uğrayanın, talebi gereklidir.
Yukarıdaki bilgiler ışığında, dava konusu olayda, davacı kurumun 20.01.2011 tarihli asıl dava dilekçesinde, açıkça davalılar …ve … yönünden rücu alacağının müştereken ve müteselsilen tahsili talep ettiği, bu haliyle davalılar …ve … yönünden istemin teselsül esasına dayandığı anlaşılmakta olup, Mahkemece, bu husus gözetilmeksizin davalıların kusurları oranında sorumluluğa hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.” gerekçeleriyle kararın bozulmasına karar vermiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemece bozmaya uyularak asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, dava açılırken fazlaya dair haklar saklı tutulduğundan kusur karşılığının tamamının hüküm altına alınması gerektiği, raporlar arasında çelişkiler bulunduğu gerekçeleriyle kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kurum sigortalısının iş kazası sonucu vefat etmesi sebebiyle oluşan kurum zararından davalıların sorumluluklarının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrası atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 428 inci maddesinin 7, 8, 9 uncu fıkraları ile 439 uncu maddenin 2 inci fıkrası ile 506 sayılı Kanun’un 26 ıncı madde hükümleri.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 428 inci maddesinin 7, 8, 9 uncu fıkraları ile 439 uncu maddenin 2 inci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,12.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.