Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/2514 E. 2023/1893 K. 02.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/2514
KARAR NO : 2023/1893
KARAR TARİHİ : 02.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1881 E., 2022/2436 K.
DAVALILAR : 1-Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili Avukat …
2- … Otomotiv Ürünleri San. ve Ticaret Anonim Şirketi … Şubesi vekili Avukat …
DAVA TARİHİ : 08.12.2020
HÜKÜM/KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 2. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/331 E., 2021/363 K.

Taraflar arasındaki iş kazası tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı şirket ve davalı Kurum vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı şirket ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I.DAVA
Davacı vekili, davacının davalı işyerinde 17.09.2012 tarihinde iş kazası geçirdiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II.CEVAP
1.Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde; zaman aşımı ve hakdüşürücü süreler yönünden itirazları olduğunu, iş kazası komisyonu tarafından alınan 21.11.2017 tarih 2017/42 sayılı komisyon kararında söz konusu kaza olayının 5510 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesi hükümlerine göre iş kazası olduğu yönünde tespit yapılamadığından iş kazası sayılamayacağı sonuç ve kanaatına varıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.

2.Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; dava konusu olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi için gerekli şartları taşımadığı, müvekkil şirket tarafından tüm iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alındığı ve davaya konu olayın meydana gelmesinde dava dışı üçüncü kişinin asli kusurunun bulunduğunu, mahkeme hakimi tarafından verilen kesin süre içerisinde ikame edilmemiş olan davanın öncelikle usulden reddine, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise açıklanan hususlar çerçevesinde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı ile; davacı …’in davalı şirkete ait işyerinde çalışırken 17.09.2012 tarihinde davalı şirketin diğer çalışanı …’ın elindeki elmas ucu değiştirmek istediği esnada masaya düşürmesi sonucu elmas uçtan ve/veya elmas uca yapışık vaziyette kalan metal parçasının fırlaması sonucu davacının gözünün altına isabet ettiği, davacının bu surette davalı şirketin işyerinde çalışırken kaza geçirmek suretiyle kafasından ve gözünden yaralandığı, bu kazanın 5510 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesi kapsamında iş kazası olduğu kanaatiyle “Davanın kabulü ile; davacı …’in davalı şirkete ait işyerinde çalışırken 17.09.2012 tarihinde kafasından ve gözünden yaralanması ile sonuçlanan bir kaza geçirdiğinin ve bu kazanın iş kazası olduğunun tespitine,” karar verilmiştir.

IV.İSTİNAF

A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı şirket ve davalı Kurum vekilleri istinaf yoluna başvurmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle;-Davacının, müvekkili şirket bünyesinde dövmehane bölümünde “operatör” olarak çalışmaya başlamış olup, çalışmasına devam ederken 17.09.2012 tarihli vardiyasında personel lavabosundan çıkıp tezgahına gideceği esnada sağ kaşına bir cisim çarptığını fark ettiğini, olay anında orada bulunan diğer çalışan …’ın, davacıya “elmas değiştirdiğini ve o esnada takımın elinden düştüğünü, muhtemelen bu parçanının kendisine isabet ettiğini” belirttiğini, bunun üzerine davacının revire götürüldüğünü, yapılan kontrolde ise herhangi bir olumsuz duruma rastlanmadığını,

-Olay akabinde davacının da herhangi bir rahatsızlık meydana gelmemesi ve çalışmasına kaldığı yerden devam etmesi nedeniyle olaya ilişkin gerek kolluk kuvvetlerine gerekse de başkaca bir resmi kurum ve kuruluşa bildirim yapılmadığını,

-Gerek bilirkişi raporundaki gerekse de gerekçeli karardaki; 5510 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesi hükmü gereğince dava konusu olayın iş kazası olduğuna yönelik tespitin kabulünün mümkün olmadığını,

-Dava konusu olay ile müvekkili şirketin eylem ve tutumu arasında herhangi bir illiyet bağı bulunmadığını, davacının olay sonrasında gerekli tüm sağlık kontrollerinin işyeri hekimi tarafından yapıldığını, olumsuz herhangi bir durum bulunmadığının tespit edildiğini, kaldı ki davacının olay sonrasında hemen çalışmasına devam ettiğini, özetle davacı nezdinde bedensel bir zarar ile maluliyetin ortaya çıkmadığını,

-Bilirkişi heyet raporundaki tespitlerin eksik inceleme ürünü olduğunu,

-Zira bilindiği üzere 5510 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesinde iş kazası kavramının;

-“a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

-b) (Değişik: 17.04.2008-5754/8 md.) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

-c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

-d) (Değişik: 17.04.2008-5754/8 md.) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

-e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.” şeklinde tanımlandığını,

-Bir olayın iş kazası olarak kabul edilebilmesi için öncelikle olay neticesinde sigortalı nezdinde bedenen ve ruhen engel yaratan bir durumun ortaya çıkmış olması gerektiğini, dava konusu olay sonrasında davacı nezdinde herhangi bir zarar ve maluliyet oluşmadığını,

-Davacının, işitme kaybı sorunu ile karşılaştığını iddia etmekteyse de mahkeme kararına dayanak teşkil eden bilirkişi raporunda da açıkça belirtildiği üzere işitme kaybı ile dava konusu olay arasında illiyet bağı olmadığını,

-Ek olarak yine bir olayın iş kazası olarak kabul edilebilmesindeki diğer kriterin; olay sonucunda uğranılan zararın en azından sosyal sigorta yardımlarının kurumca sağlanmasını gerektirecek nitelikte ve derecede olması gerektiğini, doktrindeki görüşlerin de işbu hususu destekler mahiyette olduğunu, oysa ki davacının SGK’ya iş göremezlik ödeneği almak üzere başvurduğunu, kurum tarafından yapılan incelemede ise dava konusu olayın iş kazası olmadığının kanaatine varıldığını,

-Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı … 21.11.2017 tarih ve 2017/42 karar numaralı Komisyon kararında; “2 yıl önce sağ temporale yabancı cisim girmiş ifadesinde işaret edilen tarihin iş kazası olduğu iddia edilen tarih ile uyumlu olmaması, iddia edilen iş kazası olayının kolluk ve adli merciilere intikal ettirilmemiş olması, kazazedenin iddiasını ispatlayıcı herhangi bir belge sunamaması nedeniyle 17.09.2012 tarihinde meydana geldiği iddia edilen olayın 5510 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesi gereğince iş kazası olduğuna ilişkin bir tespitin yapılamadığı” belirtildiğini,

-Ancak Mahkemece diğer davalı SGK’nın dava konusu olaya ilişkin işbu tespitlerine de hiçbir suretle itibar edilmediğini,

-Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararına dayanak teşkil eden bilirkişi raporunda heyet tarafından dava konusu olayın iş kazası olup olmadığı hususu değerlendirilirken özellikle; olay sonucunda davacı nezdinde kalıcı ve/veya geçici iş göremezlik durumunun oluşup oluşmadığının dikkate alınması gerekirken bu hususa hiç değinilmediğini, 5510 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesinin lafzının hatalı ve eksik değerlendirildiğini ve yanlış bir sonuç ortaya konulduğunu,

-Rapora ilişkin yazılı beyan ve itirazlarında bu hususların belirtilmiş olmasına rağmen Mahkemece itirazlarına itibar edilmeksizin ve ek rapor alınması talepleri haklı ve geçerli bir neden olmaksızın reddedilerek karar verildiğini,

-Açıklanan hususlara ek olarak dava konusu olayda müvekkili şirkete kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, işyerinde meydana gelmiş her olayın iş kazası olarak değerlendirilmeyeceği ve her durumda müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilmesinin mümkün olmayacağını,

-Zira … 1. İş Mahkemesi’nin 2019/97 E. sayılı dosyasında derdest maddi ve manevi tazminat talepli davada dinlenen tanıkların anlatımları ve maddi vakıalar çerçevesinde dava konusu olay tereddüde mahal vermeyecek şekilde 3. kişinin asli kusuru sonucunda meydana geldiğini,

-Bununla birlikte davacının, çalışmaya başlamadan önce ve devam eden süreçte tekraren iş yerine ve yapacağı işe ilişkin tehlike ve riskler ve bu risklerden korunma usullerini tarif eden iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini aldığını, kendisine yapacağı işi güvenle yapmasına yönelik çalışma usullerini tarif eden ve iş disiplini oluşturacak çalışma talimatlarına ilişkin bilgilendirme yapıldığını,

-Müvekkili şirket bünyesinde daimi olarak bir iş sağlığı ve güvenliği uzmanı bulundurulduğunu, işletmede iş sağlığı ve güvenliği uzmanı bulunduruluyor olmasının temel amacının gerekli denetim ve kontrollerin yapılmasının sağlanması olduğunu,

-Bu çerçevede davacı da dahil olmak üzere tüm personellere yaptıkları işle bağlantılı iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin koruyucu tüm ekipmanlar verilmekte, bu ekipmanlar çalışanlara zimmetlenerek gereği gibi kullanılıp kullanılmadıkları, iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uygun davranılıp davranılmadığı düzenli olarak denetlendiğini,

-Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’in “İş sağlığı ve güvenliği eğitimleri” başlıklı 6 ncı maddesi;

-“Birinci fıkraya göre verilen eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni riskler de dikkate alınarak aşağıda belirtilen düzenli aralıklarla tekrarlanır:

-a) Çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde yılda en az bir defa,

-b) Tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde iki yılda en az bir defa … ” hükmüne havi olduğunu,

-Müvekkili şirketin çok tehlikeli işletme kategorisinde bulunmamasına ve bu açıdan kanuni bir zorunluluğu olmamasına rağmen iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin eğitimlerini her yıl düzenli olarak gerçekleştirmekte olup, işbu eğitimlerin 8-9 saatlik süreleri kapsadığını, işbu eğitimlere katılımın zorunlu olup, imza karşılığı şeklinde gerçekleştirilerek tüm çalışanların eğitimlere katılım göstermelerinin bu yolla denetlendiğini,

-Bu doğrultuda müvekkili şirket tarafından risklerin tespiti ile tüm çalışanların; bilgilendirildiği, bilinçlendirildiği, güvenli çalışma alışkanlığının kazandırılmaya çalışıldığı, işyerindeki mevcut tehlike ve risklerin tespiti ve engellenmesine yönelik geniş manada bir kontrol mekanizmasının temin edilmiş olduğunu,

-Özetle; dava konusu olayın meydana gelme şekli dikkate alındığında müvekkili şirketin yaşanan olaya herhangi bir dahli olmadığı gibi olay doğrudan üçüncü kişinin eylemi sonucunda meydana geldiğini,
-Davacı nezdinde herhangi bir bedensel zarar ve maluliyet oluşmadığı da göz önüne alındığında olayın salt müvekkili şirketin işyerinde meydana geldiğinden bahisle iş kazası olarak değerlendirilmesi imkanı bulunmadığını,

-Eksik inceleme ürünü bilirkişi heyet raporundaki tespitler doğrultusunda kurulan hükmün haksız, hakkaniyete ve hukuka aykırı olup, işbu hatalı kararın müvekkil şirket nezdinde haksız ve telafisi imkanı bulunmayan sonuçlara sebebiyet vereceğini, gelinen aşamada istinaf yargılaması neticesinde kararın kaldırılması talep ettiklerini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

2.Davalı SGK vekili istinaf dilekçesinde özetle;-Davacının 17.09.2012 tarihinde işyerinde geçirdiğini iddia ettiği iş kazası ile ilgili olarak iddia edilen iş kazasını doğrudan gören herhangi bir kimse bulunmadığını, davacının davalı aleyhine açtığı tazminat davası olan … 1. İş Mahkemesinin 2019/97E. sayılı dosyasında dinlenen davacı tanıklarının tamamının iddia edilen olayı doğrudan görmediklerini ancak davacının kendilerine anlattığı şekliyle iddia edilen olayı öğrendiklerini beyan ettiklerini,

-Davacı tarafın 17.09.2012 tarihinde geçirdiğini iddia ettiği iş kazasına ilişkin iddia edilen olaydan hemen veya kısa süre sonra herhangi bir hastaneye veya kolluk kuvveti, SGK gibi resmi bir kuruma müracaatı bulunmadığını,

-Davacı tarafın 04.07.2013 tarihinde … Atatürk Devlet Hastanesi Plastik Cerrahi Servisinde muayene olduğunu ve buradan aldığı Epikriz formunun hastanın yakınması kısmında “2 yıl önce sağ temporale yabancı cisim girmiş” şeklinde davacının beyanı ve tespitte bulunulduğunu,

-Yine 10.07.2013 tarihli Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Poliklinik Hasta Takip Formunun en üst kısmındaki Hikaye bölümünde “2 yıl önce MR çekimi esnasında sağ göz kenarında yabancı cisim tespit edildi. 1 hafta önce plastik cerrahisi operasyona almış. Göz sinirine yakın olduğu söylenmiş.” şeklinde olduğunu, dolayısıyla her iki hastane muayenesindeki tespitlere bakıldığında davacının dava dilekçesinde gerçekleştiğini iddia ettiği 17.09.2012 tarihi ile söz konusu muayeneli yazılı olan Temmuz 2013 den geriye doğru 2 Temmuz 2011 tarihlerine tekabül etmektedir ki davacının iddialarının bu yönüyle de çelişkili olduğunu,

-Dava dosyasına sunulan 15.06.2021 tarihli Bilirkişi heyeti raporuna itirazda bulunulduğunu ve ek rapor veya yeniden rapor alınması talep edilmiş olmasına rağmen söz konusu itirazlarının dikkate alınmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tazminat dosyasında dinlenen tanıklar, hastane kayıtları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davacının davalı şirkete ait iş yerinde çalışmaktayken 17.09.2012 tarihinde sağ kaşına bir cisim çarptığı; davalı tarafçada olayın doğrulandığı; eldeki davanın kazanın meydana gelmesindeki kusur durumunun tespiti veya meslekte kazanma gücü kayıp oranının tespitine ilişkin olmadığı da nazara alındığında davalı tarafın bu yönlere ilişkin itirazlarının/istinaflarının sonuca etkili olmadığı iş yerinde meydana gelen olayın iş kazası olduğunun tespitine ilişkin ilk derece mahkemesi kararının dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmakla davalı şirket ve davalı Kurum vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı şirket ve davalı Kurum vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı şirket vekili; istinaf sebepleri doğrultusunda temyiz talebinde bulunmuştur.
2.Davalı Kurum vekili ; istinaf sebepleri doğrultusunda temyiz talebinde bulunmuştur.

C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; davacının davalı şirket nezdinde çalışırken 17.09.2012 tarihinde geçirmiş olduğu kazanın iş kazası olduğunun tespiti istemine ilişkindir.

2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesi

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı şirket ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

02.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.